13 Aralık 2010 Pazartesi

Emekli Müftü ve Yazar, Büyük Gönül Adamı Saran, Dualarla Hakk’a Uğurlandı


Malatya Valisi Ulvi saran'ın babası emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran Hoca, 12 Aralık 2010 Günü Öğle Namazına Müteakip Çaykara Akdoğan Köyünde Son Yolculuğuna Uğurlandı.



10 Aralık 2010 Cuma günü akşam saatlerinde İstanbul’da elim bir trafik kazası sonucu Hakk’ın rahmetine kavuşan Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran(76), 12 Kasım Pazar Günü Trabzon Çaykara İlçesine bağlı Akdoğan Köyü Of-Çaykara Devlet karayollu üzerindeki Velioğlu Benzin İstasyon Alanında öğle namazını müteakip kılınan cenaze namazından sonra aynı yerde dualarla Rahmet-i Rahman’a Uğurlandı.


Cenazeye katılan cemaatin çok kalabalık oluşu nedeniyle Öğle Namazı bölüm bölüm Çaykara Merkez Gargar Müslim Efendi Camiinde kılınan cemaat Velioğlu Benzin İstasyon alanına kadar yürüdü. Merhum Ali Kemal Saran’ın cenazesi Çaykara girişindeki Velioğlu Benzin İstasyonundaki geniş alana getirildi. Öğle namazını müteakip burada düzenlenen cenaze töreninde Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu, bir konuşma yaptı.


Merhum Saran'ın yakın arkadaşı olan Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu, burada yaptığı konuşmada, Saran'ın hayatı boyuncu İslam'a hizmet ettiğini söyledi.


Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu yaptığı kısa konuşmasında: “Hocamız Ali Kemal Saran hizmet aşıklısı bir insandı. Hayatı boyunca İslam'a hizmet etmiş birisiydi. İstanbul’da bulunmasının sebebi Sultanmurat Yaylası'nda yapılması planlanan cami ve külliye çalışmalarıydı.


İstanbul’da iken yine kendisi gibi kaza geçiren, ders arkadaşı emekli müftü Ali Şükrü Sula'nın cenazesine de katıldı. Takdir-i İlahi Hacı Hasan Efendi'nin iki talebesi de kaza sonucu vefat etti. Ali Kemal Hocamız “Omuzumda Hemençe” adlı kitabında hayat hikayesini anlatmıştı. Artık hemençeyi omuzundan da bıraktı. Allah mekanını cennet eylesin” dedi.


Tezkiyeyi Giresun İl Müftüsü Necati Akkuş yaptı. Cenaze namazını Malatya İl Müftüsü Yusuf Gül kıldırdı. Duayı Rize İl Müftüsü İlyas Serenli yaptırdı. Ardından Ali Kemal Saran Hocanın naşı Çaykara Akdoğan Köyü Dağbaşı Mahallesi'ndeki aile kabristanında dualarla defnedildi.


Cenaze törenine, Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş, merhumun oğlu Malatya Valisi Ulvi Saran, Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğu, Çaykara Kaymakamı Cevdet Atay, Erzurum Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Nasrullah Hacımüftüoğlu, Trabzon Emniyet Müdürü Feridun Boz, Rize Emniyet Müdürü Şammaz Demirtaş, Trabzon İl Müftüsü Veysel Çakı, Malatya İl Müftüsü Yusuf Gül, Giresun İl Müftüsü Necati Akkuş ve Rize İl Müftüsü İlyas Serenli, Trabzon Sosyal Hizmetler İl Müdürü Selim Çelenk, Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Pehlivan, Trabzon'un tanınmış hocalarından Süleyman Akyüz, Doç. Dr. Mustafa Pehlivan, FİSKOBİRLİK eski Genel Müdürü Cemal Öztürk, Trabzon Eski Kültür Müdürü Ramiz Navdar, Merhumun arkadaşı ve meslektaşı Faik Ahmet Arslantürk hoca, Yazar İsmail Hacıfettahoğlu, Tüketiciler Birliği eski Şube Bşk Yrd. Ahmet Cevher, Ak Parti Trabzon Kurucu Başkanı ve Avrasya Üniversitesi Yönetim Kururlu Üyesi İbrahim keskin, Has Parti Trabzon İl Başkanı Ömer Topaloğlu, A.Ü İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi İbrahim Hakkı Aydın, Aydın Üniversitesi Yönetim Kurulu başkanı Dr. Mustafa Aydın, Trabzon Müftü Yardımcısı Abdurrahman Küçük, Trabzon Röleve ve Anıtlar Müdürü Ahmet Şentürk, Trabzon İl Genel Meclis Başkanı Haydar Revi, Eski İl Genel Meclis Başkanı Ahmet Arslantürk, TESOB Başkanı Metin kara, Kızılay Genel Başkan Yardımcısı Nihat Adıgüzel, Kızılay Trabzon Şube Başkanı Fuat Adıgüzel, Vaaz Mehmet Attar, Köprübaşı Müftüsü Selahattin Levent, İşadamı Hanefi Mahitapoğlu, Doç. Dr. Adnan Cora, Prof. Dr. Ömer Yüksek, Ak Parti İl Başkanı Adnan Günnar, Bayburt Valisi Kerem Al, Malatya Vali Yardımcıları, Orköy Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Avni Çatal, Trabzon Barolar Birliği Başkanı Mehmet Şentürk, Vakıflar Bölge Müdürü Mazhar Yıldırımhan, Çaykara Belediye Başkanı Namık Kemal Gedikoğlu, bazı kaymakamlar, bazı belediye başkanları, siyasetçiler, bazı Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcileri ile çok sayıda vatandaş katıldı.


Malatya Valisi Ulvi Saran'ın ve Av. Mustafa Saran’ın babası Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran’a, geçtiğimiz Cuma günü akşam saatlerinde İstanbul Aksaray Fatih Haşim İşcan Caddesi'nde yolun karşısına geçmeye çalışırken F.K. yönetimindeki otomobil çarpmış ve kaldırıldığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetmişti.


Hakk’ın rahmetine kavuşan emekli müftü Saran, geçen Çarşamba günü yine İstanbul’da bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden arkadaşı, meslektaşı, değerli ilim adamı, hemşehrimiz emekli müftü Ali Şükrü Sula’nın cenazesine katılmak üzere İstanbul’a gitmişti.


Müftü Ali Kemal Saran, 20 Ağustos 2010 Cuma Günü Trabzon Ahi Evren Göğüs, Kalp-Damar Cerrahi Hastanesinde, anjiyo kardiyolojisi Prof. Dr. Şükrü Çelik ve Uzm. Dr. Levent Korkmaz tarafından anjiyo ve Op. Dr. Sefer Usta ve Op. Dr. Candan Cudi Ökten’nin gözetimindeki bir ekip tarafından başarılı bir bypass ameliyatı olmuştu.


Merhum Saran, birçok gazetede dini içerikli yazılar kaleme aldı. Biri telif, üçü tercüme biri de şiir kitabı olmak üzere 5 eseri bulunuyor. 'Omuzumda Hemençe: Cumhuriyet Devrinde Bir Medrese Talebesinin Hatıraları' isimli kitabı ile 70 yıllık hatıraları aktarırken darbe döneminde yaşanan bazı olaylara ışık tutuyordu.


Sosyal ve cemiyetçilik yönü çok güçlü olan merhum Saran, birçok derneğin kurucusu ve başkanlık görevlerini yürütmüştü. O, hiç düşünmeden insanların yardımına koşan, insancıl çok güçlü, kararlı, inandığı gibi yaşayan, ilim ve irfan sahibi, mert ve dürüst bir zattı.


15 Mayıs 1934 yılında Çaykara Akdoğan köyünde dünyaya gelen Saran, bir çok yerde müftülük yaptı. İlim alanına yaptığı katkılarla 'Ali Kemal Hoca' olarak anılan Saran, birçok din hizmetine ön ayak oldu. Sosyal yönü çok güçlü olan merhum Saran, Mazlum-Der gibi birçok derneğin kuruculuğuyla birlikte başkanlık görevlerini yürütmüştü. 1982 yılında emekli olduktan sonra kısa bir süre tekstil sektöründe çalıştı. Daha sonra sosyal alanlarda birçok faaliyetin içerisinde yer aldı. “Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır” inancıyla haksızlıkların ve adaletsizliklerin her zaman karşısında oldu. Daima Hakk’ın rızasını gözeterek yaşadı. Çevresinde 'inandığı gibi yaşayan âlim zat' olarak tanındı.


Onun ani vefatı hepimizi son derece üzdü. O, yeri doldurulması çok zor, kendisini yetiştirmiş, ilim, irfan ve rahle-i tedrisat görmüş, âlim bir kişi idi. O, çok aranacak, çok özlenecek, izler bırakan tanınmış birisiydi.


Elim bir kaza sonucu aramızdan ayrılan merhum Ali Kemal SARAN hocamıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine, eş, dost ve sevenlerine Sabr-ı Cemil niyaz ederiz.


TRABZON HABER AJANSI


HABER ve FOTOĞRAFLAR: Muhammet YAVRUOĞLU


CENAZEDEN FOTOĞRAFLAR












































































11 Aralık 2010 Cumartesi

HAKK VE HAKİKAT YOLCUSU ALİ KEMAL SARAN’IN ARDINDAN / Eğitimci Yazar M. Nihat MALKOÇ

 Eğitimci Yazar M. Nihat MALKOÇ-Fetih'ten Günümüze Tarih Konferansı - 26.10.2010; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

Trabzon’da Hizmet Gazetesinde haftada üç gün yazı yazan bir insanım. Kolay değil haftada üç yazı çıkarmak… Bazen konu sıkıntısı çektiğimiz de oluyor.
Cumartesi sabahı, ‘Önümüzdeki pazartesi günkü köşem için bugün ne yazsam’ diye düşünürken bir yandan da Trabzon haber sitelerini dolaşıyordum.

Haber sitelerinin birinde “Trabzonlu Müftü Kaza Kurbanı…” başlıklı bir haberle karşılaştım. Üzerime kaynar suların dökülmesine, canımın iyice sıkılmasına yol açan haberde şu bilgilere yer veriliyordu:

Emekli Müftü Yazar Ali Kemal SARAN-Fetih'ten Günümüze Tarih Konferansı - 26.10.2010; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

“Alınan bilgiye göre, Malatya Valisi Ulvi Saran’ın babası emekli Müftü Ali Kemal Saran(76), İstanbul’da yaya olarak yürüdüğü esnada bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.

Haseki Hastanesi’ne kaldırılan Saran’ın cenazesinin 11 Aralık Cumartesi günü uçakla Trabzon’a götürüleceği ve burada toprağa verileceği bildirildi…”

Bu acı haberi okuduktan sonra dudaklarımdan gayri ihtiyari olarak dökülen ilk cümle ‘İnna lillahi ve inna ileyhi raciun- Her nefis ölümü tadacaktır” oldu.


76 yaşında iken İstanbul’da geçirmiş olduğu elim bir trafik kazası sonucu ebediyete intikal eden Ali Kemal Saran, Trabzon için adeta canlı bir tarihti. Bakmayın siz 76 yaşında olduğuna, O’nun yüreği 18 yaşındaki bir gencin yüreği gibi heyecan doluydu. Keza hiç boş durmazdı, daima hareket halindeydi. Canlı, diri ve güçlü bir karaktere sahipti.


Beklenmedik bir zamanda yürekleri acıya boğarak, aramızdan ayrılan Ali Kemal Saran, geçen hafta yine İstanbul’da bir trafik kazasında Hakk’a kavuşan emekli müftülerden Ali Şükrü Sula’nın cenazesine katılmak üzere İstanbul’a gitmişti.

Merhum Ali Şükrü Sula, yatsı namazına giderken bir minibüsünün çarpmasıyla hayatını kaybetmişti. O’nun cenaze töreninde bulunmak için Trabzon’dan İstanbul’a giden Ali Kemal Saran da ne yazık ki aynı akıbeti yaşayarak, aramızdan ayrıldı. Bir hafta içerisinde Trabzonlu iki güzel insan, iki emekli müftü, iki dost Çaykaralı, dünya gurbetinden asli yurt olan ahrete göçtü. Kaderin tecellisi işte… Bizim olan yaşadığımız andır. Kimin nerede, nasıl, ne zaman öleceği belli değil…


Ölüm bir hatime değil, aksine bir mukaddimedir bizler için... Yani o bir son değil, ebedi hayatın ilk basamağıdır. Ölümsüzlük ancak ten yükünden kurtulmakla gerçekleşebilir. Durum bu iken, bedenin ağırlığından kurtulup ruhun hafifliğine kavuşanlara niçin üzülürüz?


Ölüm, ölümsüzlüğe kanatlanmaktır aslında… İnsan ancak ölünce ölümsüzlüğü yakalar. Ölüme Mevlana’nın gözüyle bakanlar, onu bir şeb-i arus(düğün gecesi) olarak görürler. Ölüm ki, fanilikten bakiliğe çıkan yoldur. O, ruhları fena âleminden beka âlemine çıkaran kutlu bir köprüdür. Vakti gelen, bu kutlu köprüden geçerek, selamet sahiline ulaşır. Ulaşılan yerin selamet sahili mi, yoksa ateş mi olduğu yaşadığımız hayatla doğrudan ilgilidir.


Ölümden kaçmak mümkün olmadığına göre ona her daim hazırlıklı yaşamalıyız. Toplumcu şiirin en önemli ismi kabul edilen Nazım Hikmet, bir şiirinde “ibret al, deli gönlüm,/demir sandıkta saklansan bulur seni /ak taş ardında Kara Yılan’ı bulan ölüm.” diyor. Resulullah’ın ‘hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalışınız’ sözünü hayat felsefesi edinmeliyiz. Yunus’un dediği gibi ‘Ölür ise ten ölür canlar ölesi değil’


Üstad Necip Fazıl Kısakürek ne güzel söylemiş ölüm için: “Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber.../Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?...” Yüce Allah, kainatı Hazreti Peygamber’in yüzü suyu hürmetine yaratmış… O öldüyse ölüm güzel demektir.


Şair Cemal Süreya, bir şiirinde “ölüyorum tanrım/bu da oldu işte/her ölüm erken ölümdür/biliyorum tanrım/ama ayrıca, aldığın şu hayat fena değildir…/üstü kalsın…” diyordu. Gerçekten de ölen kişinin yaşı kaç olursa olsun “Her ölüm erkendir”. Kişi yaşadığı günü bilir sadece... Geçen günlerin tozlu hatıraları kalır geride. Fakat takdir, bize bu can emanetini teslim eden Allah’a aittir. O verir, o alır ancak… Lütfu da, kahrı da hoştur O’nun…


Ne mutlu bir gül bahçesine girercesine sıcak bir anne kucağı misali ölümün kollarına atılanlara!… Ne mutlu ölüm korkusunu ebediyet arzusuyla öldürebilenlere!... Bize bir nefes kadar, şah damarımız kadar yakın olan ölüm; faniliğimizi silip süpürüp bizi ebedileştirecektir.


Trabzon’un güzel simalarından biriydi bir trafik kazasına kurban verdiğimiz Ali Kemal Saran… O’nun hayatından bazı mühim kesitleri sizlere sunmak istiyorum:

ALİ KEMAL SARAN KİMDİR ?


Eğitimci Araştırmacı Yazar Mustafa YAZICI ve E. Müftü Yazar Ali Kemal SARAN -Fetih'ten Günümüze Tarih Konferansı - 26.10.2010; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU



15 Mayıs 1934 yılında Çaykara’nın eski ismiyle Hopşera, yeni adıyla Akdoğan köyünde dünyaya gelen Ali Kemal Saran, bereketli ömrünü Kur’an hizmetine adamıştı.


Muhammet ve Havva çiftinin dört çocuğunun üçüncüsüydü. Kamil Yakut Hoca’dan ve Ahmet Hoca’dan Kur’an okumayı öğrendi. Hacı Mahmut Hoca ve Hacı Ahmet Efendi’den hafızlık eğitimi almıştır.


İlköğrenimini Çaykara İlkokulu’nda sürdürürken aynı zamanda köyünde hafızlık eğitimine devam etti. 1950 yılında vapurla İstanbul’a bir seyahat yaptı. Burada Kadıköy Osman Ağa Camii İmam-Hatibi Hasan Efendi’den kıraat dersleri aldı.

Bir yıl sonra Bursa’ya gitti ve bir süre sonra memleketine tekrar geri döndü. O yılın ramazanında Samsun’a giderek, mukabele okudu. Orada başta “Büyük Cihat Gazetesi” yazarı Cevat Rifat Atilhan olmak üzere birçok kişiyle tanıştı. Ayrıca şehri ziyarete gelen, Sebilürreşat Dergisi başyazarı Eşref Edip ve Büyük Doğu Dergisi’ni çıkaran şair Necip Fazıl ile görüşme imkânı buldu. 1953’ün ramazanında ise mukabele okumak için Zonguldak’a gitti.


Saran, 1952 yılında Haranikas Medresesi’nde başladığı Arapça ve ilim tedrisatını 1956 yılında tamamlayarak, Hacı Hasan Ramiz Yavuz Efendi’den icazet aldı. 1957 yılında Diyanet İşleri Teşkilatı’nca açılan müftülük ve vaizlik imtihanını kazandı. 1958 yılında askerlik görevini Amasya ve Sarıkamış’ta ikmal ettikten sonra Konya Cihanbeyli Müftülüğü’ne atanarak, meslek hayatına başladı.


Zaman zaman Ankara’ya gittiğinde şair-yazar Osman Yüksel Serdengeçti ve Türk Yurdu Dergisi başyazarı Prof. Dr. Osman Turan’la sohbetlerde bulunurdu. 1960 yılında Ankara ve Konya’da Bediüzzaman Said Nursi ile görüştü.


27 Mayıs 1960 Darbesi sırasında izinli olarak, memleketi Çaykara’da bulunan Ali Kemal Hoca, daha sonra görev yerine döndüğünde aleyhine başlatılan bir kampanya sonrasında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Çankırı’nın Orta ilçesine atandı. Ali Kemal Hoca sırasıyla Çatalzeytin, Bartın, Arsin, Pasinler, Görele, Zara müftülükleri ve Maçka vaizliği görevlerinde bulundu. Bu görevdeyken 12 Eylül 1980 Darbesi’ne de tanık oldu. Üç yıl süren Maçka vaizliği sırasında İlahiyat öğrencilerine Arapça, tefsir ve fıkıh dersleri verdi.


Ali Kemal Hoca görev yaptığı yerin ihtiyacına göre cami ve mescitlerin inşası ve tamiratında, mesleki eğitim ve Kur’an kurslarının açılmasında, İmam-Hatip Okullarının yapımında öncülük etti. Ayrıca cemaat ve meşrep farklılığı gözetmeden sohbetlere katıldı, dersler verdi, öğrenciler yetiştirdi.


Saran, resmi görevi esnasında dışarıdan bitirme imtihanlarına girerek ortaokul ve liseyi tamamladı. Din görevlileri Federasyonu’nun yönetiminde birkaç kez görev aldı.


1982 yılında emekli olduktan sonra kısa bir süre tekstil ağırlıklı olarak ticaret faaliyeti yürüttü. Aynı yıl ramazan ayında Ahmet Yaşar Hoca’nın da bulunduğu bir kafileyle karayoluyla umreye gitti. Bağdat ve Basra’yı ziyaret etti. 1984-2002 yılları arasında çeşitli derneklerin davetlisi olarak, gittiği Avrupa ülkeleri, ABD ve Kanada’da aralıklı olarak dini hizmetlerde bulundu.


Meslek hayatı ve emeklilik dönemi boyunca yürüttüğü ilmi hizmetler, hayır işleri ve dernek çalışmalarıyla sosyal alanda aktif bir biçimde yer almanın yanında çeşitli gazete ve dergilerde makale ve köşe yazıları yayınlandı. Ali Kemal Saran’ın biri telif, ikisi tercüme, biri şiir kitabı olmak üzere yayınlanmış beş eseri bulunmaktadır. (İz Bırakanlar-Hilal TV)


Trabzon’un gül yüzlü simalarından Ali Kemal Saran; düşünen, düşüncelerini ifade ederek, insanlarla paylaşan bir insandı. O’nun, Hakk ve hakikatin emrine amade güçlü bir kalemi vardı. Geçtiğimiz yıllarda “Omuzumda Hemençe/Cumhuriyet Devrinde Bir Medrese Talebesinin Hatıraları” adlı bir hatıra kitabı kaleme almıştı. 450 sayfadan meydana gelen söz konusu kitap; 2009 yılında Kurtuba Yayınları’ndan çıkarak, okuyucuyla buluşmuştu. Merhum Ali Kemal Ağabey, bahsi geçen kitabının içeriğiyle ilgili olarak şöyle diyordu.

“Burada yer alan hatıralar, kendimi bilebildiğim erken çocukluk dönemimden başlayarak, yakın zamana kadar uzanan yaklaşık 70 yıllık bir ömrü kapsıyor. Bu uzun zaman dilimi içinde, çocukluğumun sisler içinde kalan sibyan mektebinden ve medrese talebeliğinden başlayarak, Anadolu’nun birçok yerinde yürüttüğüm müftülük görevlerine ve uzun süren emeklilik dönemimde yaşadığım cemiyetçilik tecrübelerine kadar, acı tatlı pek çok yaşanmış olay var.”


Merhum Ali Kemal Saran, güler yüzlü, hoş sohbetli bir insandı. Elinden geldiğince herkese yardım eder, düşkünlerin elinden tutup onları kaldırırdı. O, 76 yıllık ömrüne nice hayır ve hasenat sığdırdı. Şimdi ondan geriye puslu hatıralar kaldı. Hayat böyledir işte…

Araştırmacı Yazar Hüseyin ALBAYRAK, kitabını imzalarken-Fetih'ten Günümüze Tarih Konferansı - 26.10.2010; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

MAZLUM-DER Başkanı Mehmet ÇINAR, E.Müftü Yazar Ali Kemal SARAN, Şair Kadir YETER, Arka Tarafta Müh. Şair Yazar Haydar ÇORUHLU-Fetih'ten Günümüze Tarih Konferansı - 26.10.2010; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU


Bundan bir ay evvel Hüseyin Kazaz Kültür Merkezi’nde Trabzon’un fetih yıldönümüyle ilgili bir “Fetih Sohbeti” programı gerçekleştirilmişti. Trabzonlu araştırmacı- yazarlar Mustafa Yazıcı ile Hüseyin Albayrak, Trabzon’un fethini konuşmuşlardı. Öğle saatlerinde gerçekleştirilen bu programı takip edenler arasında ben de vardım.


Emekli Müftü Yazar Ali Kemal SARAN, Şair Kadir YETER, 4. kişi DİB Hac Dairesi eski Başkanı Şükrü ÖTÜRK-Fetih'ten Günümüze Tarih Konferansı - 26.10.2010; FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU

Program çıkışında değerli insan Muhammet Yavruoğlu’yu gördüm. Yanında da Ali Kemal Saran Ağabeyimiz vardı. Ayaküstü konuştuk bir süre… Sonra söz dönüp dolaştı gazeteci dostumuz Nevzat Yılmaz’a geldi. Bir trafik kazasına karışan dostumuz Nevzat Yılmaz, Bahçecik Cezaevi’nde tutuklu bulunuyordu. Kısa sohbetimizde bu ortak dostumuzu ziyaret etme kararı aldık. Fakat bunun için savcılıktan izin almak gerekiyordu. Ortahisar’dan Adliye Sarayı’na kadar ben, Muhammet Yavruoğlu ve dost insan Ali Kemal Saran Ağabey ile birlikte yürüdük. Ali Kemal Ağabey bir ay önce Ahi Evren Kalp ve Damar Hastalıkları Hastanesi’nde önemli bir kalp ameliyatı geçirmişti. Onun için elimizden geldiğince yavaş yürümeye çalışıyorduk.

Yol boyunca hem yürüyor, hem de sohbet ediyorduk. Ali Kemal Ağabey’in olduğu ortamda sohbet malzemesi bulma sorunu olmazdı. Öyle hoş sohbetlere daldık ki, yolun nasıl bittiğini anlamadık. Adalet Sarayı’na girip cezaeviyle ilgilenen savcının odasına vardık. Savcıyla tanıştık, isteğimizi ilettik kendisine. Bilindiği gibi Ali Kemal Saran Ağabey, Malatya’nın şimdiki valisi Doç. Dr. Ulvi Saran’ın babasıdır.

Cezaevinde Görüş için bize yakın ilgi gösteren Savcı Beyden ayrılırken Muhammet Yavruoğlu Bey, Ali Kemal Ağabey için Savcı Beye “Malatya Valisi’nin babasıdır…” deyince Saran: “Buna hiç gerek yoktu, niye söyledin ki…” şeklinde serzenişte bulundu. Çünkü Ali Kemal Saran Ağabey, kendini ön plana çıkarmayan, hoş tabiatlı, adeta bir toprak kadar mütevazı bir insandı.

Savcıdan izin aldıktan sonra, Bahçecik Cezaevi’ne gitmek üzere dışarı çıktık. Muhammet Yavruoğlu Bey’in amcası, Karikatürist ve Yazar Harun Yavruoğlu’nun babası Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yoğun bakımdaydı.

Muhammet Bey, öncelikle oraya gitmesi gerektiğini söyledi. Biz de onunla gidecektik, ama bir ay önce çok ağır bir kalp ameliyatı geçirdiği için henüz nekahet döneminde olan Ali Kemal Saran Ağabey’i yormak istemedik. Bir saat sonra Atapark’ta buluşmak üzere Muhammet Bey’i hastaneye gönderdik.

Ali Kemal Saran Ağabey’le Atapark’a doğru yürürken Hamza Paşa Camii’nin önünden geçiyorduk. İkindi namazını kılmamıştık henüz… Onu hatırlattım Ali Kemal Ağabey’e… O da kılmamıştı ikindi namazını… Camiye vardık. İkindi namazını orada cemaatle eda ettik. Cami çıkışında hemen bitişikteki mezarlıktaki ölülerin ruhuna Fatiha okuduk. Oradan yürüyerek, Atapark’a geçtik.

Saran Ağabey, bir ay önce ağır bir kalp ameliyatı geçirdiği için sendeleyerek, yürüyordu. Fakat bunu mesele etmiyor, benden daha hızlı gidiyordu. Atapark’ta bir markete uğradık. Ali Kemal Ağabey oradan, ziyaret edeceğimiz arkadaşa götürmek üzere muz aldı. Epey yürüdüğümüz için yorulmuş, terlemişti. Su aldı, bana da bir şeyler almak istedi. Ben de bir soda içebileceğimi söyledim. Bana bir soda ısmarladı. Aldığı muzlardan birini ikiye böldü; yarısını bana verdi, yarısını kendisi yedi. O, paylaşmayı seven, çok cömert bir insandı.

Muhammet Yavruoğlu’yla birlikte Cezaevine görüş için gitmek üzere Atapark’ta tekrar buluştuk. Fakat Bahçecik’e gidecek araba bulmakta zorlandık. Ali Kemal Saran Ağabey; “Ben bir taksi tutayım, ücreti ne ise ben veririm” dedi. Kendisine buna gerek olmadığını, minibüs dolmuş ile gidebileceğimizi söyledik. Bir müddet sonra da minibüs geldi. Ali Kemal Saran Ağabey’le Yavruoğlu, minibüsün önünde oturdu. Minibüs parasını da kendileri verdi. Nihayet Bahçecik Cezaevi’ne vardık.

Sıkı bir aramadan sonra ortak dostumuz Nevzat Yılmaz Bey’i ziyaret ettik. Yarım saatlik ziyaretten sonra geri döndük. Ben Bahçecik’ten yürüyerek, Yenicuma Mahallesine geçtim. O yüzden tekrar görüşmek üzere orada birbirimizle vedalaştık. Fakat bu benim Ali Kemal Saran Ağabey’le son görüşmem oldu. Trabzon’un en renkli simalarından biriydi, O… O’nu çok özleyeceğiz. Allah rahmet eylesin.



M. Nihat MALKOÇ
Trabzon Lisesi(Fen Lisesi)
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni
E-mektup: mnm61mnm@hotmail.com  

Malatya Valisi Saran'ın Babası Trafik Kazasında Hayatını Kaybetti

Malatya Valisi Ulvi Saran'ın babası, Hak Aşığı, İlim ve İrfan Sahibi, Değerli İnsan, Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran(76) hocamız; İstanbul'da bugün bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.



Malatya Valisi Ulvi Saran'ın babası Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran, İstanbul Aksaray’da akşam saatlerinde bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.


Edinilen bilgiye göre, Vali Saran'ın babası Emekli Müftü ve Yazar Ali Kemal Saran (76), İstanbul Aksaray'da yaya olarak yürüdüğü esnada bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetti.


Burada ağır yaralanan Saran acil olarak kaldırıldığı İstanbul Haseki Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Hakk’ın rahmetine kavuşan Saran, geçen Çarşamba günü yine İstanbul’da bir trafik kazası sonucu hayatını kaybeden Av. Ayşe Sula Köseoğlu’nun dayısı, Müftü Saran’ın arkadaşı, meslektaşı, değerli ilim adamı, hemşehrimiz emekli müftü Ali Şükrü Sula’nın cenazesine katılmak üzere İstanbul’a gitmişti.


Merhum Emekli Müftü Saran'ın cenazesi muhtemelen bu gece ya da 11 Kasım Cumartesi günü uçakla Trabzon'a getirilerek, 12 Kasım 2010 Pazar günü Trabzon Çaykara İlçesine bağlı Akdoğan Köyünde öğle namazını müteakip toprağa verilecektir.


Merhum Ali Kemal Saran, Çaykara Akdoğan köyü doğumlu olan Hemşehrimiz Malatya Valisi Doç. Dr. M. Ulvi SARAN’ın babası, Trabzon emekli Müftü Ali Kemal SARAN(76), 20 Ağustos 2010 Cuma Günü Trabzon Ahi Evren Göğüs, Kalp-Damar Cerrahi Hastanesinde, anjiyo kardiyolojisi Prof. Dr. Şükrü ÇELİK ve Uzm. Dr. Levent KORKMAZ tarafından ve ameliyatı ise Op. Dr. Sefer USTA ve Op. Dr. Candan Cudi ÖKTEN’nin gözetimindeki bir ekip tarafından başarılı bir bypass ameliyatı olmuş ve 25.08.2010 Çarşamba günü(ameliyatın 5. Günü) hastaneden taburcu olmuştu.


Sosyal ve cemiyetçilik yönü çok güçlü olan merhum Saran, birçok derneğin kurucucu ve başkanlık görevlerini yürütmüştü. O, hiç düşünmeden insanların yardımına koşan, inancı çok güçlü, karalı, inandığı gibi yaşayan, ilim ve irfan sahibi, mert ve dürüst bir zattı.


Onun ani vefatı hepimizi son derece üzdü. O, yeri doldurulması çok zor, kendisini yetiştirmiş, ilim, irfan ve rahle-i tedrisat almış, âlim bir kişi idi. Kendisini çok arayacak, çok özleyeceğiz. O, Türkiye’de, Yurt dışında AB ve İslam dünyası tarafından tanınan bir kişiydi.


Elim bir kaza sonucu beklenmedik bir şekilde aramızdan ayrılan merhum Ali Kemal SARAN hocamıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine, eş, dost ve sevenlerine Sabr-ı Cemil niyaz ederiz. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun, inşaallah.




TRABZON HABETR AJANSI


HABER: Muhammet YAVRUOĞLU

8 Aralık 2010 Çarşamba

ÇANAKKALE TARİH MÜZESİ AKÇAABAT’TA / Araştırmacı Yazar MUSTAFA YAZICI


7 (yedi) Düvelin çok müthiş bir zafer tokadı yiyerek, dersini aldığı; geçemeyerek pes edip çekip gittiği Çanakkale Harbi’ni dünyada bilmeyen yoktur. Tarihte hiçbir millet böyle emsalsiz bir zafer kazanamadı. Böyle bir kahramanlık destanı yazamadı. Böyle dünyaca örnek bir şehitlik kuramadı. İstiklâl Marşı Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy "Bedr’in Arslanları ancak bu kadar şanlı idi" diyerek, ne güzel bir benzetme yapmış. Şimdi Çanakkale öyle bir anıtlaştı ki, aynı Mekke-Medine gibi bir ziyâretgâh oldu.. Kahramanlarımızla ne kadar iftihâr etsek azdır.

Şimdi bu şanlı tarihe ve şehitliğe lâyık yeni hizmetler oluyor. Meselâ: ÇANAKKALE SEYYAR TARİH MÜZESİ.. Kurucusu Yiğit Anadolu(Çanakkale) çocuğu Araştırmacı-Yazar ve İş adamı Sayın Ahmet USLU bey.. Çanakkale konusunda birçok kitabı var..


Kendisiyle Mart 2010’da Trabzon’da tanıştık. Çanakkale'de kurduğu Sabit Bina Müzeler (meselâ: Seddülbahir Müzesi) yanında Seyyar bir TIR alarak, bütün Türkiye'yi ve dünyayı dolaşan bir Seyyar Müze oluşturdu. Diğer işadamlarımızın kulakları çınlasın..


18 Mart 2010'da Trabzon Belediyesinin bir hafta konuğu olarak, Trabzon Belediye Meydanında (Taksim Meydan Parkı önünde) hizmete açılan bu sergiyi gezmiştim. Bu müzeyi gezmek için halk izdihamı olmuştu. Kendisini Kuzey TV’de canlı yayına konuk ederek, çok muhteşem bir program yapıp CD’sini de vererek, uğurlamıştım. Hatta İlkhaber Gazetesi’nde de bu konuları anlatan bir makale yazmıştım.


İşte şimdi bu müzeden daha genişini Akçaabat Belediyesinin ev sahipliğinde Akçaabat’a gönderdi. Bu defa TIR içinde değil de, Kültür Park’ta Erol Günaydın Salonunda tarihi seyyar müze sergilendi. Çok muhteşem oldu. Pazartesi’den Perşembe gününe kadar açık kalacaktır. Akçaabat Belediyesini de tebrik ederiz.


Tabii ki, bu defa işin başında olan TRT Belgesel Daire Başkanı Cengiz YÖRÜKASLAN ve ekibini de bizzat tebrik ettik. Sergiyi gezdim. Yeni çok güzel notlar aldım. İlk gün sergiyi çok sayıda öğrenci gezdi. Öyle ki, öğrenciler caddelerden öğretmenleriyle sanki vaktiyle Çanakkale’de savaşarak, mezun veremeyen Trabzon-İstanbul-Eskişehir ve Kayseri Liseleri öğrencileri gibi sergiyi gezmeye ve 45 dakikalık Çanakkale Belgeseli filmini görmeye koşuyorlardı..


Erol Günaydın Kültür ve Sanat Salonu'nun kapısı önünde çok sayıda vatandaş, devlet erkânı ve basın mensubu toplandı. Komutanlar, Belediye Başkanları, Akçaabat Belediyesi Kültür Müdürü, Kültür-Araştırma Kurulu Üyeleri, Parti Başkanları, Kooperatif Müdürleri, Okul ve Millî Eğitim Müdürleri, çok sayıda bay ve bayan yerlerini aldılar.


Akçaabat Belediye Başkanı Sayın Şefik TÜRKMEN burada yaptığı konuşmada özetle: "İstiklâl Harbi’nin öncüsü olarak ilk kahramanlık olayı Çanakkalede meydana gelmiştir. İstiklâl Harbi Zaferi de Çanakkale'nin devamıdır. Hiç beklemeden bu müstesna sergiyi gezerek, bu gerçeklerin tarihî belgelerini görelim " dedi.


Ve Akçaabat komutanıyla serginin açılış kurdelesini kesti. Sergi Salonuna gideriz ki, ne görelim. Sanki Çanakkale bu salonda idi. Çanakkale’de şehit olan Akçaabatlı Şehitlerin İsim Listesi de Ay-Yıldızlı olarak orada idiler. Zaten bu tarihî sergi olayının esprisi Çanakkale'ye gidemeyenlerin huzuruna Çanakkale'yi getirmekti. Bu da başarıldı. Filmi izleyen öğrenciler tarihimize ve kahramanlarımıza hayranlıktan dolayı çıt çıkarmadılar. Kültür ve Tarih olayı dediğin budur. Fakat burada ilkönce Kaymakam Beyi görmeliydik.


Tarihî Çanakkale Müzesi Sergisinde neler vardı neler.. Şöyle ki: Çanakkale'deki Türk asker kıyafeti ile Müslüman Türk askerleri kıyafetleri(elbiseler).. Metre kareye düşen altıbin mermi örnekleri, Delik deşik olan sancaktarın vücuduna sarılı delik deşik Ayyıldızlı bayrak, Düşmanların arka arkaya bir defada sekiz mermi atan tüfekleri, bizim doldur boşalt, tek tek mermi atan tüfeklerimiz. Havada çarpışan mermiler (Fotoğraflarını çektim), içinde iki yüz elli kurşun olan misket bombaları (Tâ o zaman Türklere atılmış. İsrail’in Gazze’ye attığı gibi), aydınlatma fenerleri, Seyyid Onbaşı’nın gemiyi batırdığı bomba. Çanakkale'de şehit olan tüm subaylarımızın toplu fotoğrafı..


Hindistan-Nepal’den getirilen "Gurka" adlı askerlerin bizim askerlerimize sapladığı palalar.. Bunlarla 30 metreden kafa kopardılar. Vahşice şehit ettiler. (Bu Gurkalar da Müslüman’dı. Çanakkale Mevzileri’ndeki Türk askerlerinin de Müslüman olduklarını anlayınca, "Biz savaşmayız, kandırıldık" diyerek, cepheyi terk ettiler. İngilizler’de "Gelin sizi ülkenize gönderelim" diyerek, inandırdılar. Gemilere binince, Çanakkale açıklarında topluca batırılarak, öldürüldüler), Osmanlı’ya tam 45 ülkeden getirtilen askerler saldırtılmıştı. Kendi askerleri ikinci plânda idiler. Osmanlı askerlerinin savaş pantolonu örneği, 1915 marka savaşta fotoğraf çeken bir düşman askeri fotoğraf makinesi, savaşı anlatan kitaplar, dergiler, hediyelik ve hatıralık eşyalar, yumuşak deniz taşlarından yapılmış Osmanlı elbise düğmeleri, Çanakkale’yi anlatan 73 ayrı pano-tablo(Çanakkale asıl bu panolarda), en kıymetli masa, savaş kabartma haritasının bulunduğu masa, çarıktan geçince hemen kanı zehirleyen zehirli demirden İngiliz yıldızları, (İnsanlık suçu olduğu için bunlar dava edildiler. “Türkler insan mı ki, insanlık suçu olsun ?" diye cevap verildi, Avrupa savaş suçu mahkemelerinden.


"Kadana" denilen savaş yükü taşıyan güçlü katırların nalları (Ruslar’da 1916-18'de,Trabzon'un işgalinde bu katırlardan kullanmışlardı), Tel halinde zehirli barutlar, barut telleri, düşmanın çift kat emaye mataraları, bizim teneke mataralarımız, en kıymetli diğer bir masa da delik savaş çarıklarımızın olduğu masa idi.


Osmanlıların savaşta subaylarına maaş olarak verdiği kâğıt Osmanlı paraları, Fransız ve İngiliz askerlerinin altın dişleri(ölen düşman askerlerinden kalmış, bizim askerlerin hiçbirinin altın dişi yoktu), Savaş kahramanı kadın ve erkeklerin fotoğrafları, çeşitli bilgiler. Atatürk'ün savaş hatıraları ve daha neler neler.. Gerçekten Çanakkale Akçaabat’ta.. Gidemeyenler burada mutlaka görsünler..


Daha önce yazdığım ve yakında çıkacak olan "TRABZON'UN MANEVÎ FETHİ TARİHİ" adlı 500 sayfalık eserde haklı olarak "Trabzon Neden 2. İstanbul? Akçaabat neden 2. Trabzon, Akçakale neden 2. Çanakkale? " diye yazmıştım. Şimdi ne kadar haklıymışım..


Akçaabat’ın 17 Şubat’ta kutlanacak olan kurtuluş törenleri hazırlıkları şimdiden yapılırken ve askerlerin birliklerine uğurlandığı şu günlerde bu Çanakkale Sergisi’nin gelmesi çok isabetli oldu.. Yeni nesiller bu tarihin bu şeref levhalarını hep görmeli ve yarınlara iyi hazırlanmalı. Müstesna tarihini iyi öğrenmeli. Tele vole kültürlerinden kurtulup kahramanlar kültürüne yükselebilmelidirler. Akçaabatlılar buna lâyıktır.. Akçaabat'ı ebediyen koruyacak gençler ilmî manada yetişmekte olduğu gibi askeri olarak da yetişmektedir. Örneğin günümüzde Türkiye’nin Genel Kurmay İkinci Başkanı Sayın Aslan GÜNER Paşa da Akçaabatlıdır.


Bütün bunların ışığında bütün şehit ve gazilerimizin ruhları şad olsun. Onlara Akçaabat’tan binlerce Fâtihalar ve selâmlar olsun.. Çanakkale Tarih Müzesi de bizlere ebediyen ders olsun... (Âmin)


Mustafa YAZICI
Araştırmacı Yazar

TRABZON HABER AJANSI

7 Aralık 2010 Salı

Bürokratlar, Trabzon'u Trabzon’da konuştu

MÜSİAD Trabzon Şube Başkanlığının ev sahipliğinde Novotel'de düzenlenen, Trabzon ve Türkiye konuşuldu.



Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, ''Maalesef, geçmişten bugüne kadar gelen ve ciddi bir sorun olarak karşımızda duran gecekondulaşma meselesinin, bir takım siyasi hesaplar ve rant karşılığında üstü örtüldü'' dedi.

Vardan, MÜSİAD Trabzon Şube Başkanlığının ev sahipliğinde Novotel'de düzenlenen, ''İnşaat Sektör Kurulu Türkiye İstişare Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, MÜSİAD olarak kuruldukları günden bu yana reel sektörün sorunlarını gündeme taşıdıklarını, çözüm önerileri ürettiklerini ve sektörle ilgili analiz yaparak gerek hükümete, gerekse iş dünyasına yol haritası geliştirmeyi hedeflediklerini belirtti.

Yaptıkları tüm çalışmaları, hazırladıkları tüm raporları, sadece bir grubun veya bir kesimin değil ama tüm ülkenin menfaatlerini gözeterek yaptıklarını ifade eden Vardan, ''Bu amaçla bünyemizde bulunan yaklaşık 15 bin firmayı, sektörlere ayırdık. Sektör kurullarını oluşturduk ve sektörel sorunları gerek İstanbul istişare toplantıları, gerekse bugünkü gibi Türkiye istişare toplantılarıyla tartışarak, sektör bazında çözüm önerileri geliştirmeye çalışmaktayız. Ayrıca konuya ilişkin raporlar hazırlamaktayız'' diye konuştu.

-''BÜYÜK ŞEHİRLER KONTROLSÜZ BÜYÜDÜ''-

Vardan, Türkiye'de 60 yılı aşkın zamandır devam eden sanayileşme süreci göçle birleşince, büyük şehirlerin kontrolsüz bir şekilde büyüdüğünü vurgulayarak, şöyle devam etti:

''Zaman zaman büyüme, doğru bir şekilde öngörülemedi. Zaman zamansa büyümeye karşı ihtiyaç duyulan yeteri sayıda konut inşa edilemedi. Bunun sonucu olarak ise hepimizin bugün serzenişte bulunduğumuz gecekondulaşma ya da çarpık kentleşme ile karşı karşıya kalındı. Maalesef, geçmişten bugüne kadar gelen ve ciddi bir sorun olarak karşımızda duran gecekondulaşma meselesinin, bir takım siyasi hesaplar ve rant karşılığında üstü örtüldü. Bunun sonucunda, ülkemizin birçok şehrinde kalitesiz, esneklikten yoksun, düzensiz ve çarpık, yaşam standardı düşük çok sayıda yapı stoku oluştu. Üstüne üstlük, depreme de dayanıksız olan bu yapılar, estetiklik bir yana, insan sağlığı açısından da gerçek anlamda büyük bir tehlike arz etmektedir.''

Bu binalarda milyonlarca kişinin yaşıyor olmasının ise başlı başına anlaşılmaz bir durum olduğuna dikkati çeken Vardan, ''Sonuçta, bu duruma ilişkin gereken tespitlerin acilen yapılması ve kentsel dönüşüm yasasının etkili bir şekilde uygulanarak ülkemize yakışır yenileme çalışmalarının başlatılması, sözü edilen bu süreçte oldukça önemlidir. Aslında kentsel dönüşüm, bir kentin gelişimine katkı sağlamaktır. Yaşam alanlarını, toplumsal, ekonomik ve mekânsal olarak yeniden ele almaktır. Yeni, düzenli, sağlıklı ve güzel görünümlü yaşam mekânlarına ulaşmaktır'' dedi.

Vardan, kentsel dönüşümün, bir kentin dokusunu bozan sorunların giderilmesi, elverişsiz şartlarda yaşayan kişilerin daha yaşanabilir mekânlara kavuşturulması ve sosyal dışlanmışlığın azaltılması olduğunu ifade ederek, ''Fakat bu süreçlerin çok iyi yönetilmesi, yerlerinden ve alışkanlıklarından olan kişilerin durumlarının iyi değerlendirilmesi gerekmektedir. Bunun için de ilgili yerel halkın aktif katılımı sağlanarak, karar alma süreçlerinde hep birlikte hareket edilmesi büyük önem taşımaktadır'' diye konuştu.

-TRABZON VALİSİ KIZILCIK-

Trabzon Valisi Recep Kızılcık, Trabzon'da 4 kentsel dönüşüm projesi uygulandığını belirterek, ''Bugün bir defa daha, devletin kendi insanını hangi koşullarda yaşamaya mahkûm veya müsaade ettiğinin örneklerini ve bu çerçevede hangi koşullarda yaşatmak istediğinin de gayretini hep beraber görmüş olduk'' dedi.

Kentsel dönüşümün sadece evlerin, yeni sosyal konutların yapılması, ticari hayatın o bölgede canlandırılması olmadığını ifade eden Vali Kızılcık, şunları söyledi:

''Benim anlayışıma göre özellikle 'uzun yıllar eskidir, bir an önce kurtulunması gereken yapılardır' gözüyle yaklaşılan belirli alanların tekrar hayata kazandırılması, yaşam alanları ve tarihi kültürel değerler olarak insanlığın hizmetine sunulması anlamında da son derece önemlidir. Trabzon'umuz 4 bin yıllık geçmişi olan bir şehir. 4 bin yıllık geçmişi olan şehirde çeşitli medeniyetler kuruldu bir kısmı yok oldu. Ama o değerlerin tekrar yok olmaya yüz tutulanların, insanlığın hizmetine sunulması ve böylece aynı zamanda kendine güvenen geçmişi ile barışık tüm medeniyetleri kuşatan ve geleceğe daha kendine güvenerek bakan bir medeniyeti oluşturabilmek için de önemli çabaları yürütmemiz gerekiyor.''

-TRABZON BELEDİYE BAŞKANI GÜMRÜKÇÜOĞLU-

Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu, kentsel dönüşümün, bugün Türkiye'nin ve dünyadaki bütün ülkelerin önemli ve büyük bir derdi olduğunu söyledi.

Türkiye'de TOKİ'nin yaptığı çalışmaların bir başarı öyküsü değil, başarı destanı olduğunu belirten Gümrükçüoğlu, ''Eğer TOKİ bu ülkede iş adamlarıyla beraber 100 lira, 200 lira taksitle konut edindirebiliyorsa, gecekondulaşmanın önüne geçilebilecek en büyük, popülist davranmanın önüne geçecek en önemli adımdır. Dünyanın başka ülkelerinde bunun olduğuna inanmıyorum'' dedi.

Gümrükçüoğlu, kentsel dönüşümle büyük yararlarla yaşanılabilecek şehirler oluşturulduğunu ifade ederek, ''Bunun lokomotifi TOKİ ve siyasi iradedir. Gelinen noktada TOKİ artık, bu kentlerde kendi içinde tarihi dokusuna uygun restorasyon aşamasına gelmiş ve onu sürdürmeye başlamıştır. Bu konuda ileri zamanlarda şehirlerimiz, ülkemiz, kamu kurum ve kuruluşlarımız da çok büyük mesafe alacaktır'' diye konuştu.

MÜSİAD Trabzon Şube Başkanı Ahmet Sarı ise Türkiye'nin 2.000'li yılların başında kentsel manada yaşadığı değişim, dönüşüm, gelişim trendi ile Trabzon'un paralel büyüyemediğini, önemli değişim sürecine ayak uyduramadığını ve bunun Trabzon'un şanssızlığı olduğunu söyledi.
Trabzon'u dünyaya açacak olan GAP-Trabzon demiryolu projesi bulunduğunu anımsatan Sarı, şunları kaydetti:

''Mutlaka ve mutlaka demiryolu Trabzon'a gelecektir. Fakat bizler bugünden liman bağlantılarını, depolama alanlarını ve istasyonlarını belirlemeliyiz. Liman çerçevesinde yapılacak kentsel dönüşümleri bu doğrultuda planlamak gerekmektedir. Demiryolu ile Trabzon kavuştuğunda tüm yerleşim planları bu ağın gidişatına göre yeniden şekillendirecektir. İş odur ki, biz bu planları bugünden yapmalı ve makro formlara dahil etmeliyiz.'' (V.B.)


www.haber61.net - 04 Aralık 2010

5 Aralık 2010 Pazar

TRABZON LİSESİ 1971 MEZUNU 6 FEN-D’LİLERİN 2. BULUŞMASI



1971 Yılında Trabzon Lisesi’nden Mezun Olan 6 Fen-D’li öğrenciler, 40 yıl Sonra 2. Buluşmayı 4 Aralık 2010 Cumartesi günü Trabzon’da gerçeleştirdiler.
1. Buluşma, 6 Kasım 2010 Cumartesi Günü Saat 13.00’de yapılmıştı.



1971 yılında, Tarihi Trabzon Lisesi’nden mezun olan 6 FEN-D sınıfı öğrencileri, 40 yıl sonra 2.kez 04 Aralık 2010 Cumartesi Günü Saat 13.00’de Taksim Meydanına yakın Trabzon Kemerkaya Mahallesi, Gazipaşa caddesi-Balıkpazarı Sokak Kavşağı, Razi Aksu İş Hanının Zemin Katında bulunan 'Yomra Kalkınma ve Dayanışma Vakfı Genel Merkezi’nde bir araya geldiler.


Bu buluşmaya Trabzon Lisesi 6 Fen-D Sınıfında okuyan öğrencilerin yarısı katılabildi. Buluşmaya uzaklardan gelerek katılanlar oldu. Sınıfta bir kaç bayan öğrenciden biri olan Neşe Keskinalemdar da bu buluşmada hazır bulundu.



Buluşma anında yine çok duygulu anlar yaşandı. Buluşmanın açılış konuşmasını Tertip Komitesi Başkanı Trabzon Belediyesi Meclis üyesi, İnşaat Müh. İşadamı Kemal Kılıç yaptı. Bu tarihi buluşmanın, yıllar sonra tekrar bir araya gelmenin önemine vurgu yaparak, memnuniyetini dile getirdi. Kemal Kılıç konuşmasında:


“Değerli arkadaşlar, bir araya gelme arzumuz içimizden atamadığımız, frenleyemediğimiz büyük bir özleme dönüşmüştü.


Sizlerin fedakârlığı ile bu buluşma gerçekleşebilmiştir. Ve sınıf arkadaşlarımız olarak, bir araya gelebilmemiz hepimizi çok duygulandırmıştır.


Ben şahsen eski gençlik günlerimizi yad edebilmenin büyük mutluluğunu yaşıyorum. Sizlerinde yüzlerinde, gözlerinde ve hareketlerinde o mutluluğu görüyorum. Bu mutlu tablomuz yıllar devam ettikçe sürsün istiyorum.


Tabi bu arada yetişmemizde büyük emekleri olan ve Trabzon Lisesinde ve bütün eğitim ve öğretim hayatımızda bizlere hayat veren, destek veren ana, baba, akraba ve büyüklerimizi ve değerli hocalarımızı ve özellikle Trabzon Lisemizin medar-ı iftiharı İsmail Hakkı Beyi, Topal Fahri Beyi, Ford Osman(Osman Aydemir)’ı, Hayri Gür Beyi, halen hayatta olan Sebahat Ülker ve daha birçok hocalarımızı unutmuyor, onları hayırla ve rahmetle yad ediyoruz.


Ebediyete irtihal eden hocalarımıza ve sınıf arkadaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Onları huzurlarınızda minnet, şükranla ve dualarla, rahmetle anıyoruz.


Aramıza hastalık nedeniyle katılamayan sınıf arkadaşlarımıza Allah’tan acil şifalar diliyoruz” dedi.


Tarihi buluşmaya katılan aynı sınıftan mezun olmuş olan sınıf arkadaşları doya doya sohbet ettiler. Sohbet sırasında ilginç anlar, çok güzel diyaloglar yaşandı. Bazıları ilginç anılarına yer verdi. Galiba torun sayısında Osman Akaydın herkesten daha önde…


Bu buluşmada söz alan Muhammet Yavruoğlu;


“Değerli arkadaşlar, bu buluşmaya hepiniz hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Hepimiz, sizlerle yıllar sonra tekrar birlikte olmamızdan, bir araya gelmemizden memnun olduk, ihya olduk.


Bu toplantının yapılmasında en fazla emeği geçen Sayın Kemal Kılıç’a huzurlarınızda teşekkür ediyorum. Onun fedakârlığı olmasaydı belki de bu tarihi buluşmamız gerçekleşemezdi” dedi.


40 yıl sonra 2. Kez bir araya gelmenin heyecanını yaşayan Trabzon Lisesi 1971 Yılı mezunu 6 Fen-D Sınıfı öğrencilerden toplantıya katılanlar, bu toplantıların sık aralıklarla yapılmasını ve giderek tüm okul mezunlarını kapsamasını istediler.


Aradan geçen uzun yıllardan sonra bir araya gelen sınıf arkadaşları birlikte sohbet edip, hasret giderdiler. Anılar tazelendi. Tekrar buluşmak için 5 Şubat 2010 Cumartesi Günü, yine Saat 13.00’de görüşmek dilek ve temennisiyle buluşma tarihi belirlendi.


2. Tarihi buluşmaya katılanlara Tertip Komitesi Başkanı Kemal Kılıç tarafından Peynirli-Kıymalı, Ayran ve Çay ikram edildi. Hatıra fotoğrafları çektirildi ve tarihi buluşmaya katılanlar memnun ve gülen yüzlerle buluşmadan ayrıldı.


KAYNAK          : TRABZON HABER AJANSI
FOTOĞRAFLAR: Muhammet YAVRUOĞLU

6 FEN-D'LİLERİN 2. BULUŞMASINDAN
FOTOĞRAFLAR:

































1 Aralık 2010 Çarşamba

Orta Doğu Amme İdaresi’nin Uzman Ekibi, İl Özel İdareleri’ni Ele Aldı

Daha üretken, Daha hızlı, Daha pratik İl Özel İdaresi için Orta Doğu Amme İdaresi’nin Uzman Ekibi çalışmalarına başladı.



7 kişiden oluşan uzman bir kadro İl Özel İdarelerinin mevcut yapısının değiştirilerek, daha çok yerelleşmesi ile ilgili çalışmalarına Trabzon’dan başladı. Orta Doğu Amme İdaresi’nin himayesindeki projede uzman ekip ilk bilgileri de Trabzon Meclis Başkanı Haydar Revi’den aldı..


Türkiye Orta Doğu Amme İdaresi Başkanlığı, yeni bir yasal statü ile il özel idarelerinin daha yerel bir mantıkla yeniden teşkilatlanması, il genel meclislerinin yetki ve sorumluluklarının genişletilmesi, mevcut sistemin aksayan yönleri konusunda araştırma yapmaya başladı.


AÜ’si Siyasal Bilgiler Fakültesinden Prof Dr Birgül Ayman Güler, Doç. Dr. Argun Akdoğon, Doç. Dr. Aslı Akay, Yrd Doç Dr Koray Karasu, Yrd. Doç.
Dr. Sonay Özuğurlu, Dr. Barış Övgün, Uzm. Nejla Kılınç’dan oluşan ekip Trabzon İl Genel Meclisi Başkanı Haydar Revi ile bir görüşme yaptı. Revi, il genel meclislerinin stratejik ve coğrafi konumlarına göre, farklı yetkiler ile donatılması gerektiğini belirtirken özellikle illerin ve bölgelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarından faydalanmada il özel idaresi bütçelerine pay ayrılması gerektiğini vurguladı. Revi, buna örnek olarak HES’leri gösterdi. Irmakların kullanılmasında il özel idarelerinin elektrik üretiminden pay almalarının mutlaka yasal bir statüye kavuşturulması gerektiğini de vurguladı.

Uzman kadro, il özel idarelerinin gelişen ihtiyaçlara göre bir teşkilat yapısının ortaya çıkması konusunda çalışmalar yapıyor. İl Özel İdarelerinde seçilmişler ile atanmışlar arasındaki yetki karmaşasının da nasıl çözüleceği yönünde bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Projenin başkanı Prof. Dr. Birgül Ayman Güler, özellikle yerelleşmenin il genel meclislerinden başladığına dikkat çekerek, ülkeyi yönetenlerin bu anlamda yetkilerini yerel yönetimlere devretmesinde kararlı ve cesur olmaları gerektiğini vurguladı…


HABER-FOTO: Erdoğan TAFLAN