10 Mayıs 2019 Cuma

HEMŞİRELER HAFTASI ETKİNLİK DAVETİ

TRABZON - Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü, 12 Mayıs Hemşireler Günü ve 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası dolaysıyla etkinlikler düzenliyor.

TRABZON İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN YAPILAN DAVET:

"12 Mayıs Hemşireler Günü ve 12-18 Mayıs Hemşirelik Haftası kapsamında, Müdürlüğümüz, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve Türk Hemşireler Derneği Trabzon Temsilciliği ile hafta boyunca faaliyetler planlanmıştır.

Etkinliklerimizde siz değerli halkımızı ve basın mensuplarımızı da aramızda görmekten mutluluk duyarız."

11.05.2019

9 Mayıs 2019 Perşembe

'EBE ve HEMŞİRELER GÜNÜ'NDE SAĞLIK ORMANI'NA FİDAN DİKİMİ

TRABZON - Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü, Ebe ve Hemşireler Günü münasebetiyle Sağlık Ormanı kuruyor.

Ebe ve Hemşireler Günü münasebetiyle, İl Sağlık Müdürlüğü ve Trabzon Orman Bölge Müdürlüğü işbirliği ile Akçaköy-Harmancık Mevkii Mesire Alanında, fidan dikimi ve Sağlık Ormanı Tabela dikimi gerçekleştirilecektir.

Basın mensupları ve halkımız davetlidir.

Yer: Akçaköy-Harmancık Mevkii Mesire Alanı
Tarih: 10 Mayıs 2019 Cuma Günü
Saat: 10.00 (9.15’te İl Sağlık Müdürlüğü önünden hareket edilecek.)

09.05.2019

VALİ USTAOĞLU BAŞKANLIĞINDAKİ TOPLANTIDA İKİ ÖNEMLİ PROJENİN PROTOKOLÜ İMZALANDI

TRABZON - Trabzon Valisi İsmail Ustaoğlu, başkanlığında yapılan toplantıda İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Karadeniz Teknik Üniversitesi ve TEKNOKENT arasında iki protokol imzalandı.

Protokol imza törenine; Vali İsmail Ustaoğlu'nun yanı sıra KTÜ Rektörü Prof. Dr. Süleyman Baykal, TEKNOKENT Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. İsmail Hakkı Altaş, İl Milli Eğitim Müdürü Hızır Aktaş, KTÜ İlaç ve Farmasotik Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Sena Sezen ve diğer ilgililer katıldı.

Öğrencilere, velilere doğru ve akılcı ilaç kullanımı üzerine eğitim verilmesini amaçlayan ‘İlacı Keşfet Akılcı Kullan’ projesinin protokolü İl Milli Eğitim Müdürlüğü, KTÜ İlaç ve Farmasotik Teknoloji Uygulama ve Araştırma Merkezi arasında imzalanırken; lise çağındaki öğrencilere elektronik alanlarda, temel yazılım ve kodlama eğitimi vermeyi; proje ve ar-ge desteği sağlamayı amaçlayan ‘Ortaöğretimden Yükseköğretime Giderken’ projesinin protokolü de TEKNOKENT ile Milli Eğitim Müdürlüğü arasında imzalandı.

Protokolleri imzalayan Vali Ustaoğlu:

"Bu gün burada iki önemli çalışmanın protokolünü imzalıyoruz. Birincisi doğru ve bilinçli ilaç kullanımı konusunda hem çocuklarımıza hem de ailelerine eğitimler verilmesini amaçlıyor. Böylece gereksiz ilaç kullanımından kaynaklanan sağlık problemlerinin önüne geçilecek.

Diğeri ise lise çağındaki öğrencilerimize yönelik bir projedir. Çocuklarımızın ufkunu açmaya yönelik atılan bu proje ile öğrencilere hem temel yazılım, kodlama ve elektronik alanlarda eğitimler verilecek hem de; ar-ge ve proje desteği sağlanacak.  Bu iki anlamlı projelerde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum" dedi.

09.05.2019

10 MAYIS DÜNYA SAĞLIK İÇİN HAREKET ET GÜNÜ

TRABZON - İl Sağlık Müdürlüğü,10 Mayıs Dünya Sağlık Günü dolaysıyla yapılan basın açıklamasında: "Sağlıklı davranışları ve yaşam tarzlarını benimsemenizi tavsiye eder, yürüyüşlerimize tüm halkımızı davet ederiz."

TRABZON İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN YAPILAN AÇIKLAMA:

"Fiziksel aktivite, günlük yaşam içerisinde kas ve eklemlerimizi kullanarak enerji tüketimi ile gerçekleşen herhangi bir bedensel hareket olarak tanımlanmaktadır. Bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığının geliştirilmesinde katkı oluşturmanın yanı sıra toplum refahını, çevrenin korunmasını teşvik ederek gelecek nesillere yönelik bir yatırım oluşturmaktadır.

Hareketsiz yaşam, modern toplumlar için en önemli problemlerin başında yer almaktadır. Kronik hastalıkların ortak risk faktörlerinden birisi olan fiziksel inaktivite (fiziksel hareketsizlik), dünya genelindeki ölüme neden olan risk faktörleri sıralamasında obezitenin de önünde dördüncü sırada yer almaktadır. Meme ve kolon kanserlerinin yaklaşık %21-25’inin, diyabetin %27’sinin ve iskemik kalp hastalığının %30’unun ana nedeninin fiziksel hareketsizlik olduğu tahmin edilmektedir. Fiziksel hareketsizlik yalnızca yetişkinler için değil, çocuklar ve gençler için de ciddi bir sağlık riski taşımaktadır.

Bakanlığımızca gerçekleştirilen Türkiye Beslenme ve Sağlık Araştırması 2017 ön sonuçlarına göre; Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık için fiziksel aktivite önerilerini karşılamayanların sıklığı 19 yaş ve üzeri bireylerde %37,6’dır.

Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte yürütülen Türkiye Çocukluk Çağı (ilkokul 2. Sınıf öğrencileri) Şişmanlık Araştırması COSI-TUR 2016 sonuçlarına bakıldığında ailelerin ifadelerine göre çocukların %9,5’i hafta içi hiç oyun oynamamakta, %19,9’u günde bir saatten az ve %29,7’si günden bir saat oyun oynamaktadırlar. Çocukların %42,5’i günde bir saat, %23,5’i 2 saat ve %12,7’si 3 saat ve üzerinde televizyon seyretmekte/bilgisayarda zaman geçirmektedirler.

Günlük yaşamı mümkün olduğunca aktif geçirmek sağlıklı bir yaşamın ilk adımıdır. Daha fazla yarar elde edebilmek ve sağlığı koruyup geliştirebilmek için düzenli fiziksel aktivite yapılmalı ve yaşamın bir parçası hâline getirilmelidir.

Sağlığın korunması ve geliştirilmesi için haftada 150 dakikalık (haftanın 5 günü 30 dakikalık) orta şiddette bir egzersiz yetişkinler açısından yeterlidir. 1-4 yaş arası çocuklar, gün içinde farklı şiddetlerde toplam 180 dakikalık fiziksel aktivite yapmalıdırlar. 5-18 yaş arasındaki çocuk ve ergenler için ise, günde 60 dakika, orta şiddetliden yüksek şiddetli aktivitelere doğru şiddeti değişen aktiviteler önerilmektedir.

Orta şiddetli aktiviteler sırasında kişi konuşabilir fakat şarkı söyleyemez. Hızlı yürümek, düşük tempolu koşular, dans etmek, ip atlamak, yüzmek, masa tenisi oynamak, yavaş tempoda bisiklet sürmek vb. orta şiddetli aktivite örnekleridir.

Yüksek şiddetli aktiviteler sırasında kişi, aktivite sırasında nefesi kesilmeden birkaç kelimeden fazlasını konuşamaz. Tempolu koşu, basketbol, futbol, voleybol, hentbol ve tenis oynamak, step-aerobik derslerine katılmak, tempolu dans etmek vb. yüksek şiddetli aktivite örnekleridir.

Fiziksel aktivitenin arttırılması sadece bireysel değil toplum tabanlı, çok sektörlü, multidisipliner ve kültürel yaklaşım gerektirmektedir. Bu nedenle toplumun obezite ile mücadele konusunda bilgi düzeyini artırmak, yeterli ve dengeli beslenme ve düzenli fiziksel aktivite alışkanlığı kazanmasını teşvik etmek ve böylece ülkemizde obezite ve obezite ile ilişkili hastalıkların (kalp-damar hastalıkları, diyabet, bazı kanser türleri, hipertansiyon, kas-iskelet sistemi hastalıkları vb.) görülme sıklığını azaltmak amacıyla Bakanlığımız tarafından Türkiye Sağlıklı Beslenme ve Hareketli Hayat Programı hazırlanmış ve uygulanmaktadır. Programda toplumda fiziksel aktivitenin önemi ve sağlık üzerine etkileri hakkında farkındalık oluşturmak amacıyla fiziksel aktivite ile ilgili özel günlerin kutlanması da yer almaktadır.

10 Mayıs Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı olmayan hastalıkların önlenmesinde fiziksel aktivitenin yararları konusunda toplum bilincini oluşturmak, iyi uygulamalara dikkat çekmek ve fiziksel aktivitenin yararlarını savunmak, yaşamın her alanında ve her yerde (okul, ev, işyeri) toplum genelinde fiziksel aktiviteye katılımı arttırmak, sağlıklı davranışları ve yaşam tarzlarını teşvik etmek için “Sağlık için Hareket Et Günü” olarak belirlenmiştir.

Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü olarak sağlıklı davranışları ve yaşam tarzlarını benimsemenizi tavsiye eder, yürüyüşlerimize tüm halkımızı davet ederiz."

09.05.2019

RAMAZAN AYINDA BESLENME

TRABZON - İl Sağlık Müdürlüğü: "Ramazan ayında her ne kadar büyük ve kalabalık sofralar kurulsa da, kendi kontrolümüzü sağlamalıyız ve sağlığımızı riske atacak sağlıksız beslenme davranışları göstermemeliyiz."

TRABZON İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ AÇIKLAMASI:

"Ramazan ayı, oruç tutanlar için beslenme ve yaşam şeklinin değiştiği bir aydır. En belirgin değişiklik ise yemek yeme saatlerimizin gündüz saatlerinden gece saatlerine geçmesidir. Özellikle son yıllarda ramazan ayının yaz aylarına denk gelmesiyle birlikte 17-18 saatlik bir açlık ve susuzluk dönemi geçirdikten sonra iftarla birlikte bir anda yemek yemekte çok aşırıya kaçabiliyoruz.

Yeterli ve dengeli beslenmenin sürdürülebilmesi için günün oruç tutulmayan bölümünde en az 2 öğünü tamamlamak ve sahur öğününü atlamamak gerekir. Sahura kalkılmaması  ya da sahurda sadece su içilmesinin zararlı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü bu beslenme tarzı yaklaşık 15  saat olan açlığı, ortalama 20 saate çıkarmaktadır. Bu da açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden olmaktadır. Bu durumun aksine eğer sahur öğünü, ağır yemeklerden oluşursa gece metabolizma hızı düştüğü için yemeklerin yağa dönüşme hızı ve kilo alma riski artmaktadır.

Bu süreçte dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da iftar sofraları için hazırlanan yiyecekler ve bunların tüketim miktarlarıdır. İftar sofralarında bir insana yetecek yemeğin 2-3 kat fazlası bulunabilmektedir. İftarda kan şekeri çok düşük olduğundan kısa sürede çok miktarda besin tüketme isteği doğmaktadır. Yapılan en büyük hatalardan birisi de çok hızlı bir şekilde, çok yüksek miktarda besin tüketmektir. Beyin doyma emrini yemekten 15-20 dakika sonra verir. Çok hızlı yemek yendiğinde bu süre zarfında fazla miktarda, enerjisi yüksek besinler yenilir ve bu durum hem sağlık açısından risk oluşturabilir hem de ilerleyen günlerde kilo alımına zemin hazırlayabilir.

Sıvı tüketimine dikkat!

Sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak vücut ısısı artmakta ve metabolizma bu yeni duruma uyum sağlamaya çalışmaktadır. Sıcaklıkların etkisiyle artan terleme ile birlikte yeterince sıvı alınmazsa su ve mineral kaybı sonucu, bayılma, bulantı, baş dönmesi gibi sağlık problemleri yaşanabilmektedir.

Günde ortalama en az 2-2,5 litre (12-14 su bardağı) su içmeye, bununla birlikte Ramazan ayında sıvı ihtiyacını da karşılayacak ayran, taze sıkılmış meyve-sebze suları, sade soda vb. tüketmeye özen gösterilmelidir.

Oruç tutanlar için beslenme önerileri


-Oruç tutarken yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
-Tek seferde büyük porsiyonlar yerine, iftardan sonra  aralıklarla ile her seferinde azar azar küçük porsiyonlar şeklinde beslenin.
-Yemeklerinizi hızlı yemekten kaçının, yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek tüketin.
-Sahur öğününüzü atlamayın, mutlaka yapın.
-Sahurda süt, yoğurt, peynir, yumurta, tam tahıllı ekmekler gibi yiyeceklerden oluşan hafif bir kahvaltı yapabilir ya da çorba, zeytinyağlı yemekler, yoğurt ve salatadan oluşan bir öğün tercih edebilirsiniz.
-İftara peynir, domates, zeytin gibi kahvaltılıklar veya çorba gibi hafif yemeklerle başlayıp 10-15 dakika sonra az yağlı et yemeği, sebze yemeği veya salatayla devam edebilirsiniz. Hem enerji veren hem de kan şekerini dengeli bir şekilde yükselten besinler (beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan yiyecekler yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna vb.) tercih edin.
-İftarda aşırı şerbetli, yağlı tatlılar yerine; sütlü tatlılar (sütlaç, güllaç, muhallebi vb.) veya meyve tatlıları tercih edin.
-Susama hissi duymasanız bile iftar ve sahur arasında sık sık su için. Suya ek olarak kafein içeren içecekler yerine de süt, ayran, sade soda, taze sıkılmış meyve-sebze suları, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edebilirsiniz.
-Yemekleri pişirme yöntemlerinin de önemli olduğunu unutmayın. Özellikle ızgara, haşlama, fırında, buğulama gibi sağlıklı yöntemlerle hazırlanan yemekleri tercih edin.
-Kavrulmuş, kızartılmış ve tütsülenmiş yemeklerden uzak durun.
-İftardan 1-2 saat sonra kısa mesafeli yürüyüşler yapmak sindirime yardımcı olacaktır.
-Beslenme düzenindeki değişikliklere bağlı olarak oluşabilecek kabızlığı önlemek için sıvı tüketiminize dikkat edin. Ek olarak, yemeklerde lif oranı yüksek yiyecekler (kuru baklagiller, kepekli tahıllar, sebzeler) ve ara öğünlerde de taze ve kuru meyveler, hoşaf ve kompostolar, hurma, ceviz, fındık, badem gibi kuru yemişler tercih edebilirsiniz.

Ramazan ayında her ne kadar büyük ve kalabalık sofralar kurulsa da, kendi kontrolümüzü sağlamalıyız ve sağlığımızı riske atacak sağlıksız beslenme davranışları göstermemeliyiz. 11 ay çalışan ve yorulan sindirim sistemi organlarımızın bir ay dinlenmesine ve arınmasına izin vermeliyiz.

'Oruç Tut Sıhhat Bul' mahyasında da ifade edildiği gibi bu mübarek ayda sıhhatimizi kaybetmemeli, aksine sıhhat bulabilmeliyiz. Trabzon İl Sağlık Müdürlüğü olarak sağlıklı, sıhhatli ve hayırlı ramazanlar geçirmenizi dileriz."
            
09.05.2019

9 MAYIS DÜNYA ÇÖLYAK GÜNÜ

TRABZON - İl Sağlık Müdürlüğü, Çölyak hastalığına dikkat çekmek amacıyla bir açıklama yayınladı.



TRABZON İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ AÇIKLAMASI:

"Çölyak hastalığı, genetik yatkınlığı olan bireylerde buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan ve suda erimeyen gluten isimli proteine karşı duyarlılık sonucu gelişir. Hastalık temel olarak proksimal ince bağırsağı etkiler ancak farklı organ/sistem etkilenmeleri de söz konusudur. Hastalık diyete tahılların eklenmesinden sonra herhangi bir yaşta ortaya çıkabilir.

Çölyak hastalığı her yaşta teşhis edilebilmekle birlikte teşhisi zor olan hastalıklardan biridir. Çünkü belirtiler çoğunlukla ilişkili bir başka hastalığı da düşündürmektedir. Örneğin erken osteoporoz, kansızlık, teşhis edilmemiş laktoz alerjisi gibi hastalıklarla benzer belirtiler gösterdiğinden karıştırılabilir.

Çölyak hastalığı olan çocuklarda özellikle karın ağrısı, karında şişlik, ishal, huzursuzluk, iştahsızlık, enfeksiyonlarda artış ve gelişme geriliği, kusma, kilo alamama ve boy uzamasında yavaşlama gibi tipik belirtilerle ortaya çıkabilir. İleri yaşlarda hastalığın belirtileri daha geniş bir yelpazeye yayılır. Yetişkinlerde görülen belirtiler ise karın bölgesinde öne doğru şişkinlik, yaşa göre kilo azlığı, kas zayıflığı, kansızlık, dışkıda anormallik, büyük tuvalet ihtiyacının artması, ishal, kusma, bezginlik, nedeni bilinmeyen karaciğer hastalıkları, büyüme geriliği, ağız içinde oluşan aftlar, iştahsızlık, gaz şikayetleri, eklem ve kemik ağrıları, sinirlilik, ciltte kaşıntılı döküntüler olarak belirtilmiştir.

Çölyak hastalığının insan sağlığı üzerinde önem taşıyan birçok değişimlere neden olmasından dolayı doğru teşhisi önemlidir. Teşhis yöntemlerinden kan testleri serolojik özel testler (AGA, EMA) ile ön tanı konmakta, ince bağırsak biyopsisi ile de kesin tanı almaktadır.

Ülkemizde Çölyak hastalığı görülme sıklığı yüzde 1 ile binde 3 arasında değişmekte olup Türkiye’de 250 bin ile 750 bin arasında çölyak hastası tahmin edilmekte iken ancak yüzde 10’nuna tanı konulmaktadır.

Bakanlığımız, STK’lar, Üniversiteler ve özel sektör işbirliğinde Erişkin Bazı Metabolizma Hastalıkları (Tiroid, Osteoporoz, Gut) ve Çölyak Hastalığı Kontrol Programı 2017-2021 hazırlanarak, Çölyak hastalığı ile ilgili 2017-2021 eylem planları belirlenmiştir.

Çölyak hastalığının tek tedavisi ömür boyu buğday, arpa, çavdar yulaf tahıllarında bulunan glutenden uzak sıkı bir diyettir.

Çölyak hastalığında tüketilebilen güvenli yiyecekler;

• Tüm sebzeler,
• Tüm meyveler,
• Tüm bakliyatlar,
• Tüm katkısız katı ve sıvı yağlar,
• Yumurta, bal, reçel, basit toz şeker, zeytin,
• Et, balık, tavuk, (Bu ürünler katkılı olmadıkları gibi daha önce unla kızartılmış bir yağda kızartılıp işleme tabi tutulmamalıdır.)
• Una batırılmamış konserve çeşitleri,
• Mısır, pirinç, patatesin hem kendileri hem de unları besin hazırlamada kullanılabilir. Ayrıca kestane unu, nohut unu, soya unu, üzüm çekirdeği unu da kullanılabilir.
• Evde çekilmiş güvenli baharatlar, olmakla birlikte işlenmiş ürünlerde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (GTHB) etiket yönetmeliğine göre glüten içeren gıdalarda belirtilmek zorundadır. Çölyak hastalığında kişilerin okul ve dışarıda yemek yerken dikkatli seçimler yapması son derece önemlidir.

Çölyak hastalığında tüketilen özel glutensiz gıda ürünlerde mevcuttur. Glutensiz un, glutensiz makarna, glutensiz şehriye, glutensiz çikolata, glutensiz kek, glutensiz kraker, glutensiz irmik, glutensiz güllaç, glutensiz bisküvi, glutensiz tarhana bunlardandır.

Çölyak hastalığı ile karşılaşıldığında, sağlıklı bir yaşam için gerekli olan en önemli şeylerden biri dikkattir. Dikkatli bir beslenme programıyla her sağlıklı insan gibi bu bireyler büyür, okula gider, evlenir, çocuk sahibi olur, çalışır ve yaşantısına devam edebilirler. Çölyak bir yaşam tarzı olarak hayata yerleşmelidir. Çölyak hastalığı hakkında daha ayrıntılı bilgiyi vatandaşlarımız www.beslenme.gov.tr adresinden alabilirler.

09.05.2019

8 Mayıs 2019 Çarşamba

ENGELLİLERİ ANLAYALIM TOPLUMSAL HAYAT'TAN DIŞLAMAYALIM

"ENGELLİLER, TOPLUMA ALLAH (C.C.) EMANETİ'DİR"

    بِسْمِ اللهِارَّحْمَنِ ارَّحِيم

وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَيْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِۜ وَبَشِّرِ الصَّابِر۪ينَۙ

"Yemin olsun ki, biz sizi biraz korku biraz açlık, Mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz noksanlaştırmak suretiyle imtihan ederiz. Ey Peygamber Sabredenleri müjdele." (Bakara, 155. Ayet)

Yüce Yaradan (C.C.) insana taşıyamayacağı yük, sorumluluk yüklemeyeceğini buyuruyor. (Bakara, 286.ayet)

Toplum olarak Engellilere karşı herkesin sorumlulukları vardır.
Onları kabullenmek Toplumsal hayattan dışlamamak gerekir.

Toplumumuzda birbirinden farklı engellerle yaşayan insanların sayısı az değildir. Kendi engelleri ile yaşamaya çalışan bu insanların asıl zorlukları, çevrelerinde bulunan gönül engelli insanların ortaya çıkardığı güçlüklerden kaynaklanmaktadır. Ailelerin çoğu zor durumlarla karşılaşmamak için, gerektiğinde engelli yakınını eve kapatmış ve toplumdan tecrit etmiştir.

Hayatı paylaşmak için engel yoktur.

Allah Resulü (S.A.V.), hayatı boyunca Engellilere sahip çıkmış, onları asla hafife almamış, ENGELLERİ sebebiyle ayıplamamış, kınamamıştır. Engellilere yapılacak her türlü yardımın bir sadaka olduğunu söylemiştir. (İbn Hanbel, V,169)

Sevgili Peygamber Efendimiz Hz Muhammed Mustafa (Sallallahu Aleyhi Vesellem): Engellilerle özel ilgilenmiştir, Bunlardan sadece bir tanesiydi Abdullah Ümmü Mektum, Efendimiz ona özel ilgi göstermediği için Allah (C.C.) tarafından Abese Suresinin ilk ayetleri nazil olarak peygamberimiz uyarılmıştı. Ayrıca merhamet Peygamberi, görme engelli olan Abdullah ibn-i Ümmü Mektum'u (R.A.) müezzinlik görevine getirdi.

Sefere çıkarken kendi vekâletini 13 defa ona verdi.(Tirmizî, Şemâil - 104).

Allah Resûlü (S.A.V.), engeli sebebiyle topluma katılmaktan çekinen ve bu yüzden çölde yaşamayı tercih eden, Zâhir isminde ki bir sahâbeye her gördüğünde ona iltifat ederdi.

Bir gün, Zahir'in kendisinin hiç bir değeri olmadığını söylemesi üzerine Peygamberimiz şöyle dedi:

"Hayır! sen, hiç de değersiz değilsin!
Aksine Allah katında çok kıymetlisin!"

Toplum olarak engellilere karşı herkesin sorumlulukları vardır. Onları kabullenmek, Toplumsal hayattan dışlamamak.

Bazı ailelerin en yakınları tarafından suçlandığı, engelli doğan çocuktan dolayı dışlandığı ve sorumlu tutulduğu görülmektedir.

Kur'an-ı Kerim, insanları engelliler ve engelsizler olarak ayırıma tabi tutmamaktadır. Sosyal hayattan asla dışlamamaktadır.

Hangi insan engelli olmak ister ki! Engellilik gerçekten zordur, Elbette Sabrı gerektirir, Manevi açıdan bakıldığında belki insan için üzücü olarak değerlendirilebilir.

Hak, hukuk tanımayan, vicdan ve gönlü kararmış, yaratılış gayesine aykırı düşüncelere mahkûm bir insanın hakikate erememesi Cahillik engellilik değil midir?

Engelli olmak çok ağır zor bir imtihandır, Allah (Celle Celaluhu) Engelli Kardeşlerimize ve Ailelerine sabır ve Mükâfat versin.

"Allah (C.C.) batan bir diken dâhi olmak üzere başına gelen her bir musibet sebebiyle Müslüman'ın hatalarını günahlarını örtmekle kalmaz, onu bir derece de yükseltir." (Müslim, Birr, 46-47)

"Ey iman edenler! İyilik ve takvada yardımlaşın." (Maide Suresi, 2.)

İyilik güzel ahlaktan gelir.
İyilik eden iyilik bulur.
Kötülük eden kötülük bulur.
Kim ne ederse, Kendine eder.
İyilik yap İyilik bul.
İnsanı İyilik yaşatır. Her iyilik sadakadır.

"Kim bir İyilik yaparsa ona on katı vardır." ( En'am süresi, 160)

İnsan değerli bir varlıktır.
Allah (C.C.) katında engelli insanın vücutla değil, anlayış ve kalple ilgili olduğunu bilmeliyiz.

*Engelli olmak; seçim değil KADERDİR.

*Engel, Allah'ın kuluna verdiği hediyedir. Rabb'im yeter ki, gönüllerimizi engelli eylemesin.

*Engelliye acıyarak değil: Hayranlıkla bakmalıyız.

*Engelliye saygı göstermediğimiz sürece engelliyiz.
*En büyük Engel Sevgisizliktir.
*Sevgi ile Engelsiz Yarınlara Hep Birlikte.

İnsan ya Engellidir. Ya engelli yakını vardır. Ya da engelli adayıdır.
Her sağlıklı yaşayan bir ENGELLİ adayıdır.

*Hepimiz bir gün engelli olacağız çünkü yaşlanacağız.

*"Allah sizi, analarınızın karnından siz hiçbir şey bilmez durumda iken çıkardı. Şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi." (Nahl, 78)

Engelli olan insanlar Şükrü hatırlatır. Engellilere bakıp halimize şükredelim, Hamd edelim.

"Allah'ım bizleri halinden şikâyet eden değil, haline şükreden hamd eden Kullarından eyle."

*"İnsanlık, Merhamet üzerine kuruludur: Merhametini Kaybeden İnsanlığını Kaybeder." (Hz. Muhammed S.A.V.)

*"Merhamet acımak değil, acıtmamak, incitmemektir." (Hz Mevlana)

*Kalp herkeste bulunur, Ama Vicdan herkeste bulunmaz.

*Birisine engelinden dolayı dalga geçmek, Onur kırıcı davranıştır.

*Allah-u Teâlâ'nın yarattığı mahlûkata kötü gözle bakılmamalı.

*"Kim Müslüman kardeşinin ayıbını kusurunu kınar da hor görürse O kusuru işlemeden, görmeden ölmez." (Tirmizi, Kıyâme,53)

İnsanlara lakap takmak, Hucurat Suresinin 11. ayetiyle haram kılınmıştır, bu sebeple engelli kişilere Kör, Topal, Kambur, Sağır, Çolak, Kel, Aptal, Deli, gibi ifadelerle hitap etmek ya da onların aleyhlerinde (arkalarından) böyle sözler söylemek Hitap etmek, Müslüman'a yakışmaz, böyle davranışlar peygamber efendimizi de incitir O ki ümmetine gözleri görmeyen birine yol göstermek sadakadır buyuruyor.

*"Hiç kimseyi yaşadıkları için kınama, Kınadıkların imtihanın, Güldüklerin gözyaşın olur. İncittiğin yerden incinirsin." (Hz Mevlana)

"Gülme sakın sen ona, iyi değildir sana,
Kişi neye gülerse, Başa gelen olur." (Yunus Emre)

*"Güvenme güzelliğine, 
Bir sivilce ile biter.
Güvenme zenginliğine
Bir kıvılcım ile biter.
Rabbine güven o her şeye yeter." (Hz. Mevlana)

*Güzel ahlaklı bireyler yetiştirmek isteyen bizler, Toplu taşım araçlarında engelli, yaşlı, hasta, hamile olan Kardeşlerimize duyarlı olup onlara yer verilmesi gerektiğini çocuklarımıza, gelecek nesillerimize bizzat kendimizde tatbik ederek öğretelim.

Devlet Büyüklerimize ve Özellikle Türkiye'nin il ilçe bütün Belediye Başkanlarımıza bir öneride bulunmak istiyorum:

Metro, Otobüs, Minibüs, Hızlı tren gibi toplu taşıma araçlarının engellilere ayrılan koltuklara veya aracın Kapı girişine olumlu düşünceye sevk eden şu yazı yazılmalı

(Engellilere yer verdiğiniz için teşekkür ederiz)

*Engelli vatandaşlarımızın araçları için ayrılmış olan park yerlerine araç park etmenin cezası 2019 yılı için 216 TL olarak belirlenmiştir. Bunun yanında sürücüler için 15 ceza puanı da uygulanmaktadır.

*Bilmediğimiz her hangi bir yere aracımızı park ettiğimizde telefon numaramızı aracımızın ön camına koyarsak iyi olur.

DUA

"Allah'ım; bizi deprem sel yangın Trafik gibi kaza bela musibetlerden koru.

Allah'ım; Bizleri birbirine zulmeden değil; Birbirine merhamet eden, İyilik eden, Öğüt veren, Nasihat eden, Yol gösteren, Zamanının Ve Sağlığının kıymetini bilen. İbadet eden, Salih Amel İşleyen. Hakkı ve Sabrı Tavsiye eden. Birbirini Seven, Birbirine değer veren. Birbirine Dua eden. Ağzı Dualı, İyi niyetli, Anlayışlı, Temiz kalpli kullarından eyle." (Amin…)

Sevgi ve Saygılarımla Selam ve Dua Emaneti ile Dua eder, Duâ beklerim.

Murat UÇAR
Hafız Müezzin Yazar

08.05.2019