21 Ağustos 2010 Cumartesi

Ahmet MARZİOĞLU Vefat Etti

Karayolları Spor Kulübü’nün Başkanı ve Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü Bölge Müdür Yardımcısı Gürol MARZİOĞLU, Müt. Müh. Fevzi MARZİOĞLU’nun babaları Hacı Ahmet MARZİOĞLU(83), Dün Dua ve gözyaşları arasında defnedildi.

Önceki gün(19.08.2010 Perşembe) evinde Liverpool-Trabzonspor maçını TV’den seyrederken fenalaşarak, Hakk’ın rahmetine kavuşan Karayolları Spor Kulübü’nün Başkanı ve Trabzon Karayolları 10. Bölge Müdürlüğü Bölge Müdür Yardımcısı Gürol MARZİOĞLU, Müteahhit Mühendis Fevzi MARZİOĞLU ve Nihat MARZİOĞLU’nun babaları Hacı Ahmet MARZİOĞLU(83), Trabzon Dolaylı Köyünde toprağa verildi.

Merhum Hacı Ahmet MARZİOĞLU(83)’nun cenazesi dün(20.08.2010 Cuma Günü) Trabzon Merkez Dolaylı Köyünde, ikindi namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra dualar ve gözyaşları arasında aile mezarlığında toprağa verildi.

Merhum Hacı Ahmet MARZİOĞLU(83), Trabzon Karayolları 10. Bölge Müdürlüğünden emekli olduktan sonra bir süre Trabzon Ortahisar’da OR-GA Kitapevinde ticaretle meşgul olmuş, Trabzon’un sevilen, sayılan ve dürüst esnaflarındandı. Merhum MARZİOĞLU, 3’ü erkek ve 1’i kız olmak üzere 4 çocuk babasıydı.

Merhum Hacı Ahmet MARZİOĞLU(83) Ağabeyimize Allah’tan Rahmet, Marzioğlu Ailesine, Eş, Dost, Akraba ve Sevenlerine Sabrı Cemil Niyaz Ederiz.


HABER: Muhammet YAVRUOĞLU

AYASOFYA İÇİN NOT DÜŞMEK


Gazeteci Yazar Ali ÖZTÜRK: “88 yıl sonra Ortodokslar gözyaşı içinde ibadet ediyorsa… Müslüman Türkler de 50 yıldır ibadete kapatılan iki Ayasofya’da (Trabzon ve İstanbul) ibadet edebilmeli.”


Günebakış Gazetesi’nin Sahibi ve Baş Yazarı Ali ÖZTÜRK’ün 20.08.2010 Tarihli Günebakış’ta yayınlanan “AYASOFYA İÇİN NOT DÜŞMEK” başlıklı Makalesini izleyicilerimizin bilgilerine sunuyoruz.


**

“Ayasofya İçin Not Düşmek”

Trabzon Ayasofya Camisi (Müzesi) Sümela’daki ayin tartışmalarının ardından yeniden gündeme geldi. Başta MHP sözcüleri olmak üzere tüm Sivil Toplum Kuruluşları ibadet özgürlüğünü ‘Biz de Ayasofya Camii’nde Cuma Namazı kılmalıyız’ biçiminde seslendirdi.

Öyle ya… İktidarda bulunan AK Parti Sümela’da ayine ibadet özgürlüğü bağlamında izin verebiliyorsa… 88 yıl sonra Ortodokslar gözyaşı içinde ibadet ediyorsa… Müslüman Türkler de 50 yıldır ibadete kapatılan iki Ayasofya’da (Trabzon ve İstanbul) ibadet edebilmeli. Her ikisi de Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait bu ibadethanelerde hasret giderebilmeli…

Gelin görün ki, Trabzon Ayasofya Camisi garip bir mahkeme kararıyla sessiz sedasız ve bir darbe sürecinde cami olmaktan çıkarılıp müze yapılmış(!). Vakfiyesine aykırı olan bu karar Yargıtay tarafından da onaylanmış. Bu işlem ne zaman yapılmış?.. 28 Şubat post modern darbe sürecinin en canlı günlerinde… Bir hâkim oturmuş, Fatih Sultan Mehmet Vakfı’nın cami diye vakfettiği yapıyı müzeye çevirmiş. Bizim Yargıtay da onaylamak için kılıf üstüne kılıf uydurmuş. Bizlerin de bu gerçekten tam 13 yıl sonra bugünlerde haberi olmuş.

Bu hikâye elbette burada bitmedi. Bunun için, yani hikâye devam edeceğinden iyi anlaşılması lazım. Anlaşılması için anlatılması gerekiyor. Biz de doğru bilgilendirme adına köşemizde kaydediyoruz.

Trabzon Vakıflar Bölge Müdürlüğü’ne ait olmasına rağmen Ayasofya Camii (Müzesi) üzerindeki tüm tasarrufları Kültür Bakanlığı yürütüyor. 1996 yılı Haziran ayında kurulan Refah-Yol hükümetinin ilgili devlet bakanı, Fatih Sultan Mehmet tarafından cami olarak vakfedilen Ayasofya’yı Kültür Bakanlığı’ndan geri ister. Ortada protokol yoktur. Olayı işgal olarak nitelendirir ve geri verilmesini savunur. Ancak Devlet Bakanlığı geri alamaz. Bunun üzerine Kültür Bakanlığı’nı mahkemeye verir. “Mülkiyeti Fatih Sultan Mehmet Vakfı’na ait Ayasofya Camii olarak bilinen taşınmazın iadesi için” Trabzon’da dava açar. Trabzon Asliye 2. Hukuk Mahkemesi ise camiyi şu gerekçelerle müze yapar.

Mahkeme kararından naklediyoruz:

“- Trabzon Ayasofya Mahallesi’nde 24 ada 16 parsel üzerinde, tapusunda çeşmesi olan kargir cami vasfı ve ‘eski eserdir’ şerhi ile Fatih Sultan Mehmet Vakfı adına kayıtlı olan taşınmaz üzerindeki bina 1245 tarihinde kilise olarak yapılmıştır.

- Trabzon’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet’in emri ile camiye çevrilmişse de bilahare 48. Tümen Komutanlığı’nın benzin deposu olarak kullanılmıştır. (2. Dünya Harbi yıllarında)

- 1958-1963 yıllarında camiyi devralan Vakıflar İdaresi restore ettirip
(Not: Devir almaya fırsat verilmeden Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce) boş olarak turistlere ziyarete açılmıştır. Muhafazasını ise Milli Eğitim Bakanlığı’na devretmiştir(Not: Vakıflar İdaresince değil, Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğünce Ayasofya işgal edilerek, açık müze olarak kullanılmaya başlamıştır).

- Bu tarihlerde 200 metre yakınına Ayasofya Camii adıyla yeni bir cami yaptırılıp ibadete açılmıştır.

- Trabzon Ayasofya Kilisesi, Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu’nun 04.09.1985 gün ve 1426 sayılı kararı ile Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir.

- Kültür Bakanlığı, Kültür ve Tabiat Varlıkları Ankara Bölge Kurulu’nca 24.01.1986 gün ve 835 sayılı kararla cami değil, kilise özellikleri taşıdığına karar verilmiştir.

- Bu nedenlerle, taşınmazın ve üzerindeki kilise dizaynındaki binanın bir kültür varlığı olarak korunup halka açık bir müze olarak kullanılmasında kamu yararı olduğuna;

- Kilisenin tekrar cami olarak kullanılmasında hiçbir faydanın bulunmadığına;

- Yapının müze olarak kullanılması gerektiğine ve bunun için davacının dava ve taleplerinin reddedilmesi gerektiği anlaşılmıştır.”

Ardından bizim Yargıtay’ın zaten Allah’tan aradığı bir karar. Cami müzeye çevriliyorsa o da onlarca gerekçe bulur. Ve onaylar.


Ya Fatih Sultan Mehmet’in Vakfiyesi…

Hâkimlerimiz vakıf ruhundan ve manasından bihaber camiyi müze yapmıştır(Müze olarak kullanılmasının uygun olduğuna karar vermiştir). Yapı kiliseye benziyormuş.

Ortahisar ve Yenicuma Camii de kiliseydi. Turistler bugün oraları gezemiyorlar mı? Söz konusu olan bakımsa acaba hangileri daha bakımlı?..

Sessiz sedasız geçen bu karar idari bir kararla sonlandırılmalıdır. Fatih’in Vakfiyesi Vakıflar’a iade olunmalı ve vakfedenin talebine uygun biçimde cami olarak kullanılmalıdır. Fatih Sultan Mehmet’in adı park ve bahçelere konularak değil vakıf eserlerine ve vasiyet ettiklerine uyularak yaşatılmalıdır.

BAŞARIDA BÜYÜK ATILIM



Trabzon’da Eğitimde Başarı Grafiği Yükseliyor. Trabzon; 31. Sıradan 21. Sıraya Yükseldi. , Trabzon Valisi Dr. Recep KIZILCIK: “Bu iş birliğini sağlamak için de her üç alana eğilerek başarımızı artırmayı hedefliyoruz” dedi.






Görev yaptığı illerde, eğitim alanında uyguladığı başarılı projelerle başarı sıralamasını yükselten Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, Trabzon’da da eğitimde önemli çalışmaları hayata geçirerek, geçen yıla göre başarı sıralamasında Trabzon’u 31. Sıradan 21. Sıraya yükselmesini sağladı.

Trabzon, lisans programlarına (Açık öğretim ve Ön lisans hariç) öğrenci yerleştirmede bu yıl önemli bir aşama kaydetti. 2010 Lisan Yerleştirme Sınav (LYS) sonuçlarına göre Trabzon’da 4 bin 658 öğrenci lisans programlarına yerleşti. Yerleşme oranı yüzde 22 olarak gerçekleşti. Trabzon yerleştirme oranına göre iller sıralamasında 21. sırada yer aldı. En iyi ilin yerleşme oranı ise yüzde 25 olarak gerçekleşti.

Sınava giren 21 bin 310 kişiden 10 bin 300’ü (Açık öğretim ve Ön lisans dâhil) yüksek öğretim kurumlarına yerleşmiştir. Bu sonuçlara göre Trabzon, yüksek öğretime en fazla öğrenci yerleştiren 19. il olmuştur.

Trabzon’un 4 bin yıllık tarihi geçmişe sahip bir kültür, sanat ve estetik şehri olduğunun altını çizen Vali Kızılcık, Trabzon’un eğitimde hak ettiği yere taşımak için çalıştıklarını söyledi.

Vali Kızılcık, eğitimde başarıyı yakalayabilmek için öğretmenin, velinin ve öğrencinin ortak çabasının gerekli olduğunu ifade ederek, “Bu iş birliğini sağlamak için de her üç alana eğilerek başarımızı artırmayı hedefliyoruz” dedi.


Trabzon’un Yıllara Göre Başarı Sırası
Yılı LPY Ö Sayısı Yüzde Oranı İller Sırası
2007 2.637 11.45 45
2008 3.824 16.01 35
2009 4.032 19.96 31
2010* 4.658 22 21

VALİ KIZILCIK’TAN VALİ AKSOY’UN BABASINA ZİYARET


Vali KIZILCIK, Samsun Valisi Hüseyin AKSOY’un Babasını ve Hastaları Hastanede Ziyaret Etti.

Trabzon Valisi Dr. Recep KIZILCIK, yetiştirdiği çocukları ile ülke gündemine oturan ve bu nedenle geçtiğimiz yıllarda da örnek aile babası seçilen Samsun Valisi Hüseyin AKSOY’un babası Aslan AKSOY’u tedavi gördüğü Trabzon Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ziyaret etti.

Baba AKSOY’a geçmiş olsun dileklerinde bulunan Vali KIZILCIK, Başhekim Ekrem ALGÜN’den hasta hakkında bilgi aldı.

Daha sonra hastanedeki diğer hastaları da ziyaret eden Vali KIZILCIK, geçmiş olsun dileklerinde bulunduğu hastaların sıkıntılarını dinledi.

Hastanede incelemelerde bulunan Vali KIZILCIK, Sağlık İl Müdürü Halit ÇINARKA’dan bilgi aldıktan sonra hastaneden ayrıldı. (V.B.)

19 Ağustos 2010 Perşembe

VALİ KIZILCIK: “TRABZON’U MARKA ŞEHİR YAPACAĞIZ”

TESOB Başkanı Metin KARA ve Yönetim Kurulu üyelerinin Trabzon Valisi Dr. Recep KIZILCIK’ı ziyareti sırasında, Vali KIZILCIK “Trabzon’u MARKA ŞEHİR Yapmak İçin Birlikte Çalışmalıyız” dedi.


Trabzon Esnaf ve Sanatkârlar Odaları Birliği (TESOB) Başkanı Metin Kara ve yönetim kurulu üyeleri Trabzon Valisi Dr. Recep KIZILCIK, makamında ziyaret etti.

Bir süre önce ameliyat olan Başkan Metin KARA’ya geçmiş olsun dilekleriyle konuşmasına başlayan Vali KIZILCIK, yeni göreve gelen yönetime başarılar diledi.
Trabzon’u Türkiye’de marka şehir yapmak için hep birlikte çalışmak gerektiğini kaydeden Vali Kızılcık,

“Ümit ediyorum ki; başta temsil ettiğiniz esnafımızın ve şehrimizin önünde duran temel sorunları çözmek, iş birliği halinde hareket edip Trabzon’umuzu daha yaşanabilir bir MARKA KENT haline getirmek için tüm gücümüzle çalışmalarımızı sürdürürüz” dedi.

23–30 Temmuz 2011 yılında Trabzon’da yapılacak olan Avrupa Gençlik Oyunları’nda Trabzon esnafına büyük görevler düştüğünü ifade eden Vali KIZILCIK, konuşmasına şöyle devam etti:

“Şehrimize oyunlar çerçevesinde gelecek olanlar bizim misafirlerimiz konumundadırlar. Onların en iyi şekilde ağırlanabilmesi için sizlerde, meslek örgütü olarak çok misafirperver ve disiplinli davranmalısınız.


Aynen hafta sonunda hem Trabzon’umuzun hem de ülkemizin uluslararası alanda bir kere daha hak ettiği hoşgörülü, misafirperver yeri gösterdiği gibi” dedi.

TESOB Başkanı KARA ise Trabzon Esnaf Odaları Birliği olarak güçlü, yenilikçi, birleştirici, kararlı, proje üreten, esnafına ve Trabzon şehrine sahip çıkan bir kurum haline getirmek için mücadele içinde olacaklarını belirterek;

“Küçük işletmelerin ekonominin ikinci gücü olduğunu, küçük işletmeler olmadan büyüğün olmayacağını, Sanayinin ve Endüstrinin küçükten geldiğini anlatmanın TESOB’u layık olduğu yere taşımak olduğunu düşünüyorum” dedi.

23–30 Temmuz 2011 tarihinde yapılacak olan Avrupa Gençlik Oyunları’na da değinen Başkan KARA,

“Bizde Trabzon esnafı olarak, bu oyunlara hazır olmak istiyoruz. Bu Olimpiyatların Trabzon’da yapılacak olması tanıtım adına çok büyük bir fırsattır. İnanıyorum ki, biz Trabzon esnaf ve sanatkârları olarak buna hazır olacağız.

Her şeyde olduğu gibi yine Trabzon halkı olarak misafirperverliğimizi göstereceğiz”
diyerek sözlerini tamamladı.


HABER: Muhammet YAVRUOĞLU

Kazakistan Kültür Kervanı Trabzon’dan Geçecek


Trabzon Valiliği'nden verilen bilgiye göre; “Büyük İpek Yolu-1000 Yıl Sonra” adlı Kazakistan Kültür Kervanı 23-24 Ağustos tarihlerinde Trabzon’dan geçecek.


Kazakistan’ın “Has Sanat Milli Kültürü Geliştirme Vakfı”nca tarihi İpek Yolu güzergâhında “Büyük İpek Yolu-1000 Yıl Sonra” adıyla kültürel bir faaliyet gerçekleştirilecek.

Faaliyeti gerçekleştirmek üzere yola çıkacak olan kervanın 23-29 Ağustos 2010 tarihleri arasında, Hopa-Trabzon-Ordu-Samsun-Sinop-İnebolu-Kastamonu-Karabük-Gerede-İzmit-istanbul-Edirne güzergâhını takip edecektir. (V.B.)


**

KAZAKİSTAN TÜRK CUMHURİYETİ


Yüzölçümü 2.724.900 Km2. yi bulan Kazakistan Türk Cumhuriyeti 16 Aralık 1991 tarihinde bağımsızlığına kavuşmuştur. Nüfusu: 17.000.000, Başkenti: Astana’dır. Para birimi TENGE’dir. Kurucusu ve Devlet Başkanı Nur Sultan NAZARBEYEV’dir. Resmi dili Kazak Türkçesi ve Rusçadır.

İdari olarak 20 ile, 218 ilçeye ayrılmıştır. Km2.ye 5.5 kişi düşmektedir. Çalışabilir nüfusun % 81'i istihdam edilmiştir.

Kazaklar, Orta Asya’nın en kalabalık Türk-Kazak milletidirler ve toplam nüfus 17.000.000. dur. Bu nüfusun % 48 Kazak % 34 Rus, % 6 Ukraynalı, % 4 Alman, % 8 de diğer uluslardır. Dünyanın bazı bölgelerinde kazak Türklerinin yaşadığı bilinmektedir. Etnik unsurların sayısı 84’ü bulmaktadır.

Kazak Türkleri tarih boyunca asimile edilmeye çalışmış, 1926-59 yılları arasındaki otuz üç yıllık süreçte en az beş milyon Kazak Türk’ü, Rus yönetimleri tarafından imha edilmiştir. Ancak Kazak Türk'ünün içindeki hürriyet ve Türklük ateşi hiçbir zaman söndürülememiştir.

Bugünkü Kazakistan aydınları, özellikle Türk-İslam Devleti kurarak TURAN Ülküsü’nü gerçekleştirme idealini taşımakta, Kazak Türk Gençleri de hilal ve ay-yıldız sembollerine büyük önem vermektedir.

Kazak Türkçesiyle Türkiye Türkçesinin Karşılaştırılması

Günler: Döysembi: Pazartesi, Seysembi: Salı, Sarşambı: Çarşamba, Beysembı: Perşembe, Cuma: Cuma, İsambı: Cumartesi ve Ceksembı: Pazar,
Mevsimler: Kökdem: İlkbahar, Gaz: Yaz, Küz: Sonbahar, Kıs: Kış olarak söylenmektedir.


HABER: Muhammet YAVRUOĞLU

18 Ağustos 2010 Çarşamba

SUMELA AYİNİ YORUMLARI

Ayin, Esnafa Ne Kazandırdı

Ayin izni ile Trabzon ve Maçka esnafı ne kazanmıştır: Hiçbir şey. Peki, ne kaybetmiştir. Şimdi pek belli değil, ama çok şey kaybetmiştir. Çok para kazanacağını sananlar, sinek avlayarak, avuçlarını yalamışlardır. Bu konuda;

Araştırmacı Yazar Mustafa YAZICI: “En önemli ders: Üç saatlik ayinin Trabzon’a çok büyük paralar bırakarak, turizm patlaması yapacağını sananların sukût-u hayale uğraması ve daima var olduğu söylenen art niyetin de ortaya çıkmasıdır. Çünkü: Trabzon’a gelenlerin sularını bile dışarıdan getirdikleri görüldü” diyor.

Verilen Büyük Taviz

AB’nin baskısıyla yetkililerimiz, din kisvesine bürünmüş Pontus’çulara çok önemli bir taviz vermiştir. Bu iznin demokrasiyle, barışla ya da inanç hürriyeti ile kesinlikle alâkası yoktur.

Trabzon Ayasofya ve İstanbul Ayasofya İbadete Açılmalı

Eğer yeklilerimiz inanç hürriyetini gerçekten savunuyorlarsa; hala vakfiye ve tapu ile cami olan başta Trabzon Ayasofya ve İstanbul Ayasofya olmak üzere bütün Ayasofya’ları derhal Müslümanların ibadetine açarak samimiyetlerini ispat ve Türk halkını ikna etsinler.

Zira Ayasofyalara; devletin bazı birimleri tarafından zoraki el konulmuş, asırlarca ibadete açık bu mabetlerde, Müslümanların ibadet etmeleri engellenmiştir.

Ayasofyaların Müslümanların ibadetine açılmasında hiçbir hukuki ve idari engel yoktur. Bunun aksi ipe un sermek, diğer ifade ile şark kurnazlığıdır. Ya ne vardır: sadece ve sadece bir kamu kuruluşunun Ayasofyaları cebren işgali vardır.


**

Şimdi sizlere Araştırmacı Yazar Mustafa YAZICI’nın “SÜMELÂ AYİNİ YORUMLARI” isimli Makalesini sunuyoruz.


SÜMELÂ AYİNİ YORUMLARI

Sümelâ Ayininden sonra yapılan değerlendirmelerin en güzeli, Trabzon Valiliğinin ve Emniyet Müdürlüğünün aldığı çok mükemmel emniyet tedbirleriyle asayişin sağlanması ve vaktiyle batılıların Sümelâ’dan kaçırdığı ve de devletin Yunanlılara o zaman resmen teslim ettiği tarihî eserlerin tekrar getirilip yerine konulmasıdır.

Güzel olmayanların başta geleni ise, üç saatlik ayinin Trabzon’a çok büyük paralar bırakma patlaması yapacağını sananların sukût-u hayale uğraması ve daima var olduğu söylenen art niyetin de ortaya çıkmasıdır. Çünkü: Trabzon’a gelenlerin sularını bile dışarıdan getirdikleri görüldü.

Töreni yöneten Rum Fener Patriği Bartholomeos; her türlü hoşgörü, sevgi, iyi niyet ilânına rağmen dokuz Osmanlı Padişahına övgüler yaptığı halde; Türk Yurdu Trabzon’u fetheden ve işgalci Rum yönetiminden kurtaran Fâtih’i hiç ağzına almadı. Acaba neden?

Hâlbuki din hürriyetini gayri Müslimlere Trabzon’da asıl Fâtih vermiştir. Aksi halde Sümelâ Manastırı bugüne kadar ayakta kalabilir miydi? Bir Ören yeri tutturmuş gidiyorlar.. Ben bu zehirli zokayı yutmadım. Yutanlar bunun zararını görmeye başladığı zaman gerçeği anlayacaklar.. Amma neye yarayacaktır?

Şimdi bu ayin sonrası not aldığımız yorumları özetleyelim:

1-Fener Rum Patriğinin bu ayini yöneteceği hesapta yoktu. Son anda ortaya çıktı. Demek ki, daha önce gerçekleştiremediği Trabzon’a girişi bu defa inadına gerçekleştirerek, herkesi mağlup etti. Zorla yapamadığını kültürel olarak yaptı. O’nun niyetiyle, 1916-18 yılları arasında İşgalciler desteğinde Trabzon’a Belediye Başkanlığı bile yapan Pontusçu Metropolit Hrisantos’un niyeti arasında hiçbir fark yoktur. Bugün Trabzon’a aynı zihniyet ve aynı ülkeler girmiştir. Atatürk’ün bile inadına O günler ne çabuk unutuldu?

2-Acaba Sümelâ’ya 88 yıl sonra yeniden niçin gelindi? Vaktiyle 1922’de Trabzon’dan neden çıkıldı da bugün tekrar geri gelinmek isteniyor? Madem birlikte yaşamak Kültür Mirası vardı, neden birlikte yaşamak terk edildi? Maçka’dan Selanik’e babalarının mezarına toprak götürmek neyin habercisi? Kıbrıs’ta neden birlikte yaşanamıyor? Hortlatılmak istenen Pontusçuluk ihanetini yapanlar bugün nasıl Cennetlik oldular? Neden Ramazanda Trabzon’da dua yapıyorlar? Oruç iftarına katılıyorlar? Acaba Hz. İsa ve Hz. Meryem gibi neden oruç tutmuyorlar? Ve Patrik, neden ayinde 1919-1924 yılları arasında –güya Türklerin yaptığı- Pontus Soykırımından bahsederek, “Pontus’ta öldürülen kardeşleri” ni andı(!?) Pontus Soykırımcılığı ilânı için mi Trabzon’a geldiler?

3-Madem hoşgörücü, sevgici ve barışçıdırlar neden Müslümanlar çocuklarına İsa ve Meryem adını taktıkları halde; onlar neden Muhammed ve Âmine(Emine)adlarını hiç takmıyorlar? Kim daha barışçı? Türkler onlar gibi ırkçılık yapıyorlar mı?

4-Ortadoğu ve Kafkas halkına barış gelecekmiş… Neden özellikle Ortadoğu ve Kafkas halkına? Bu onların barışının daha çok bozulacağını göstermiyor mu?

5-1700 senelik kuruluşu olduğu söylenen Fener Rum Patrikhanesinin Patriğinin yaklaşık dörtbin senelik bilinen tarihi olan ve İstanbuldan iki bin sene önce kurulan Trabzon’a akıl öğretmeye kalkması neyin nesidir? Trabzonlular barış ve sevginin ne olduğunu Patrikanedeki KİN KAPISI’nın temsilcisi Patrikten mi öğrenecek?

6-Soğuk Savaş dönemi bitmişmiş.. Şimdi Global ve Küresel şartlara uyulacakmış.. Peki:

a- Ayin günü Gümülcine’deki Yunan Fanatikleri yirmi adet civarında Osmanlı mezar kitâbesini neden kırdı?

b- Batı Trakya Türk’lerine yapılan ırkçı zulüm bitti mi?

c- Avrupa’da dağıtılan Pontus’çuluk haritaları niye çiziliyor? Bunca uyduruk Pontus Propagandası niçin?

7- Sümelâ’daki ayin taktiklerine bakınız: Acaba bunlar sizlere ne gibi mesajlar veriyor?

Sümelâ’ya gelen bazı guruplar Türk bayraklı atletler giyerek geldiler. Bu taktik olduğu kadar istismardır. Biz Trabzonlular bugüne kadar Trabzon’da böyle ne oyunlar gördük.

Patrik’in geçen sene Sümelâ’da ayinin kanunsuz olduğunu söyleyen Müze Müdiresi Nilgün Hanıma tokat atan ve “önce Pontus’çuyum, sonra Yunanım” diyen Selânik valisini Trabzon’a getirmemesi de bir oyundur.

O’nun yaptığı kabalıktan da özür dilenmesi de aynıdır. Çünkü: Patrik “Pontus’ta soykırıma uğrayan kardeşlerimiz için dua ediyoruz” sözünü ayinde söyledi. Ya da Televizyon ve gazeteler yalan mı yazdı? Bu 15 Ağustos tarihi Hz. Meryem’in göklere yükselme tarihi imiş.. Hâlbuki Haçlılar, Hz. İsa’nın Kur’ân-da haber verilen göğe yükselmesini bile kabul etmezler. “Hz.İsa’yı günâhlarımıza keffaret olarak çivilerle çarmıha gerdik” derler. Yani, Peygamber katilliğini kabul ederler. Bunun törenini yaparlar. Bugün on dört Hristiyan devletin bayrağında haç vardır. Bu Hz. İsa katilliğinin simgesidir. Patrik çıksın da bunu yalanlasın da görelim? Hz. İsa’yı Çarmıha gerdiğini söyleyenler bizi mi düşünecekler?

Allah’a reva mı? Trabzon’un kuşatma tarihi 15 Ağustos’tur. Taraflarca imzalanıp teslim edilme tarihi 26 Ekim’dir.

Maçka’daki ayin, kimseyi dinden etmezmiş.. Peki, Yunanistan’daki İslâm Yunanlıları dinden mi ediyor da Müslümanlara onca eziyet ediyorlar?

Yunan Kemençesi Sümelâ’da çalındı. Trabzon ve Karadeniz Kemençesi neden susturuldu? Birlikte çalınsaydı.. Kemençe ve Horonu Yunanistan’a giderken Trabzonlulardan öğrenip alıp götürmeleri ayrı konu.. Burada yapılan Uluslararası misyonerlikten öte Pontus’çuluğu ilân ve yaymadır. “İnancına güvenen İnanç hürriyetinden korkmaz” sözü bir resmî garanti değildir.. ”Geldiler, ayin yaptılar da ne oldu?” demenin ne olduğu ilerde belli olacaktır.

Rumca bilenler Maçka’da buluşmuşlar..Ortodoks Araplar da gelmiş. Araplar gitsin de Filistin ve Irak’ı kurtarsınlar..

Ayinin merkezinde 5OO kişi varmış. 3OOO kişi gelmiş.. Onlar Altındere vadisindeki dev ekrandan izlemişler.. Bütün dünya görmüş. Türkiye’nin ve Trabzon’un itibarı artmışmış.. Şimdiye kadar Türkiye ve Trabzon’un itibarı ve şöhreti dünyada yok mu idi ki üç saatlik haçlı ayini ile artmış..? Yoksa, Türkiye ve Trabzon –gafletinden- onların itibarını mı arttırmış..? Reklamını mı yapmış..? Bunu fark edenler nerede?

Yunan gazetelerine göre; “Artık Trabzon’da Meryem Ana ağlamayacakmış..” Meryem Ana’yı şimdiye kadar ağlatanlar, iftira edip hâşâ, fahişe diyenler, peygamber anasını sapıklıkla suçlayanlar kendileri değil mi idi?

Ayin Trabzon’da tarihi gün olmuşmuş.. Evet, amma, kimin tarihî günü? Haçlıların tarihî günü değil mi? Türklere ve Müslümanlara ne? Onlar kendi vatanlarında gurbette gibi. Öz yurtlarında garip ve parya gibi kaldılar.. Haçlılar uyandılar amma Trabzonlular da uyuyorlar mı?

Trabzonlular büyük misafirpervermişler.. Yeni mi anladılar? Yabancı basın artık Atina’da dev bir cami yapmayı da şart koşmuşlar. Tabii şart koşarlar. Kim daha kazançlı?

SONUÇ

Bazıları hâlâ -tarihî gerçeklerden haberleri olmadıkları için- tuşa gelişlerini, sırtlarının kültürel manada mindere yapışmasını yenilgi saymayarak- halk tabiriyle- hâlâ cıvızlıyorlar ve de yapılan eleştirileri ifrat sayıyorlar.

Bazılarının da para için Trabzon’u sevdikleri ortaya çıktı. Ayinciler onlardan daha bilinçli. Ayincilere kananların asıl yenilgileri burada. Bizim yaptığımız eleştiri ve uyarıları da - Hz. Musa ve Hızır Aleyhisselâm Kıssasını da kavrayamadıklarından - ilmen basite alıyorlar. Halbu ki, bizim eleştiri ve uyarılarımız Hızır Aleyhisselâm’ın Hz. Musa’ya uyarısı gibidir. Diyelim ki, bizim eleştiri ve uyarılarımızı yorumlayamayanlar Hz.Musa hükmündedirler. Fakat biz de Hızır Aleyhisselâm hükmünde uyarı ve eleştiriler yapıyoruz.

Karadeniz’de gemiyi deliyor görünüyoruz, amma gerçekte gemiyi korsan hükmündeki Pontus’çulardan kurtarmaya çalışıyoruz. Kaç kişi farkında? Vatandaş ve yazar olarak devlet ve vatanımızı, devlet ve vatanımızın dostu olmayanlara peşkeş mi çekelim? Kalemimiz de satılık değildir. Fakat bu ayin korsanlığını gördükten sonra - Cennet vatanım beni bağışlasın - o emretmedikten sonra daha böyle şeyler için yazı da yazmamaya karar verdim.

Nasıl olsa herkes sonuçta kendine düşen ceza ve mükâfat payını alacaktır. Çünkü: Asıl davacı tarih ve vatandır..

Bu eleştirilerimiz hep bütün insanlığın saadeti içindir. Hani ya bu iddiacılar gerçekten barışçı olsa da Yurda da Cihana da Sulh gelse.. Fakat Yüce Allah’a teslim olmadan bu mümkün mü?

Önce Allah’a gerçekten teslim olunduğunu herkes görsün. Hiçbir şekilde O’na şirk koşulmasın. Mahlûk Hâlık’a akıl öğretmeye kalkmasın. Tevhid inancı Kelime-i Tevhîd ve Kelime-i Şahadet olarak bütün dünyada, bütün konularda uygulansın. Örnek insanlık ortaya konulsun.. İZM’lerden, putçuluktan, muharref dinlerden de Hak Dine rücu’ edilsin.. Çünkü: Çağımızda bütün dünya bu kardeşliğe ve saadete hasrettir…

Bakalım vuslatı ne zaman? Ebedî saadet de buna bağlıdır. Ayin ne ki?


Mustafa YAZICI
Araştırmacı Yazar