

Olay ile ilgili incelemeler sürüyor.
Öte yandan kazaya Rize yönüne gitmekte olan A.K yönetimindeki bir yolcu otobüsünün sebep olduğu iddia edildi. Otobüs Sürücü A.K, ifadesi alınmak üzere emniyete çağrıldı.
(Kaynak: www.akcaabathaber.com)
Tıklım tıklım dolan 20 dönümlük festival alanına araçlar alınmadı. Festival ve Şenlik programı şu şekilde gerçekleşti.
10:00
Açılış
10:10
Açılış Konuşmaları
10:40
Yöresel Halk Oyunları
12:00
Zeynep BAŞKAN Konseri
13:00
Sait UÇAR Konseri
16:00
Halk Oyunları
19:00
Kapanış
9. Akçaköy Harmancık Festival ve Şenlikleri 01 Ağustos 2010 Pazar günü Saat 10.00’da büyük bir coşku ile başladı. Şenliğe bölgemizin ünlü sanatçılarından Zeynep BAŞKAN ve Sait UÇAR katıldı. Birbirinden güzel türküler eşliğinde 700 kişilik horon halkası oluşturuldu.
Çeşit il ve dış ülkelerdeki binlerce Akçaköy Beldeli gurbetçiler yıllık izinlerini festival programına göre ayarlayarak, festivalde hasret gidermek üzere hemşehrileriyle bir araya geldi.
9. Akçaköy Harmancık Festival ve Şenliklerine Trabzon Ak Parti Trabzon Milletvekilleri Mustafa CUMUR ve Safiye SEYMENOĞLU(Şenliğe geç katıldı) ve ayrıca Akçaabat Dörtyol Belediye Başkanı Cevat BİRİNCİ, Yıldızlı Belediye Başkanı Yahya TARAKÇI, Derecik Belediye Başkanı Ali ULUSOY, Düzköy Aykut Belediye Başkanı Muhammet TOPAL, Çalköy Belediye Başkanı Mehmet TAYAR, Ak Parti Akçaabat İlçe Başkanı Osman ÇAVUŞ, Akçaabat Belediyesi Meclis üyeleri Nazmi KALAYCI ve Muhammet BİRİNCİ, iş adamı Mehmet CEVHER ve ev sahibi olarak Akçaabat Akçaköy Belediye Başkanı Sultan Memiş, AKÇADER Yönetim Kurulu Başkanı Yrd. Doç. Dr. Kemal ÜÇÜNCÜ ve çok sayıda davetli katıldı.
Şenliğe misafir olarak, iştirak eden Akçaköylü Doğu Karadeniz Belediyeler Birliği Genel sekreteri Halil MEMİŞ de hemşehrilerini yalnız bırakmadı.
Akçaköy Belediye Başkanı Sultan Memiş’in organize ve desteği ile gerçekleşen festivalde bir konuşma yapan başkan MEMİŞ, Akçaköy’ün geleceğinin çok parlak olduğunu, her Akçaköylü vatandaşımızın da her şeyin en iyisine layık olduğunu belirterek, projelerinin süreceğini söyledi.
Başkan MEMİŞ, belde içinde uygun bir yere spor kompleksi yapacaklarını belirterek, HUHU kesimine yeni yol çalışmalarının sürmekte olduğunu belirtti.
Başkan ayrıca Mili Eğitim Bakanlığına bağlı olarak Bölge yatılı İmama Hatip Lisesinin de Akçaköy’e verildiğini belirterek bu konudaki çalışmaların devam ettiğini ifade ederek, Yatılı Bölge Okulunun Akçaköy’ün gelişmesine katkı sağlayacak önemli bir yatırım ve armağan olduğunu söyledi.
Akçaköy Beldesi ile ilgili önemli projelerin içerisinde olduklarını belirten Sultan Memiş, D.S.İ. tarafından teknik anlamda bitirilen gurup suyunun yöreye büyük fayda sağlayacağını sözlerine ekledi.
Festivale konuk olarak katılan Mustafa CUMUR’a Akçaköy’e katkılarından dolayı Akçaköyspor’un forması hediye edildi.
Milletvekili Mustafa CUMUR burada yaptığı konuşmada; birçok konuda Akçaköy’e yatırım sözü verdi. Ve CUMUR: “Akçaköy’e her zaman desteğimiz devam edecektir. Bu destekle Akçaköy; bölgede çok daha önemli bir konuma gelecektir. Bu bilinçle Akçaköy Belediye Başkanı Sultan MEMİŞ’i daima destekleyeceğiz” dedi.
CUMUR binlerce kalabalığa hitaben “ Beni de Akçaköy’lü kabul edin. Sizin hizmetinizdeyim” dedi.
Festival ve Şenlik alanında, Jandarma tarafından gerekli güvenlik önlemlerinin alınması ve Sağlık Müdürlüğü tarafından da gerekli sağlık önlemlerin alınarak, ambulans bekletilmesi şenliklere katılan vatandaşlarca taktirle karşılandı.
HABER ve FOTOĞRAFLAR: Gazeteci Yazar Nevzat YILMAZ
AKÇAKÖY 9. HARMANCIK FESTİVAL ve ŞENLİĞİNDEN GÖRÜNTÜLER:
Perşembe 29.07.2010 – 00:29
Haber Merkezi / TİMETURK
Geçtiğimiz günlerde "wikileaks" adlı internet sitesi, Amerika'nın Afganistan'da yürüttüğü insanlık dışı savaşın gizli belgelerini dünya kamuoyuyla paylaştı. Savaşın 2003-2009 arası dönemde NATO güçlerinin gerçekleştirdiği savaş suçlarını kanıtlayan 90 binin üzerinde belgede işlenen sivil katliamlar, kurulan özel cinayet birlikleri ve Taliban'a karşı zafiyetlerin arttığına dair raporlar mevcut.
Bugüne kadar bu olayların saklanması da Obama yönetiminin hukuktan kaçtığının en büyük delilidir. Yaşanan sivil katliamları soruşturma yükümlülüğü olmasına rağmen Koalisyon güçlerinin bunları saklamayı tercih etmesi, yalnızca Taliban ve El Kaide'nin değil kendileri gibi olmayan bütün Afgan sivillerin hedef olduğunu gözler önüne sermektedir.
Belgelerde sivillerin hedef alındığı 144 vakadan bahsediliyor. Bu vakalarda 195 kişinin öldüğü 174 kişinin de yaralandığı belirtiliyor. Ancak bunlar sadece raporlanabilen vakalara ait rakamlar. Buna gündelik olaylarda yaşananlar da eklenince sivil ölümlerin ABD'nin iddia ettiği gibi yanlışlıktan ileri gelmediği katliamların çoğunun bilinçli ve sistematik bir biçimde gerçekleştirildiği ortaya çıkıyor.
Afganistan savaşı ile ilgili yayınlanan son belgelerin önemi işlenen insanlık suçlarının bizzat Amerikan askeri belgeleriyle kanıtlanıyor olmasıdır. Onun dışında bundan önce medyaya yansıyan haberler, insan hakları örgütleri ve aktivistlerinin faaliyet ve raporları, savaşın kirli boyutlarını zaten gözler önüne seriyordu. Bagram askeri üssü ve diğer hapishanelerde yapılan işkenceler, şüpheli ölümler, kötü muamele, haksız ve keyfi gözaltılar, kitlesel sivil katliamlar Afganistan'daki vahşeti kanıtlayan binlerce örnek arasındadır.
MAZLUMDER, ABD ve koalisyon güçlerinin gerçekleştirdiği bu savaş suçlarını kınamakta, işlenen suçların sorumlularına dair hukuki bir karşılığın olmasını beklemekte; aksi durumun, meşruluğu git gide tartışılır hale gelen uluslararası hukukun ve küresel egemenlerin çifte standardını gözler önüne koyacağını belirtmektedir. MAZLUMDER ayrıca, Türk hükümetinin Afganistan'da görev yapan Türk askerlerini bu kirli savaştan çekmesini ve işlenen insanlık suçlarına ortak olmaması çağrısını da bir kez daha yinelemektedir.
Araştırmacı Yazar HÜSEYİN ALBAYRAK Yetkilileri Uyarıyor:
"TRABZON’UN DİRENCİ KIRILMAK İSTENİYOR"
Trabzon insanı çok acılar yaşamış ve büyük ihanetler görmüştür. Birinci Dünya Savaşı’nda 18 Nisan 1916’da başlayan Rus işgalinde, asırlarca aramızda bolluk ve huzur içinde yaşayan yerli Rum ve Ermenilerin bir anda kimlik değiştirerek takındıkları hunharca tavrı ve yıllarca birlikte yan yana yaşadıkları Türlere karşı giriştikleri düşmanca saldırıları büyüklerimizden çokça dinledik, tarih kitaplarından okuduk.
Rus+Ermeni+Rum üçlüsünün ittifak ederek, Trabzon ve çevresinde yaptıkları mezalimin boyutlarını, bu vatandan hür ve huzur içinde yaşamak isteyen her insanın çok iyi bilmesi gerekir. İleride zaman zaman bu konulara da değineceğim.
Dün, süngü ve silahla yapılan işgal, şimdi taktik değiştirerek, turizm, gezi, maskesi altında yapılırken son olarak da dini ayin kamuflajı ile Meryemana Müzesi’nde ayin yapılmak isteniyor. Yıllardan beri bu konuda kademeli olarak sürdürülen girişimlerde haçlı zihniyeti başarı elde ederek, 15 Ağustos 2010’da ayın yapabilme iznini kopardılar.
Bazı ağızlardan özet olarak:
“Gelsinler, Sümala’da (Meryemana demeğe ağızları yakışmıyor) ayin yapsınlar. Bundan rahatsız olmayız. Yüzyıllar önce atalarının, cedlerinin, dedelerinin yaşadığı yerleri, ibadet ettikleri mekânları ziyaret edip ayinler tertip etsinler, bu çok doğaldır ve neticede bir inanç turizmidir” deniliyor.
Kendi ülkelerinde itibarını kaybeden Kilise, insanlarının yüzde 90’ı kiliselere uğramaz iken, birçok kilise bu yüzden kapanmış, iş yerine dönüştürülmüş, diskoya çevrilmiş iken bu papazların, bu Hıristiyan güruhunun kendi ülkelerinde çöken Hıristiyanlığı ayağa kaldırmak için uğraşacakları yerde, göz diktikleri Anadolu’ya yönelmeleri düşündürücü değil midir?
Biliyoruz ki “inanç turizmi” Vatikan patentli iğrenç bir tuzaktır. Dinler arası diyalog ihanetinin bir alt birimidir ve inanç turizmi denilerek, yurdumuzda ne kadar kilise kalıntısı varsa hepsinin onarımını bize yaptırarak, bu sayede Anadolu’nun bir “İncil coğrafyası” olduğunu fiilen göstermek ve buradan hareketle birtakım oyunlar tezgâhlamak peşindedirler. İnanç turizmi, Vatikan kaynaklı, dinler arası diyalog badanalı, yeni bir Sevr tezgâhıdır. Bu bir siyasal Hıristiyanlıktır.
Beş-altı yıl kadar önce; Yunan Dışişleri Bakanlığı içine düşürüldüğümüz bu zaaf ve acizlikten istifade ile Karadeniz Bölgesi’ndeki Hıristiyanlığa ait mevcut eski kilise ve tarihi eserlerin bir envanterini istemek cüretinde bulunabilmişti. Daha acı olan, bu envanter valiliklerce tanzim edilerek, Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından Şubat 2005’te Yunan hükümetine gönderilmiştir.
Bundan sonradır ki Trabzon’a dini turizm adı altında geziler, toplantılar, kongreler artmış ve Trabzon merkez kabul edilerek, dikkatler burası üzerine çekilmiştir. Girişimlerin ardı arası kesilmemiş, birinde hedefe ulaşılmasa bile, diğerinden geri kalınmamış ve azar azar, sindire sindire, alıştıra alıştıra hedefe varılmak istenilmiştir.
Yunanistan’ın başını çektiği bu haçlı seferleri olurken bizim saf beyinlerimiz ve yetkili makamlarımız tarafından; 500 yıl üzerinde hükümran olduğumuz ve halen de Müslüman ırkdaşlarımızın yaşamakta oldukları Yunanistan topraklarında bulunan (Cami, Mescit. Medrese, Bedesten, Çeşme, Kale, Vakıf, Han, Hamam..) gibi tarihi eserlerin bir envanterini, bunların bakımlarının yapılıp yapılmadığını sormak akıllara dahi gelmemiştir, gelememiştir.
Çok iyi biliyoruz ki, Türk ve Müslüman mührünü taşıyan birçok tarihi eser türlü bahanelerle yok edildi, Buralarda yaşayan Türk vatandaşların evlerinin çatılarını dahi aktarmalarına müsaade edilmedi, mülk satın almaları yasaklandı, satışların ise ancak Yunanlılara olmasına izin verildi. Ayakta kalabilip de yıkılmaya yüz tutan dini yapıların yüzüne hiç bakılmayıp bir an önce yok olmaları hedeflendi.
Buna karşı biz ne yaptık?
Trabzon’dan örnek verecek olursak; Sümela’yı onardık, Ayasofya’yı camilikten çıkardığımız yetmemiş gibi çevresini istimlâk ederek açıp, kiliseyi bütün heybetiyle ortaya koyduk, aynı şekilde Ortahisar Camii’nin çevresini açtık, Yenicuma Camii’ni de onararak, giriş kapısı üzerindeki görünmeyen haç işaretini görünür hale getirdik. Kızlar Manastırı ve çevre düzenlemesi, İngiltere Büyükelçisi’nin katkıları ile turizme açıldı.
Hıristiyan dünyası Anadolu’da iki merkez üzerinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Biri Diyarbakır olup burada Kürt vatandaşlarımızı kullanarak ve paralar akıtarak, çalışmalar yaparken, diğer merkez de Trabzon olup, Hıristiyan eserlerini ortaya çıkarıp Pontos Meselesi ile uluslararası bir müdahalenin zemininin hazırlanması hedeflenmektedir.
Bizler ise, deve kuşu misali, olup bitenler karşısında meselenin arka zeminini araştırmadan, küçük ve basit menfaatler ve turizm aldatmacaları ile başımızı kuma sokup, ahkâm kesiyoruz, cahilce beyanatlar veriyoruz.
Bu davranış, Türk’ün asaletine hiç yakışmıyor.”Su Uyur Düşman Uyumaz” atasözünden hareketle, olup bitenlerin evvelini ve sonrasını araştırmak ve her karış toprağında binlerce Şehidin kanı olan bu aziz vatan üzerinde karanlık emeller taşıyanların kara niyetlerine alet olmamak, uyanık olup oyunlara gelmemek gerekir.
Bu günkü yazımda diyeceklerim şimdilik bu kadar. Bu konuya ısrarla devam edeceğim.
Araştırmacı Yazar
Hüseyin ALBAYRAK
albayrakhuseyin61@yahoo.com