5 Aralık 2010 Pazar

TRABZON LİSESİ 1971 MEZUNU 6 FEN-D’LİLERİN 2. BULUŞMASI



1971 Yılında Trabzon Lisesi’nden Mezun Olan 6 Fen-D’li öğrenciler, 40 yıl Sonra 2. Buluşmayı 4 Aralık 2010 Cumartesi günü Trabzon’da gerçeleştirdiler.
1. Buluşma, 6 Kasım 2010 Cumartesi Günü Saat 13.00’de yapılmıştı.



1971 yılında, Tarihi Trabzon Lisesi’nden mezun olan 6 FEN-D sınıfı öğrencileri, 40 yıl sonra 2.kez 04 Aralık 2010 Cumartesi Günü Saat 13.00’de Taksim Meydanına yakın Trabzon Kemerkaya Mahallesi, Gazipaşa caddesi-Balıkpazarı Sokak Kavşağı, Razi Aksu İş Hanının Zemin Katında bulunan 'Yomra Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Genel Merkezi’nde bir araya geldiler.


Bu buluşmaya Trabzon Lisesi 6 Fen-D Sınıfında okuyan öğrencilerin yarısı katılabildi. Buluşmaya uzaklardan gelerek katılanlar oldu. Sınıfta bir kaç bayan öğrenciden biri olan Neşe Keskinalemdar da bu buluşmada hazır bulundu.



Buluşma anında yine çok duygulu anlar yaşandı. Buluşmanın açılış konuşmasını Tertip Komitesi Başkanı Trabzon Belediyesi Meclis üyesi, İnşaat Müh. İşadamı Kemal Kılıç yaptı. Bu tarihi buluşmanın, yıllar sonra tekrar bir araya gelmenin önemine vurgu yaparak, memnuniyetini dile getirdi. Kemal Kılıç konuşmasında:


“Değerli arkadaşlar, bir araya gelme arzumuz içimizden atamadığımız, frenleyemediğimiz büyük bir özleme dönüşmüştü.


Sizlerin fedakârlığı ile bu buluşma gerçekleşebilmiştir. Ve sınıf arkadaşlarımız olarak, bir araya gelebilmemiz hepimizi çok duygulandırmıştır.


Ben şahsen eski gençlik günlerimizi yad edebilmenin büyük mutluluğunu yaşıyorum. Sizlerinde yüzlerinde, gözlerinde ve hareketlerinde o mutluluğu görüyorum. Bu mutlu tablomuz yıllar devam ettikçe sürsün istiyorum.


Tabi bu arada yetişmemizde büyük emekleri olan ve Trabzon Lisesinde ve bütün eğitim ve öğretim hayatımızda bizlere hayat veren, destek veren ana, baba, akraba ve büyüklerimizi ve değerli hocalarımızı ve özellikle Trabzon Lisemizin medar-ı iftiharı İsmail Hakkı Beyi, Topal Fahri Beyi, Ford Osman(Osman Aydemir)’ı, Hayri Gür Beyi, halen hayatta olan Sebahat Ülker ve daha birçok hocalarımızı unutmuyor, onları hayırla ve rahmetle yad ediyoruz.


Ebediyete irtihal eden hocalarımıza ve sınıf arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Onları huzurlarınızda minnet, şükranla ve dualarla, rahmetle anıyoruz.


Aramıza hastalık nedeniyle katılamayan sınıf arkadaşlarımıza Allah’tan acil şifalar diliyoruz” dedi.


Tarihi buluşmaya katılan aynı sınıftan mezun olmuş olan sınıf arkadaşları doya doya sohbet ettiler. Sohbet sırasında ilginç anlar, çok güzel diyaloglar yaşandı. Bazıları ilginç anılarına yer verdi. Galiba torun sayısında Osman Akaydın herkesten daha önde…


Bu buluşmada söz alan Muhammet Yavruoğlu;


“Değerli arkadaşlar, bu buluşmaya hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Hepimiz, sizlerle yıllar sonra tekrar birlikte olmamızdan, bir araya gelmemizden memnun olduk, ihya olduk.


Bu toplantının yapılmasında en fazla emeği geçen Sayın Kemal Kılıç’a huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Onun fedakârlığı olmasaydı belki de bu tarihi buluşmamız gerçekleşemezdi” dedi.


40 yıl sonra 2. Kez bir araya gelmenin heyecanını yaşayan Trabzon Lisesi 1971 Yılı mezunu 6 Fen-D Sınıfı öğrencilerden toplantıya katılanlar, bu toplantıların sık aralıklarla yapılmasını ve giderek tüm okul mezunlarını kapsamasını istediler.


Aradan geçen uzun yıllardan sonra bir araya gelen sınıf arkadaşları birlikte sohbet edip, hasret giderdiler. Anılar tazelendi. Tekrar buluşmak için 5 Şubat 2010 Cumartesi Günü, yine Saat 13.00’de görüşmek dilek ve temennisiyle buluşma tarihi belirlendi.


2. Tarihi buluşmaya katılanlara Tertip Komitesi Başkanı Kemal Kılıç tarafından Peynirli-Kıymalı, Ayran ve Çay ikram edildi. Hatıra fotoğrafları çektirildi ve tarihi buluşmaya katılanlar memnun ve gülen yüzlerle buluşmadan ayrıldı.


KAYNAK          : TRABZON HABER AJANSI
FOTOĞRAFLAR: Muhammet YAVRUOĞLU

6 FEN-D'LİLERİN 2. BULUŞMASINDAN
FOTOĞRAFLAR:

































1 Aralık 2010 Çarşamba

Orta Doğu Amme İdaresi’nin Uzman Ekibi, İl Özel İdareleri’ni Ele Aldı

Daha üretken, Daha hızlı, Daha pratik İl Özel İdaresi için Orta Doğu Amme İdaresi’nin Uzman Ekibi çalışmalarına başladı.



7 kişiden oluşan uzman bir kadro İl Özel İdarelerinin mevcut yapısının değiştirilerek, daha çok yerelleşmesi ile ilgili çalışmalarına Trabzon’dan başladı. Orta Doğu Amme İdaresi’nin himayesindeki projede uzman ekip ilk bilgileri de Trabzon Meclis Başkanı Haydar Revi’den aldı..


Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Başkanlığı, yeni bir yasal statü ile il özel idarelerinin daha yerel bir mantıkla yeniden teşkilatlanması, il genel meclislerinin yetki ve sorumluluklarının genişletilmesi, mevcut sistemin aksayan yönleri konusunda araştırma yapmaya başladı.


AÜ’si Siyasal Bilgiler Fakültesinden Prof Dr Birgül Ayman Güler, Doç. Dr. Argun Akdoğon, Doç. Dr. Aslı Akay, Yrd Doç Dr Koray Karasu, Yrd. Doç.
Dr. Sonay Özuğurlu, Dr. Barış Övgün, Uzm. Nejla Kılınç’dan oluşan ekip Trabzon İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi ile bir görüşme yaptı. Revi, il genel meclislerinin stratejik ve coğrafi konumlarına göre, farklı yetkiler ile donatılması gerektiğini belirtirken özellikle illerin ve bölgelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarından faydalanmada il özel idaresi bütçelerine pay ayrılması gerektiğini vurguladı. Revi, buna örnek olarak HES’leri gösterdi. Irmakların kullanılmasında il özel idarelerinin elektrik üretiminden pay almalarının mutlaka yasal bir statüye kavuşturulması gerektiğini de vurguladı.

Uzman kadro, il özel idarelerinin gelişen ihtiyaçlara göre bir teşkilat yapısının ortaya çıkması konusunda çalışmalar yapıyor. İl Özel İdarelerinde seçilmişler ile atanmışlar arasındaki yetki karmaşasının da nasıl çözüleceği yönünde bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Projenin başkanı Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, özellikle yerelleşmenin il genel meclislerinden başladığına dikkat çekerek, ülkeyi yönetenlerin bu anlamda yetkilerini yerel yönetimlere devretmesinde kararlı ve cesur olmaları gerektiğini vurguladı…


HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN

29 Kasım 2010 Pazartesi

Mavi Yemiş (Likapa) Yetiştiriciliği Yaygınlaşıyor


Doğu Karadeniz Bölgesi’nde rakımı 300 metrenin üstündeki yüksek bölgelerde kendiliğinden yetişen yaban mersini, likapa, ligarpa, lifos, kaskanaka, ayı üzümü ve çoban üzümü gibi birçok isim ile anılan, Latince ismi ‘Vaccinium’ olarak bilinen meyve Türk Dil Kurumu tarafından Mavi Yemiş olarak adlandırıldı.

Rize’de bir süre önce kültürlü olarak yetiştiriciliğine başlanılan maviyemiş üretimi; Rize Üniversitesi, Rize Tarım İl Müdürlüğü, Rize Ziraat Odası ve Rize’de kurulan Likapa Derneği’nin başlatmış olduğu çalışmalar ile yaygınlaştırılıyor. Rize’nin İkizdere İlçesi’nde geçtiğimiz yıl Likapa Derneği’nin öncülüğünde oluşturulan uygulama bahçesinde 6 ton kültürlü mavi yemiş üretildi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Rize Ziraat Odası Başkanı Nevzat Paliç,
“Gelişmiş ülkelerde büyük önem taşıyan bu meyve ilaç sanayisinde olduğu gibi kozmetik sanayisinde de önemli bir yere sahiptir. Rize’de üretimi her geçen gün artmaktadır. Geçtiğimiz yıl il genelinde 10 ton civarında üretildiğini tahmin ediyoruz. Rize Ziraat Odası olarak üretimi arttırmak için önümüzdeki günlerde 168 muhtarlığa 2 bin 300 adet maviyemiş fidanı dağıtacağız” dedi.

MAVİYEMİŞ BİLİMSEL OLARAK İNCELENİYOR

Rize’de maviyemiş üretimi Rize Üniversitesi tarafından da destekleniyor. Rize Üniversitesi Pazar Meslek Yüksek Okulu’nda fidan üretimi için çalışmalar sürerken, Rize Üniversitesi bünyesinde Sütlüce Köyü’nde faaliyete sokulan Maviyemiş Uygulama ve Araştırma Merkezi’nde ürünle ilgili bilimsel çalışmalar yürütülüyor.

Rize Üniversitesi Pazar Meslek Yüksek Okulu Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akbulut, maviyemiş üretimine dünyanın ilgisinin her geçen gün artığını belirterek, “Vaccinium olarak bilinen bu meyvenin 143 türü bulunuyor. Bölgemizde bu türlerden adi yaban mersini, bataklık yaban mersini ve kültürlü olarak kabul edileni üretilmektedir. Dünyada ilgi gören bu meyveyle ilgili 1977 yılı ile 2009 yılları arasında üçü ABD’de olmak üzere toplam 9 sempozyum düzenlenmiş.

Bizim bölgemizde bulunan türlerden dünyada yılda ortalama 350 bin ton üretiliyor. Üretimde 200 bin ton ile ABD ilk sırayı alırken 94 bin ton ile Kanada ikinci sırada yer almaktadır. Dünyada üretim yoğunluğu açısında diğer bölgeler; Baltık bölgesi, Türkiye ve Japonya’dır. Bitki direnajı yüksek ve asitli toprağı sevdiği için üretiminde bölgemiz son derece elverişlidir” dedi.



VİTANİM DEPOSU

Maviyemiş; yaşlanmanın yavaşlatılması, hafıza ve beyin hastalığı, Alzheimer, kanser, böbrek sorunları, antioksidanlar, yakın ve uzak görme bozuklukları gibi birçok sağlık problemine iyi geliyor. İlaç sanayisinde kullanılan meyve ayrıca sabun ve vücut losyonu yapımında da tüketiliyor. Meyve yüksek miktarda A, C, E vitaminleri, demir, betakaroten ve lif içeriyor. Antioksidan sıralamasında; Brokoli, çilek, ve domates maviyemişten sonra geliyor.

www.61haber.com - 27.11.2010

KARADENİZ, S.O.S. VERİYOR


AÇÜ Araştırmasına Göre; 3.700 Endemik Bitki Türüne Ev Sahipliği Yapan ve Zengin Floraya Sahip Karadeniz’de, 1.500 Adet Bitki Türünden 243'ü Risk Altında..



Artvin Çoruh Üniversitesi (AÇÜ) tarafından yapılan bir araştırmada bölgedeki bin 500 bitki türünden 243'ünün risk altında olduğunu ortaya koydu.


AÇÜ Orman Fakültesi Orman Mühendisliği Bölümü Orman Botaniği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Eminağaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin 11 bin civarında eğrelti ve tohumlu bitki türü ile yaklaşık 3 bin 700 endemik bitki türüne ev sahipliği yaptığını vurgulayarak, zengin bir floraya sahip olduğunu söyledi.


Artvin'in de bu zengin flora içinde önemli bir yeri olduğuna işaret eden Eminağaoğlu, yöredeki Hatila Vadisi ile Karagöl-Sahara Milli Parkları'nın özellikleri itibariyle korunması gerektiğini kaydederek, özellikle bu bölgedeki tarım, turizm, yol inşası ve çevre halkının yaylacılık geleneğine bağlı müdahalelerinin bitki çeşitliliğine zarar verebileceğini aktardı.


Bölgedeki tahrip ve bozulmaların gelecekte belirlemesine imkan sağlamak için ''Artvin İli Zengin Bitkisel Tür Çeşitliliği'' adıyla bir araştırma yaptıklarını bildiren Eminağaoğlu, Artvin'de yaklaşık 1.500 civarında bitki türünün varlığına dikkat çekerek, şöyle konuştu:


''Yörenin iklimsel koşulları, sahip olduğu jeolojik ve jeomorfolojik çeşitliliği, doğa koruma açısından olağanüstü öneme sahip bir bitki örtüsünün ortaya çıkmasına neden oldu. Floristik açıdan zengin olan Artvin'de uluslararası sözleşmelere göre risk altında olan ve korunması gereken çok sayıda bitki türü ve habitatları (bir organizmanın yaşadığı ve geliştiği yer) mevcut.


Çalışmanın ana materyalini 1993-2009 yılları arasında Artvin'den toplanan yaklaşık 8 bin adet bitki örneği oluşturuyor. Artvin'de endemik ve endemik olmayan nadir bitki türleri, başta Türkiye florası olmak üzere yörede yapılmış flora çalışmaları taranarak saptandı. İl genelinde doğal yayılışa sahip bin 500 bitki türünden 158'i endemik, 85'i endemik olmayan nadir bitki olmak üzere toplam 243 adeti risk altında. Bu nadir bitkiden 65'i küresel, 66'sı Avrupa, 112 adeti ise ulusal ölçekte nadir türler arasındadır.''



-''BİRÇOK TÜRÜN TOHUMU, TOHUM BANKASINA KAZANDIRILMALI''-


Artvin'de nesli yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan türlerin yer aldığı alanların mutlak korunması gerektiğine dikkati çeken Eminağaoğlu,


''Bölgede inşaatı devam eden 4 barajın yanı sıra Çoruh Nehri'nin yan kolları üzerinde yaklaşık 20 baraj daha yapılması planlanıyor. Yörede böylesine geniş çaplı bir baraj programının uygulamaya konulması, Avrupa'nın ve Asya'nın en önemli bitki alanlarından Çoruh Vadisi'ni geri dönülemez ölçüde tahrip edecektir'' dedi.


Eminağaoğlu, Çoruh Vadisi'nde yayılış gösteren ve yok olma tehlikesi altında bulunan endemik ve endemik olmayan nadir bitki türlerinin koruma altına alınması gerektiğini belirterek, ''Çoruh Vadisi'nde yayılış gösteren birçok türün tohumu, tohum bankasına kazandırılmalıdır. Akdeniz kökenli olup yalnızca Çoruh Vadisi'ndeki barajlar altında kalacak alanda yayılış gösteren bitkilerin kurulacak Artvin Botanik Bahçesi'ne taşınması açısından elde edilecek bulgular ve materyaller önemli kazanımlar sağlayacak'' diye konuştu.


Araştırma alanındaki ''subalpin'' ve ''alpin'' olarak adlandırılan meraların çevre halkı tarafından kışla ve yayla olarak kullanıldığını ifade eden Eminağaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:


''Yaylacılık geleneğini devam ettiren yöre halkı yaz aylarında hayvan sürülerini bu alanlara getirmektedir. Düzensiz ve aşırı otlatma, bu alanlarda doğal dengenin bozulmasına ve mera alanlarının değerini yitirmesine neden olmaktadır. Büyük bir turizm potansiyeline sahip ilin yaylaları için sosyoekonomik yapıyı bozmayacak şekilde bir master planı hazırlanmalıdır.''



-''TIBBİ VE AROMATİK BİTKİLERDE AZALMALAR OLACAK''-


Doç. Dr. Özgür Eminağaoğlu, doğal alanlara en fazla zarar veren faktörün başında yol çalışmaları olduğuna dikkati çekerek, ''Özellikle ekosistemleri küçük parçalara bölmesi ve doğrudan habitat kaybına yol açması, yol çalışmalarının çok dikkatle değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Bu nedenle yeterli yol yoğunluğuna sahip olan yörede, yol yapım çalışmaları derhal durdurulmalıdır'' dedi.


Tıbbi, ıtri, baharat, süs, yakacak, hayvan yemi gibi bitkilerin doğadan toplandığını vurgulayan Eminağaoğlu, ''Bunların bir kısmı bölgede kullanılmakta, bir kısmı ise yurt dışına satılmaktadır. Bu olaylar sonucu endemik veya endemik olmayan nadir bitkilerin, özellikle bazı tıbbi ve aromatik bitkilerin popülasyonlarında belirgin azalmalar olacak'' diye konuştu.


Doğaya, maden işletmeciliğinin yapılacağı alanlardaki tesislerin de büyük zarar verdiğini belirten Eminağaoğlu, şunları kaydetti:


''Artvin'de 44 adet nadir olmak üzere 545 bitkinin saptandığı Cerattepe mevkisi ve yaklaşık 70 adeti endemik olmak üzere 800 civarında bitki türünün doğal yayılışa sahip olduğu Yusufeli ilçesindeki maden cevherleşme sahaları bunlara örnek olarak verilebilir. Bu maden sahalarında saptanan yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan nadir bitki türlerini, madencilik faaliyetlerinin olası olumsuz etkilerinden korumak için gerekli tedbirlerin alınması gerekir.''


Kaynak: www.61haber.com - 29.11.2010

24 Kasım 2010 Çarşamba

Trabzon Valisi Dr. Kızılcık: “Öğretmenler, Bizim Baş Tacımızıdır”

Başöğretmen Atatürk’ün öğretmenler günü olarak ilan ettiği, “24 Kasım Öğretmenler Günü” törenlerle kutlandı.



Atatürk Anıtına çelenk konulması ve İstiklal Marşı’mızın okunması ile başlayan törenler; Vali Dr. Recep Kızılcık’ın makamında bir grup Öğretmeni kabulü ve Trabzon Lisesi salonundaki etkinliklerle devam etti.


Günün anlamına binaen bir konuşma yapan Vali Kızılcık Öğretmenleri, geleceğimiz olan çocuklarımızın iyi insan, iyi vatandaş olma bilinci ve sevgi mayası ile yetiştiren ilim ve medeniyet ufkuna, çağdaş uygarlığa taşıyan toplum mimarları olarak değerlendirerek tüm öğretmenlere teşekkür edip, günlerini kutladı.



İnsanlığın aydınlatılmasında, bilgi ve toplumun oluşmasında, çocuklarımıza davranışları ile iyi örnekler sunan öğretmenlerin rolünün büyük olduğunu söyleyen Vali Kızılcık:


“Bu nedenle toplumumuz tarih boyunca mesleklerin anası olan öğretmenliğe önem vermiş, öğretmene saygı duymuş, onu baş tacı yapmıştır” dedi.


“Bilgi birikimi noktasında öğretmenlerin ülkemizin en büyük sermayesidir” diyen Vali Kızılcık, Büyük Önder Atatürk’ün;


“Öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”


Toplumun en büyük düşmanı cehalet, cehaletin en büyük düşmanı öğretmen’dir.”


Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir”.

Sözlerini de hatırlattı.



Bir ülkenin ilim ve medeniyet seviyesinin yükselmesi veya gerilemesi öğretmenlerin başarısı veya başarısızlığı ile orantılı olduğunu vurgulayan Vali Kızılcık:

“Çağın gereklerine uygun olarak, öğretmenlerimizin bilgi, beceri ve teknolojik imkânlarla donatmaya çalışıyoruz” dedi.

Öğretmenliği “bilgeliğin mesleği” olarak değerlendiren Vali Kızılcık, öğrencileri severek, takdir ve teşvik ederek, özgüven kazandırarak sorumluluk bilincini aşılayarak yetiştirilmelerini istedi.


Başarının sırrını bilgiyi verenle alan arasındaki sevgi, saygı, anlayış ve güvenin derecesine bağlı olduğunu, meslekte ne kadar eski olunursa olunsun ilk günkü heyecanı kaybedilmemesi gerektiğini belirten Vali Kızılcık, başta Ulu Önder Atatürk olmak üzere, ebediyete intikal eden şehitlerimize, öğretmenlerimize rahmet, hayattaki öğretmenlere sağlık ve mutluluk diledi. (V.B.)




TRABZON HABER AJANSI

Trabzon İl Genel Meclisi’nde ÖĞRETMENLER GÜNÜ Kutlandı

Trabzon İl Genel Meclisi; 24 Kasım ÖĞRETMENLERİ GÜNÜ’nü İl Genel Meclisi Salonunda, öğretmen kökenli, meclis üyeleri ile birlikte kutladı.


İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi, meclisin öğretmen kökenli üyelerine birer çiçek takdim etti ve Trabzon İl genel Meclisinde öğretmen kökenli üyelerin bir önceki meclise göre daha çok olmasını da “olumlu bir durum” olarak nitelenirdi.


Meclisin öğretmen kökenli üyeleri şu isimlerden oluşuyor. Ahmet Refik Yıldız, Yüksel Çoşkun, Osman Kara, Mehmet Kara, Şenol Bahadır, Harun Demirci, Sedat Gözaçan, Ekrem Duman ve Hüsnü Kaya.


Öğretmen kökenli meclis üyeleri; öğretmenlikten sonra seçilmiş insanlar olarak, toplumu aydınlatma görevine devam ettiklerini belirttiler.


Öğretmen kökenli meclis üyeleri öğretmen olmaktan büyük onur duyduklarını ve daima öğretmen olarak kalacaklarını da belirterek, 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde, Meclisin toplantı gündemini kendilerine ayrılmış olmasından da bütün öğretmenler adına büyük mutluluk duyduklarını belirttiler.




HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN

TRABZON HABER AJANSI

FÜZE KALKANI VE BOP’IN MEMURLARI / Gazeteci Yazar: Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu


Ezilen halklara ihanet etmek, Türk halkına yalan konuşmak!


NATO'NUN VARLIK NEDENİ

Portekiz’in başkenti Lizbon’da yapılan NATO zirvesinin en önemli gündem maddesi kuşkusuz ki, füze kalkanı sisteminin kurulmasıydı.

Bu olay neden dünya ve Türkiye için önemli?

NATO’nun Türkçe açılımı; Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü.

İkinci Dünya Savaşı sonrası, Sovyet Bloku’na karşı kurulmuş olan NATO aynı zamanda, Dünya sermayesinin ve onun en büyük organize gücü ABD’nin egemenlik stratejisinin silahlı gücü.

Türkiye de, sözde Sovyet tehdidi gerekçesiyle, DP döneminde 1952’de NATO’ya girdi.

Dünyanın çeşitli yerlerinde ve tabi Türkiye’de kontrgerilla-gladyo örgütlenmelerine de giden NATO, Sovyetlerin dağılmasından sonra, ‘’dünyanın her noktasındaki olayları bir güvenlik sorunu olarak gören’’ yeni bir anlayışa (konsepte) oturtuldu. Küreselleşme sürecinde ABD’nin Yeni Dünya Düzeni oluşturma hedefinin, bu hedefin en önemli projesi olan Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin yaşama geçirilmesinin en önemli askeri ve stratejik dayanağı oldu.

Öyle ki, artık Ortadoğu, Ortaasya, Karadeniz, Afganistan başta olmak üzere birçok yerde ABD’yi değil, NATO’yu görüyoruz. Yani NATO, ABD (Bir ölçüde AB) ya da küresel sermayenin pis işlerinin ve gelecek hesaplarının meşru bir zemini haline getirildi.

YILDIZ SAVAŞLARINDAN FÜZE KALKANINA

ABD, artist başkan Ronald Reagan döneminden bu yana füze sistemleri ile ilgili kapsamlı çalışmalar yapıyor. ‘’Yıldız Savaşları’’ olarak bilinen ve ‘’Stratejik Savunma Girişimi’’ olarak adlandırılan bir proje üzerinde çalışıyor. Adı ne kadar savunma olsa da sistem, aslında kendisine karşı bütün seçenekleri geçersiz kılmayı ve dünyada tam bir askeri egemenlik sağlamayı amaçlıyor.

Dünya üzerinde bir kalkan olacak. Bu uzaydan yönlendirilecek. Bir saldırı anında devreye girip saldırıyı bertaraf edecek. Böylece stratejik ve askeri dengeden kesin egemenliğe geçilecek!

Bazı stratejistler, Sovyetlerin yıkılmasını, bu pahalı proje ile yarışa girmesine ve kaynaklarını bu iş için heba etmesine bağlar.

Sovyetler yıkıldıktan sonra ABD bu projeyi bir süreliğine askıya almış gibi göründü. Ama tabi ki devredışı bırakmadı.

HEDEF KİM?

Gelinen noktada, özellikle son birkaç yıldır bu füze sistemi ısıtılmaya başlandı.

Füze kalkanı, savunma amaçlı görünse ya da açıklansa da, aslında saldırı amaçlı ve düşman olarak kabul edilen unsurlara karşı tehdit içeriyor.

Kim ne derse desin füze sistemi, ABD’nin yeni egemenlik stratejisinin ve BOP’ın olmazsa olmazlarından.

Yakın hedef İran ve denetim dışı olan İslami örgütler. Uzak hedef ise Avrasya’da oluşan yeni güç merkezi; Rusya, Çin ya da Şangay İşbirliği süreci.

Bu projenin hedeflerinden birinin İsrail’in güvenliğini sağlamak olduğunu da unutmayalım.

İsrail Gizli Örgütü Mossad’ın haber sitesi olan Debka’da çıkan bir değerlendirmede, ‘’ABD Başkanı Barack Obama'nın, Türkiye'nin füze kalkanı anlaşmasında İran ve Suriye'nin tehdit olarak nitelenmemesi konusundaki talebine boyun eğerek, İsrail'e verdiği güvenlik garantilerinin değerini düşürdüğünü’’ belirtmesi, bunun en önemli kanıtı. Ayrıca ABD’nin bölgedeki bütün güvenlik varlıkları ile İsrail’in doğrudan bağlantısı bulunuyor.

TÜRKİYE'NİN SÖZDE İSTEKLERİ

ABD, NATO aracılığıyla bu füze sistemini önce Doğu Avrupa’ya yerleştirmek istedi. Ancak Rusya’nın sert tepkisi nedeniyle bu sistem güneye kaydırıldı; Karadeniz ve Doğu Akdeniz!

İşe bakın ki sistemin ulaşabileceği coğrafya, ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’nin kapsama alanında.

ABD ile AKP Hükümeti arasında yapıldığı anlaşılan açık-gizli birçok görüşmede durum ele alınmış.

Kendini, BOP’ın eşbaşkanı ilan eden Erdoğan ve projenin gerçekleştirilmesinde yönetici rolü aldığı anlaşılan Gül için füze sisteminin yerleşmesinde herhangi bir sakınca yok. Ama kamuoyundan gelebilecek tepkilerin karşılanması, İslam dünyasında yaratılmaya çalışılan ‘’yeni kurtarıcı ve koruyucu Erdoğan’’ imajının zarar görmemesi için, sürecin sözde ‘’Türkiye’nin istediği bir yöne’’ oturtulması gerekiyordu.

İşte şu meşhur istekler-koşullar böyle ortaya çıktı. AKP’nin neredeyse tamamen teslim aldığı işbirlikçi ve yandaş medya tarafından büyük zafer gibi sunulan istekler, aslında fazla anlamı
olmayan, hatta gülünç denilebilecek unsurlar içeriyor.

En dikkat çekicisi; hedef ülkenin belirtilmemesi ve düğmeye basma kararının Türkiye tarafından verilmesi.

BOP’un memurları Türkiye’yi aptal sanıyor?

Hiçbir zaman zaten açıkça hedef belirtilmez. Belirtmese bile biz, yakın dönem hedefinin İran olduğunu bilmiyor muyuz?

Ne diyor Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, ‘’Biz böyle durumlarda kedidir kedi deriz’’

Düğmeye basma kararını Türkiye verecekmiş. NATO Sözcüsü James Appathurai, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “NATO operasyonu söz konusuysa, düğmeye NATO basar” diyor.

Yani Türkiye’nin koşullarının kabul edildiği filan palavra!

TÜRKİYE İLERİ KARAKOL

Gerçekte olan şudur: AKP Hükümeti ve Gül bu kararla, Türkiye’yi BOP’ın üssü haline getirmiştir.

Türkiye; komşuları, komşu halklar, ezilen uluslar için bir tehdit haline dönüştürülmüştür.

Türkiye, küresel sermaye, ABD, AB ve İsrail’in güvenliği için, olası bir saldırı ya da tehdidi karşılayacak ön cephe yapılmıştır.


Türkiye bir ileri karakol haline dönüştürülmüştür.

Gelecekte Türkiye, bu anlaşmanın yaratacağı büyük stratejik, ekonomik ve politik sorunlar yaşayacaktır.

Bu anlaşma; bugün ülkeyi yönetenlerin hanesine utanç belgesi olarak yazılmıştır.

Abdullah Gül ne diyor: "NATO’nun prestijini biz koruduk, yanlış anlamaları engelledik. Türkiye’nin temel ilkelerini savunarak NATO’nun savunma örgütü olduğunu hatırlattık ve bunu pekiştirdik. Bu zirvede herkes bunu gördü"

AKP'nin de, Erdoğan'ın da, Gül'ün de NATO amaçlarının birer savunucusu olduğunu, NATO'nun çıkar ve prestijini koruma yolunda ülkenin çıkarlarını bile tartışma konusu yapacağını anlamak için başka söze gerek var mı?

İÇ POLİTİK YANSIMALAR

Ayrıca bu karar, AKP’nin ABD stratejilerine bağımlılığının yeni bir güven belgesidir.

Dolayısıyla bunun iç politikada birçok karşılığı olacaktır.

Siyasal baskının arttığı, yeni operasyonların sözkonusu olduğu, seçimlerden AKP’yi çıkaracak yeni oyunların tezgahlandığı zorlu bir dönem!

YAPILMASI GEREKEN

Kuşkusuz olması gereken, ABD üslerinin kapatılması, Türkiye'nin NATO'dan çıkması, ABD'nin nükleer füzelerinin derhal Türkiye'den çıkarılması, yabancı askeri güçlerin ülkeden defolup gitmesi..

AHMET ŞEFİK MOLLAMEHMETOĞLU
ahmetsefik@hotmail.com
viratrabzon.com