11 Temmuz 2010 Pazar

Yavuz Selim İlköğretmen Okulu Mezunları, Erzurum Ilıca’da Buluştu


Yavuz Selim İlköğretmen Okulu Mezunları, Erzurum Ilıca’da Buluştu
Geleneksel olarak her yıl yapılmaya başlanan Erzurum Ilıca Yavuz Selim İlköğretmen Okulu Mezunları Buluşması, bu yıl 01 Temmuz 2010 Perşembe Günü Saat 9.00’da Erzurum Ilıca İMKB Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesi’nde gerçekleşti.

Her yıl geleneksel olarak yapılmaya başlanan ve geçtiğimiz yıl Akçaabat’ta toplanan Erzurum Ilıca Yavuz Selim İlk Öğretmen Okulu mezunları bu kez okullarının bulunduğu Erzurum Ilıca İMKB Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesinde, 1 Temmuz 2010, Saat 09.00’da buluştular.
Birçok ilden katılan mezunların yanı sıra Trabzon Akçaabat, Çarşıbaşı ve Vakfıkebir’den de çok sayıda eski mezun, birkaç küçük otobüs kiralayarak, buluşmaya katıldı.

Geleneksel buluşma için oluşturulan İletişim Komitesinde;

Trabzon’dan Salih İNAN, Keleş HACISALİHOĞLU, Yusuf AKAYA, Şener SEYMEN, Mehmet GENÇ, Hasan Basri BAL, Erzurum’dan Yaşar Nuri ŞAHİN, Fevzi BUDAK, Ömer TERZİOĞLU, Ali KABA, Ömer DENGİZ, Müslim AKDEMİR, Taşkın ÖZTAŞ, Ankara’dan Mevhibe SOLAK, Esmani KIRMIZI, Sakarya-Kocaeli’nden Şeker YILMAZ yer aldı.

01 Temmuz 2010 Saat 09.00’da Erzurum Ilıca İMKB Yavuz Selim Anadolu Öğretmen Lisesinde yapılan toplantı; Açılış, Saygı Duruşu, ;İstiklal Marşı, Konuşmalar, Anılar, Slâyt Gösterileri, Kültürel etkinlikler, Öğle yemeği, Kaplıcalar ve Serbest Gezi ve Erzurum Öğretmen Evindeki Akşam Yemeği ile sona erdi.

Okul’un eski mezunlarından olan ve eşi Birsen Hanım ile buluşmaya katılan Trabzon’un tanınmış eğitimcilerinden Salih İNAN:

Bu program 6 yıldır yapılıyor. Buluşmaya, Yavuz Selim Öğretmen Okulu’ndan mezun olanlar, okuldan emekli olan ve halen görev yapan öğretmenler eşleriyle birlikte katılıyorlar. Her yıl bu programı düzenlemeye, anıları tazelemeye çalışıyoruz.

İletişim Komitesinde yer aldığım arkadaşlarımla birlikte aynı dönemde mezun olduğumuz arkadaşlara ulaşarak, yoğun bir katılımın olmasını sağlamaya çalıştık. Bu buluşmayla arkadaşlar uzun yıllar görüşmediği arkadaşlarıyla görüşme fırsatı buldular, hasret giderdiler.

01 Temmuz 2010 Perşembe tarihinde saat 09.00’da okulda yaptığımız mezunlar toplantısında konuşmalar yapıldı, anılar tazelendi, slayt gösterisi sunuldu. Kültürel etkinlikler ile Erzurum’un tarihi yerlerine geziler düzenlendi.

Buluşma Programı Erzurum Öğretmen Evinde düzenlenen yemek eğlence ile sona erdi. Bu toplantıya bizler gibi Türkiye’nin dört bir yanında eğitimcilik yapan birçok arkadaşımızla bir araya gelmiş olmanın heyecanını yaşadık”
dedi.

Erzurum Ilıca Yavuz Selim Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’nun Tarihçesi

Erzurum’a bağlı Ilıca İlçesinin 2 km Güneyinde bulunan Yavuz Selim Yatılı İlköğretim Bölge Okulu 1942 yılında Pulur Köy Enstitüsü olarak açılmıştır.

1954 yılında adı Pulur İlköğretmen Okulu olarak değiştirilmiş, 1958 yılında Yavuz Selim İlköğretmen Okulu olarak, öğrenimine devam etmiş ve 1978 yılında öğretmen okullarının lağvedilmesinden sonra bu okulun adı Yavuz Selim Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’na dönüştürülmüştür.

Yavuz Selim Yatılı İlköğretim Bölge Okulu da yatılı okul olması sebebiyle öğrencilerin eğitim ve öğretimi başta olmak üzere gündelik hayattaki tüm faaliyetlerini gerçekleştirecekleri bir mekândır.

Yavuz Selim Yatılı İlköğretim Bölge Okulu 1942 yılında Ilıca bucağı merkez ilkokulunda kurularak 3 idareci, 10 öğretmen ve 200 de öğrencisiyle öğrenimine devam etmiştir.

1943-1944 öğretim yılında diğer köy enstitüleri tarafından gönderilen ekiplerce yapılan binalara taşınarak, öğrenimine burada başlamıştır.

Çevresinde bulunan Pulur Köyü ve doğusunda akan Pulur Çayından ismini alarak Pulur Köy Enstitüsü adı altında öğrenimine devam etmiştir. 1954 senesinde Pulur ilk öğretmen okulu olarak değişti ve 1958 yılında da Yavuz Selim İlk Öğretmen Okulu ismini alarak öğrenimine devam etti.

Yavuz Selim İlk Öğretmen Okulu, kuruluşunda 5 sınıflı olarak öğretim yapmış, 1953 yılında 6 sınıfta çıkarılmış ve 1973-74 ilköğretim yılında da 7 sınıfa çıkartılarak, üniversitelere girme hakkı tanınmıştır.

Kuruluşundan 1952 yılına kadar karma öğretim yapan okul, 1952 yılında kız öğrencileri İzmir Kızılçullu Köy Enstitüsüne nakledilmiş, yalnız erkek öğrencilerle öğretime devam edilmiştir.

1962 yılında tekrar karma öğretime gidilmiş, ancak yalnızca Erzurum Bölgesinden kız öğrenciler alınmıştır.

Yavuz Selim İlköğretmen Okuluna Erzurum, Trabzon, Gümüşhane ve Bingöl illerinden, öğrenci alınmıştır.

İlkokula dayalı 7 sınıflı bir ilk öğretmen okuludur. Geçen yıllarda 8 ahşap binada öğretim yapan okul, ikinci 5 yıllık planın öngördüğü 1968 yazında HK planında başlanan 10 milyon TL yatırımla inşası tamamlanan şimdiki modern binasına 1972-1973 öğretim yılı başında geçilmiştir. Öğretim yapılan bu binalarda 725 yatılı, 140 gündüzlü olmak üzere 865 öğrenci olup bunların 130'u yatılı kız öğrenci bulunmaktaydı.

Her yıl çok sayıda mezun veren Yavuz Selim İlköğretmen Okulu, ilk öğretmen seferberliği hizmetine önemli katkıda bulunmuştur. Bu güne kadar 2496 asıl ve 49 da okul dışı mezun vererek, hizmetini sürdürmüştür.

Yavuz Selim İlk öğretmen Okulu yakın zamana kadar döner sermayeli bir işletme durumundaydı. 1500 dönümlük bir araziye sahip döner sermaye de tarım ve hayvancılık ağırlıklı uygulama dersleri yapılmıştı. Ayrıca, okulun ve okul mensuplarının ihtiyaçlarını karşılayabilen; süt, yoğurt ve peynir gibi gıda maddeleri de imal edilmişti.

Yavuz Selim İlk öğretmen Okulu, 63 yıllık mazisi içerisinde yüzlerce öğretmen ve idareci yetiştirmiştir. 1992 yılından itibaren Anadolu Öğretmen Lisesi olarak öğretim faaliyetine devam etmekte iken; 1997 yılında Erzurum Nevzat Karabağ Anadolu Öğretmen Lisesinin açılmasıyla bir süre öğretime ara vermiş ve 2003-2004 öğretim yılında yeniden hizmete açılmıştır. Bu yeni dönemdeki ilk mezunlarını 2006-2007 öğretim yılında vermiştir.

2004 Aşkale depreminden sonra Erzurum Çat yolundaki geçici bir binada öğretime devam eden okul, günümüzde eski yerinde bir çok fonksiyonu içine alan bir kompleks şeklinde inşa edilen yeni ve modern binasında öğretime devam etmektedir.


HABER: Muhammet YAVRUOĞLU


2010 BULUŞMASINDAN BAZI GÖRÜNTÜLER:










10 Temmuz 2010 Cumartesi

SP BÜYÜK KONGRESİ, 11 TEMMUZ’DA


Saadet Partisi’nin Olağanüstü Kongresi; 11 Temmuz’da Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonunda yapılacak. Kongrenin, olası bir erken seçim nedeniyle öne çekildiği ve SP’de önemli kararların alınması bekleniyor.


Saadet Partisinin yarın (11 Temmuz 2010'da) büyük kongresi var. Normal Kongre tarihinin öne çekilmesinin, muhtemel bir erken seçim düşüncesinden kaynaklandığı belirtiliyor.


SP’li tecrübeli eski bir politikacıdan alınan bilgiye göre, “ ‘Kongreden İktidara’ sloganı ile yapılacak olan Olağanüstü Büyük Kongre ile Ülkenin tıkanan siyaseti için bir dönüm noktası olacağını, önümüzdeki seçim için yol haritasının belirleneceğini ve Türkiye'nin yeni umudunun SP olduğunu, siyasetin kavga ederek ve sürekli gerginlik üreterek değil, belli bir üslupla yapılması gerektiğini belirtilerek;

“Türkiye'nin bütün sorunlarına karşı çözüm önerileriyle milletin karşısına çıkıyoruz. Laf değil çözüm üreten, somut projeler ortaya koyan bir parti olmaya devam edeceğiz. 2008 yılındaki kongreyle büyük bir çıkış yakaladık. 11 Temmuz'da yapacağımız İktidara Yürüyüş Kongresi ise yeni ve büyük sıçrayışın başlangıcı olacak. Bu kongreyle birlikte yeni bir dönemi başlatacağız. SP ve Halk, el ele Yeniden Büyük Türkiye'nin kurulması için gerekli olan adımları hep birlikte atacağız” şeklinde konuştu.

Sürekli gerilim üreten, çatışan ve bunlardan beslenen bir siyasi yapının artık Türkiye'ye verecek hiçbir şeyinin kalmadığını, bundan sonra milletin toparlanma adresinin, sağlam ve güvenilir bir çatı olan SP’de olacağını iddia etti.

11 Temmuz Pazar günü yapacakları “Kongreden İktidara” adını verdikleri Genel Kongre ile ilgili toplumun nabzını tuttuklarını söyledi.

Saadet Partisi, Olağanüstü Genel Kongreye giderken toplumun değişik kesimlerinin de görüş ve önerilerini bir anketle tespit çalışması yaptıklarını ifade eden eski politikacı şunları söyledi;

“Bu anket çalışması sayesinde hem şimdiye kadar söylediklerimizin ve yaptıklarımızın nasıl anlaşıldığını görüyoruz, hem de kongreden sonra hangi konuların gündeme getirilmesinin beklendiğini sormak suretiyle ileriye dönük planlamalar yapacağız.

Örneğin diğer siyasi partiler kısır çekişmeler içerisinde iken, ekonomik, sosyal ve dış politika konularında çözüm önerilerimizi tüm kamuoyuna paylaşmıştık. Takdirle karşılanan önerilerimizden bir kaçı şunlardır;

‘Barış ve Kardeşlik için Gönüllü Birliktelik Projemiz’, vesayetten Millet egemenliğine dönüş için ‘Yeni Anayasa Çağrımız’, ‘Mayınlı arazilerin temizlenmesi hakkındaki kanun tasarısı ile ilgili arazilerin yabancılara verilmesinin sakıncalarını dile getirdiğimiz milli çözüm önerilerimiz’, ‘ekonomide ve dış politikada farklı ve milli çözüm önerilerimiz’ " dedi.

Kongre sonrası hangi konulara öncelik verilmesi gerekeceği konusunda ise sekiz madde arasında en çok işaretlenen konuların hemen gündeme getirileceğini dile getirerek,

Bu sekiz gündem maddesinin ‘yeni anayasa’, ’terör’, ‘işsizlik ve pahalılık’, ‘eğitim’, ‘dış politika’, ‘demokrasi ve insan hakları’, ‘aile ve boşanmalar’, ‘ahlaki konular’ olduğu görülmüştür.

Aslında tüm sorunlar acildir. Çözülemeyip ertelenen sorunlar dağ gibi önümüzde duruyor. Ülke sorunları konusunda adım atılamadığından hayat yaşanmaz hale gelmiştir.

‘Kongreden iktidara !‘ adını verdiğimiz bu kongrenin milletimizin umutsuzluğuna çare olacak Saadet iktidarının yolunu açacağına inanıyoruz”
dedi.

11 Temmuz'da Türkiye'de millet adına ve çözüm odaklı siyaset adına yeni bir sayfa açılacağını da kaydeden eski siyasetçi şunları söyledi:

“Bugüne kadar ortaya koyduğumuz eylem, çözüm projeleri ve siyasi kulvarda attığımız emin adımlarla Türkiye'de gerçekten ana muhalefet partisi gibi hareket ettik. Bundan sonrada da böyle olacağız. Kamplaşma ve kutuplaşmanın partisi olmadık, olmayacağız. Sağduyulu, kavga etmeyen, projelerle konuşan siyaset tarzımızı sürdüreceğiz. Bilgiye dayalı ve ahlâk ekseninde siyaset yapacağız" dedi.


Yol Ayrımı Olabilir mi?

Ancak, partililer ve halk arasında yaygın görüş; bu kongre ile Numan Kurtulmuş un partiyi Erbakan ve Milli Görüş Çizgisinden tamamen koparmak üzere gittiği, 11 Temmuz’daki kongre öncesi tecrübeli Gazeteci ve Köşe Yazarı Taha Akyol’a yaptığı açıklamalara ilişkin camiadan büyük tepkiler yükselmeye başladı.
Bilindiği üzere Gazeteci ve Köşe yazarı Taha Akyol’un köşesinde SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a atfen yazdığı:

Bana Sayın Erbakan’ın hiçbir müdahalesi olmadı. Ancak partimiz üzerinde ‘Erbakan Vesayeti olduğuna dair kamuoyunda bir algı var. Kongremizde bu algıyı kaldıracağız. Hem söylem, hem kadro olarak!’ sözleriyle, Kongrenin amacını açıklamıştır” ifadesi yanlış ya da maksadı aşmış ifadeler değilse, Kurtulmuş’un bu kongre ile bir operasyona hazırlandığı amacını taşıyacak olması partide büyük huzursuzluk doğurdu.
SP Genel Başkanı Kurtulmuş’un bu sözleri, ‘Kongreden iktidara’ adı verilen Olağanüstü Kongre’nin, Dünyaca tanınan Erbakan Hoca’nın manevi otoritesine karşı bir kalkışma zemini olabileceğini gösteriyor. Bu bakımdan da, Saadet Partisinin yarın yapılacak olan Olağanüstü Büyük Kongresi’nin bir kırılma noktası olabileceği, tecrübeli siyasi gözlemciler tarafından ifade edilmektedir.

Saadet Partisinin(SP) Olağanüstü Büyük Kongresi’nin yarın Ankara Atatürk Kapalı Spor Salonunda yapılacağı bildirilmiştir.


HABER: Muhammet YAVRUOĞLU

KPSS Sınavları Bugün Yapılıyor

10-25 Mayıs tarihleri arasında ÖSYM'ye başvuruda bulunan 4 yıllık yüksekokul mezunlarının sınavı bugün yapılıyor. Uzmanlık ve kariyer mesleklerini tercih edenler, Pazar günü de alan bilgisi sınavına girecek.


Kamu Personeli Seçme Sınavında (KPSS) bu yıl 3 milyon 254 bin 86 aday ter dökecek.

Yılın geri kalan bölümünde 39 bini Bütçe Kanunu hükümleri, geri kalan bölümü de Teşkilat Kanunlarında yapılan değişikliklerle bazı kuruluşlara verilen ek kadro çerçevesinde yaklaşık 99 bin kişi kamuda işe yerleştirilebilecek.

Üniversite mezunu 835 bin 320 aday, Cumartesi günü Genel Kültür ve Genel Yetenek sınavına girecek. Bunların 294 bin 910'unu da öğretmen olmak isteyen memur adayları oluşturacak. Uzmanlık ve kariyer mesleklerini tercih edenler, Pazar günü de alan bilgisi sınavına girecek.

31 Mayıs-06 Temmuz tarihleri arasında ÖSYM'ye KPSS başvurusu yapan ortaöğretim ve 2 yıllık yüksekokul mezunlarının sınavı ise 26 Eylül tarihinde gerçekleştirilecek.

Edinilen bilgiye göre, KPSS'ye girmek için 1 milyon 812 bin 103 ortaöğretim, 606 bin 663 adet de 2 yıllık yüksekokul mezunu başvuruda bulundu.

YENİ SINAV SONUCUNA
GÖRE YENİ YERLEŞTİRME


Bu arada Devlet Personel Başkanlığından alınan bilgiye göre, bu yılki sınav sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte daha önceki KPSS sonuçları hükümsüz hale gelecek. Sadece 2009 yılı içerisinde gerçekleştirilen kariyer uzmanlığı sınavı ile öğretmenlik sınavı bir sonraki sınava kadar geçerliliğini koruyacak.

Bu çerçevede genel sınav sonuçlarının açıklanmasından sonraki yerleştirmelerde, bu sınavlar esas alınacak.

ÖSYM'nin hafta sonundaki KPSS sonuçlarını ilan etmesinin ardından yeni memur yerleştirmeleri, bu sınavların sonucuna göre yapılacak.

13 BİN 922 ADAY MEMUR OLDU

Devlet Personel Başkanlığı, yılbaşından bu yana 13 bin 922 adayın memuriyete yerleştirme işleminin yapıldığını bildirdi. Bunların 1.608'i KİT'lere, 2.117'si mahalli idarelere, 3.408'i üniversitelere, geri kalanı da diğer kamu kurum ve kuruluşlarına yerleştirildi.

2010 Yılı Merkezi Bütçe Kanununa göre, bu yıl kamuya açıktan atama yoluyla 32 bin yeni memur alınacak. Bunların 7 binini üniversitelerin akademik personeli, 10 binini de öğretmenler oluşturacak.

2009 yılı içinde emekli olanların yerine de bu yıl içerisinde 20 bin 791 yeni memur alımında bulunulacak. Böylece açıktan atama ve emeklilik yoluyla boşalan kadrolara Bütçe Kanunu uyarınca yapılacak atamaların toplamı 52 bin 791'e yükselecek.

Bu arada Bütçe Kanununa ilave olarak Meclis'te yasalaşan düzenlemelerle bazı kuruluşlara ek kadro tahsisinde de bulunuldu.

Bu çerçevede, Milli Eğitim Bakanlığı, Bütçe Kanunu dışında bu yıl içerisinde 25 bin yeni öğretmen alacak.

Aynı şekilde Emniyet Genel Müdürlüğüne, Bütçe Kanunu limitleri dışında 20 bini polis, 10 bini de kıdemli başpolis ve başpolis olmak üzere 30 bin kadro ihdas edildi.

Diyanet İşleri Başkanlığı Teşkilat Kanunundaki yeni düzenleme ile de Diyanet İşleri Başkanlığına, Bütçe Kanunundaki sınırlamalara tabi olmaksızın yıl içerisinde 5 bin açıktan atama izni verildi.

Böylece kamu kuruluşlarına tahsis edilen kadroların tümünün bu yıl doldurulması halinde yılsonuna kadar kamuya yerleştirilebilecek yeni memur sayısı 112 bini geçecek.

Bu durumda, yılın geri kalan bölümünde kamuda yeni işe başlayacakların sayısı 99 bine kadar çıkabilecek.

9 Temmuz 2010 Cuma

Ahmet SAKA Hoca, Dualarla Hakk’a Uğurlandı

Geçtiğimiz gün hayatını kaybeden Hocaların Hocası Hacı Ahmet SAKA hocamız, bugün Cuma namazından sonra dualarla Hakk’a uğurlandı.

Geçtiğimiz gün hayatını kaybeden, Trabzon’un yetiştirdiği en değerli ve meşhur, halk tarafından en çok sevilen ve en önemli ilim, bilim ve eğitimcilerimizden biri olan, milletvekili, bakan, iş adamı, bürokrat, profesör, mühendis, öğretmen ve daha birçok dalda iştigal eden zevatın hocası, HOCALARIN HOCASI olarak ün yapan ve matematiğin her dalında ve İslami ilimlerde bir deha olan, İslami inancını en sade ve en güzel ve mütevazi bir şekilde bedenen ve ruhen bizzat yaşayan büyük tevazu sahibi, Karadeniz Teknik Üniversitesinin(KTÜ) emekli Öğretim Görevlisi ve Lineer Cebir, Yüksek Matematik ve Analitik Geometri gibi derslerin hocası Ahmet SAKA hoca, Trabzon Merkez İskenderpaşa camiinde ebediyete uğurlandı.

Trabzon Lisesi'nde ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Uzun yıllar eğitimci olarak büyük hizmetleri olan Hocaların Hocası Merhum Ahmet SAKA(96) için bugün saat 10.30’da Karadeniz Teknik Üniversitesi(KTÜ) Rektörlük Binasında düzenlenen töreninin ardından İskenderpaşa Camisi’nde Cuma Namazının edasını müteakiben büyük bir cemaatin iştiraki ile kılınan cenaze namazının ardından Trabzon Merkez Bahçecik (Kindinar) Mahallesindeki aile Mezarlığında dualarla defnedildi.

Merhum Ahmet SAKA’nın Cenaze Namazı’na ailesi ve yakınlarının yanı sıra, Trabzon Valisi Dr. Recep KIZILCIK, Trabzon Belediyesi Başkanı Dr Orhan Fevzi GÜMRÜKÇÜOĞLU, AK Parti Trabzon Milletvekili Mustafa CUMUR, Akçaabat Belediyesi Başkanı Şefik TÜRKMEN ve eski öğrencileri katıldı.

Benim de 1971 ve 1972 yıllarında KTÜ de hocam olan Hocaların Hocası Hacı Ahmet SAKA Hocamıza Allah’tan rahmet, kederli ailesine, eğitim camiasına, onu çok seven öğrencilerine ve sevenlerine sabırlar dileriz.

AHMET SAKA KİMDİR?

1914 yılında Trabzon’un Akçaabat İlçesi’nde doğdu. Babası Mehmet Efendi, annesi Halime Hanım’dır.

1930 yılında Cumhuriyet İlkokulu’ndan, 1936 yılında Trabzon Lisesi’nden mezun oldu. Yüksek öğretimini 1940 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Matematik Bölümü’nde tamamladı.
Ardından da 1940 yılında Kırklareli Topçu Birliği’nde başladığı askerlik eğitimini, 103. Topçu Alayında yedek teğmen olarak Hadımköy, Büyükçekmece’de sürdürdü. Sonra, askerlik görevini Konya Kuleli Askeri Lisesi’nde matematik öğretmeni olarak tamamladı.

Askerlik dönüşü 1943 yılında Trabzon Lisesi’ne Matematik öğretmeni olarak atandı. Bu görevi kesintisiz olarak 1963 yılına kadar devam etti. Bu tarihler arasında lisede matematik öğretmeni olarak görev yaparken Trabzon’da yeni açılan Sağlık Koleji’ndeki matematik derslerini verdi.

Daha sonra Erkek Sanat Enstitüsü’nde açılmış olan Tekniker Okulu’nda matematik derslerini vermek üzere görevlendirildi. Ticaret Lisesi’nin cebir, geometri, astronomi ve matematik derslerini yürüttü. İmam Hatip Lisesi’nde matematik derslerine girdi. Matematik alanında Trabzon’da otorite olarak kabul edildi ve Trabzon Lisesi’nin temel öğretmenleri arasına girdi.

02 Aralık 1963’de Karadeniz Teknik Üniversitesi, Temel Bilimler Fakültesi, Matematik Bölümü’ne Yüksek Matematik Öğretim Görevlisi olarak atandı. Üniversitenin Maşatlık’taki geçici barakalarında ilk ders verenler arasında Ahmet SAKA hoca da yer aldı. 1879 yılına kadar KTÜ deki bu görevine devam etti.

01 Ağustos 1979’da yaş haddinden emekliye ayrıldı. 1979’dan 1991’e kadar sözleşmeli olarak Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde ders vermeye devam etti.
Bu görevlerinin yanında 1963-1967 yılları arasında Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde ilk olarak kurulan Satın Alma Komisyonunun Başkanlığını yaptı. Üniversitenin kuruluşunda gerekli malzemelerin alınmasında çalıştı. Karadeniz Teknik Üniversitesi kitaplığının kuruluşunda görev aldı.

Prof. Dr. Mehmet Polat SAKA olan dahil Ahmet SAKA, evli 3 çocuk babasıydı. Okumaya ve araştırmaya çok meraklı olan merhum Ahmet SAKA’nın çok zengin bir kütüphanesi bulunmaktadır.

İlk çıkan KTÜ Dergisinde “Boyutlar” başlıklı makalesi yayınlandı ve bilim dünyasında çok büyük ilgi gördü. Ege Üniversitesince çıkarılan Dergi’de çok sayıda matematik üzerine makaleleri yayınladı.

Emeklilik sonrası yaşantısı

Eşi Selçuk Hanım’ın ölümünden sonra, zamanını Bahçecik Mahallesi’ndeki evinde mutlu ve sakin bir şekilde geçirir. Zaman zaman çarşıya, esnafa, pazara iner, camideki vakit namazlara katılırdı.
Ancak TOKİ tarafından evlerinin bulunduğu saha toplu konut alanına açılmıştı. Epey sıkıntı yaşadı. Zaman zaman karar merciinde bulunan öğrencilerinden şikâyetçi oluyordu. Nihayet TOKİ ile anlaştı ve Tanjant KAREMAR civarındaki yeni evlerine taşınmıştı. O artık dalından koparılmış bir çiçek gibi idi. Yarım yüzyıl yaşadığı evinden mahallesinden, eş, dost ve arkadaş ve akrabasından zoraki koparılmıştı. Bu durum onun yaşantısındaki düzeninin bozulmasına yol açmıştı. Zaten eşine olan sevgisi ve muhabbeti ve onun yerini hiçbir şeyin dolduramaması onu çok sarmıştı. Bir de üstüne üstlük evinden barkından ayrılmak zorunda kalması onun için büyük yıkım olmuştu.

Onun ilme, bilime ve hayata bakışı daima İslami açıdan olmuştur. İnançlı ve çok dindar bir insandı. Tıpkı çağdaşı merhum İsmail Hakkı BERMEN hocamız gibi inancı çok güçlü, Hak ve hakikat dostu hocalarımızdandı. Allah(C.C.) adını dilinden hiç düşürmeyen, mütevazi ve inandığı değerleri her ne pahasına olursa olsun savunan bir insandı.

Öğrenciler arasında onun dindarlığını ve Hak dostu oluşundan yararlanmak isteyen öğrencileri zaman zaman olurdu. Analitik Geometri dersimize geliyorlardı. O tarihlerde İnşaat, Jeodezi, Makine, Elektrik ve Jeoloji bölümleri birlikte derslere girerdik. Bir gün derse geç geldi. Sınıfa girerken yüzü kıp kırmız kesilmişti. Sınıfta kısa bir dolandı. “Yahu çocuklar bunu yapmayın” dedi. “Bir arkadaşınız yazılı kağıdına ‘Ne olur hocam, Allah rızası için bana geçer no ver’ diye yazmış. Ben şimdi onu nasıl geçirmeyeyim. Ne olur bunu lütfen yapmayın. Mecburen o arkadaşınıza geçerli not verdim, ancak rahat değilim” dedi. Üzüntüsünü belirtikten sonra derse başlamıştı.

Onun öğrencileriyle ilişkileri babacanca idi. Her soruya cevap verir. Diğer matematik derslerinde hocalarımızın çözemediği problemleri çarçabuk çözer, en güzel şekilde bizlere anlatırdı.
O öğrencileri unutmadı, unutamadı. Nerede bir öğrencini görse muhabbeti koyulaştırır, sohbetin bitmesini bir türlü istemezdi. Çeşitli nedenlerle dinleyenlere “bak bu benim öğrencindi” diyerek, memnuniyetini belirtmekten büyük haz duyardı. Konuşmaları hep ölçülü ve özenli idi. Hep Allah-u Teâlâ’nın ve Peygamberimizin sevgisi ile içleri donatılmış olurdu. Ondan öğrencileri olarak çok şeyler öğrendik.

Allah ondan razı olsun. Mekânı Cennet olsun. İnşallah…

HABERve FOTO : Muhammet YAVRUOĞLU
CENAZE FOTO : Muammer MAZLUM
CENAZEDEN GÖRÜNTÜLER.






8 Temmuz 2010 Perşembe

MİRAC KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN


BUGÜN MİRAC KANDİLİ

08 TEMMUZ 2010(HİCRİ-26 RECEB 1431) Perşembe



CENAB-I HAK TEÂLÂ(c.c.)’IN “ YA MUHAMMED, SEN OLMASAYDIN

FELEKLERİ(Kâinatı) YARATMAZDIM” DİYE BUYURDUĞU,

ÂLEMLERE RAHMET PEYGAMBERİ, PEYGAMBERİMİZ

HZ. MUHAMMED(S.A.V.)’İN MİRAC’A ÇIKTIĞI GECENİN YILDÖNÜMÜDÜR.


RASULULLAH(S.A.V.) HÜRMETİNE DUALARIN KABUL EDİLDİĞİ BÖYLE
İSTİSNAİ OLAN KANDİL GECELERİNDE DUALARINIZ ALLAH(c.c.) İNDİNDE
KABUL ve MAKBUL OLSUN.

DÜNYA ve AHİRET, İKİ CİHAN SAADETİNİZ OLSUN.


MÜBAREK MİRAC KANDİLİNİZ
KUTLU OLSUN.

MİRAÇ VE İSRA HADİSESİ VE MİRAÇ KANDİLİ


Fikret UÇAR Hoca'nın Makalesi:

MİRAÇ VE İSRA HADİSESİ VE MİRAÇ KANDİLİ

8 Temmuz 2010 Perşembeyi Cuma’ya bağlayan gece Miraç Kandilidir. Miraç, Arapçada merdiven, yukarı çıkmak, yükselmek manalarına gelir. Hz. Peygamber (S.A.V.)' in göğe yükselerek, Allah'ın huzuruna kabul edilmesi, yani Miraç olayı hicretten bir yıl ya da on yedi ay önce Receb ayının yirmi yedinci gecesi gerçekleşmiştir.

Kadir gecesinden sonra en feyizli ve bereketin coştuğu mübarek bir gecedir.
Miraç, beşeri duygu ve hislerden, ter temiz bir kulluğa, en yüce mertebeye yükseliştir. Resulullahın (S.A.V.) şahsında insanlığın önüne açılmış sınırsız bir ufuktur.

Miraç, aklın durup, imanın başladığı yerdir. Bu ulvi seyahat, mucizelerin en büyüğüdür. Bu ilahî yolculuğun ilk merhalesi olan Mescid-i Aksâya kadarki safha Kur'ân'da şöyle anlatılır:

“Ayetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram'dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksan sıfattan münezzehtir. Şüphesiz ki, O her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi)

Miracın ikinci merhalesi de Mescid-i Aksâdan başlayarak semanın bütün tabakalarından geçip tâ İlâhi huzura varmasıdır.

Miraç, Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ'ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.

Peygamber Aleyhisselam Mescid-i Haramdan, Mescid-i Aksâ'ya yarın ata benzer beyaz bir Cennet bineği olan Burak ile geldi. Kudüs'e gelmeden yol üzerinde Hz. Musa'nın makamına uğradı, orada iki rekât namaz kıldı, daha sonra Mescid-i Aksâ'ya geldi.

Orada bütün peygamberler kendisini karşılayıp Miracını kutladılar. Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam burada peygamberlere iki rekât namaz kıldırdı, bir hutbe okudu. Bir rivayette Hz. İsa'nın doğduğu yer olan Betlaham'a uğradı, orada da iki rekât namaz kıldı. Ve bugün Kubbetü's-Sahra'nın bulunduğu yerden Muallâk Taşının üzerinden Miraca yükseldi.

Hz. Peygamber, Beytü'l-Makdis'te kurulan bir Miraç’la ve yanında Cebrail olduğu halde göğe yükselmeye başladı. Göğün birinci katında Hz. Âdem, ikinci katında Hz. İsa ve Yahya, üçüncü katında Hz. Yusuf, dördüncü katında Hz. İdris, beşinci katında Hz. Harun, altıncı katında Hz. Musa ve yedinci katında Hz. İbrahim ile görüştü. Cebrail A.S. ile birlikte yükseliş Sidretü'l Münteha'ya kadar sürdü.

Cebrail, "Buradan bir parmak ucu ileri geçecek olursam yanarım" diyerek, Sidretü'l Münteha'da kaldı. Hz. Peygamber (a.s) buradan itibaren Refref adlı başka bir binekle yükselişini sürdürdü. Bu yükseliş sırasında Cennet ve nimetlerini, Cehennem ve azabını müşahede etti. Sonunda Allah-u Teala(C.C.)’nın huzuruna kabul edildi.

Yeniden Refref ile Sidretü'l-Münteha'ya, oradan Burak'la Kudüs'e, oradan da Mekke'ye döndürüldü.

Hz. Peygamber (S.A.V.) ertesi günü Miraç olayını ashabına anlattı. Olayı duyan müşrikler yoğun bir kampanya başlatarak, Hz. Peygamber (S.A.V.)'i suçlamaya, alaya almaya başladılar. Bu kampanya bazı Müslümanları da etkileyerek, şüpheye düşürdü.

Olayın gerçek olup olmadığını araştırmak isteyenler Mekke'ye gelmekte olan bir kervanın nerede olduğu ve Mescidin kaç kapısı, kaç penceresi var, gibi sorular sorarak Hz. Peygamber (S.A.V.)'i sınadılar.

Resulullah hepsine cevap verirken, Hazret-i Ebu Bekir, “Öyledir ya Resulallah, aynen öyledir” derdi. Çünkü Hazret-i Ebu Bekir, tüccardı, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı iyi biliyordu. Kâfirlerin kendileri de oraları çok iyi biliyorlardı. Bu bakımdan kâfirler, “Yanlış söylüyorsun” diyemiyorlar, inat için dahi olsa, Resulullah’ın cevaplarını inkâr edemiyorlardı. Resulullah Efendimiz(S.A.V.), edebinden, hayâsından karşısındakinin yüzüne bile bakmazdı.

Mescid-i Aksa’nın kaç penceresi olduğunu bilmiyordu. Daha sonra bu olayı şöyle anlattı. Mescid-i Aksa’da etrafıma bakmamıştım. Sorduklarını görmemiştim. Kureyş beni yalanlayınca, o anda Cebrail Aleyhisselam, Mescid-i Aksa’yı gözümün önüne getirdi. Sorularına hemen cevap veriyordum. Hz. Peygamber(S.A.V.)'in verdiği bilgilerin doğruluğu Müslümanları şüpheden kurtardıysa da müşriklerin inatlarını kırmaya yetmedi. Miraç olayı inatlarını ve düşmanlıklarını daha da artırdı. Hz. Ebu Bekir(R.A.), bu olayı soran müşriklere "O söylüyorsa şüphesiz doğrudur" cevabını vermişti. Bu tutumu nedeniyle Hz. Ebu Bekir, Hz. Peygamber(S.A.V.)'ce "Sıddîk" lakabıyla onurlandırıldı.

Miraç hediyesi şunlardır:

1- Beş vakit namaz ki, aslında mükâfat itibarıyla elli vakit ibadettir. Efendimiz sanki Miraç’taki ilahi lezzeti tadınca, o imkânın, kendi kabiliyetleri nispetinde müminlere de verilmesi için niyazda bulunmuş ve niyazı kabul edilerek, o kapı müminler için de bir ölçüde açık bırakılmıştır. Bu gerçeği de, “Namaz, müminlerin miracıdır” diye ilân buyurmuştur.

Sahabe-i Kiram Efendilerimiz, namazı, imandan sonraki en önemli bir esas kabul etmiş ve onu gaye ölçüsünde bir vesile seviyesinde görmüşlerdir. "İnsan ile küfür arasında sadece namaz ya da namazı terk vardır" demişlerdir.

Evet, onlara göre, küfürle insan arasındaki biricik perde, namazın kılınması veya kılınmamasıdır. Namaz kılınmazsa, o perde kalkar aradan. İnsanın öbür tarafa, tehlikeli bölgeye geçmiş olma ihtimali hâsıl olur. Düşmüş ve kapaklanmış olma ihtimali belirir. İşte namaz o kadar önemlidir.

2- Şirk koşmayanların ebedî olarak Cehennem’de kalmayıp, eninde sonunda Cennet’e girecekleri müjdesi.

3- Bakara Suresi’nin son iki ayeti (Amenerrasulü). Bu son iki ayet, Cibrîl-i Emin vasıtasıyla nâzil olmamış, Resûlullah Efendimiz bunları Miraç gecesinde vasıtasız olarak işitmiştir.

Bundan dolayı Bakara Suresi, Medine devrinde nazil olmuştur, ancak o takdirde bu iki âyet müstesna olarak daha önce nazil olmuş demektir.

4- Tahiyyât duası. Miraç’ta Allahu Teâlâ ile Resulullah (S.A.V.) arasında geçen bir ulvî konuşmanın, Tahiyyat duası şeklinde kutlu bir hatıra olarak, müminlere bırakıldığı kitaplarımızda yer alır. Efendimiz tarafından öğretildiği kesin olan bu mübarek duanın, Miraç gibi mümini yükselttiği aşikârdır.

5- Melekleri, Cennet’i ve Allah(C.C.)’ın Cemali’ni gördü. Efendimiz (S.A.V.), iman esaslarının hakikatlerini göz ile görüp, melekleri, Cennet’i, âhireti, hatta Cenâb-ı Hakk’ı göz ile müşahede etti.

Miraç Gecesinde Sadık bir Kul Olarak, Neler Yapabiliriz?

Beş vakit namazın bu gecede geldiğini düşünüp, namazla Miraç hadisesini hatırlamalı ve her namazla adeta Miraç’ı yaşamalıyız. Bakara Suresi’nin son ayetlerindeki dualarda olduğu gibi Allah’a tüm kalbiyle içtenlikle dua etmeli, elimizden geliyorsa Kur’an’ı hatmetmeli veya en azından bir miktarını okumalıyız.

Küstürdüklerimizden helallik almalıyız, annemizin, babamızın ellerini öpüp, ihtiyaçlarını karşılamalı, onları memnun etmeliyiz. İyiliğini gördüğümüz insanlara karşı vefalı davranmaya söz vermeliyiz.

Günahlarımızı affettirebilmemiz için bir taraftan sadakalar vermeli, bir taraftan da, bir daha işlememek üzere günahlarımıza tövbe istiğfar etmeliyiz.

Ölmüşlerimiz adına hayırlar yaparak, sadakalar vererek ve Fatihalar okuyarak onları anmalıyız.

Küçüklere şefkatli, büyüklere hürmetli davranmalı, kimseyi incitmemeliyiz.

Âlimlere saygıda kusur etmemeli, ilim meclislerine koşup giderek, sohbeti dinlenebilecek âlimlerin derslerine katılmalı, ilimle ve çalışmakla cehaletin, didişmenin ve fakirliğin belini kırmalıyız.

Beş vakit namazı hayatın gayesi bilmeli, bu geceden itibaren onu asla bırakmayacağımıza söz vermeli ve bolca nefis muhasebesi yapmalıyız.

Ayrıca bu gecenin feyiz ve bereketinden istifade etmek için Camilere koşulmalı, vaaz, mevlid, ilahiler ve Kur’an dinlenmeli, mümkünse Tesbih Namazı kılınmalıdır.

Miraç gecesi Yatsı namazından sonra 12 rekât Hacet namazı kılınabilir. Her rekâtta Fatiha’dan sonra 10 İhlâs-ı Şerif okunur. Namaza:

“Ya Rabbi! Rıza-i Şerifin için niyet eyledim namaza. Bu gece yedi kat gökleri ve bütün esrarını göstererek, muhabbetin ile müşerref kıldığın Resul-i Zişan Efendimiz Hz. Muhammed(S.A.V.) hürmetine ben aciz kulunu afvı ilahine, feyzi ilahine ve rıza-ı ilahine mazhar eyle” diye niyet edilmeli.

Namazdan sonra aşağıdaki gibi tesbih çekilebilir:

4 Fatiha-i şerife 100 defa
Sübhânallahi velhamdü lillâhi ve lâ ilâhe illallâhü vellâhü ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâh’l-aliyyil-azıym.
100 İstiğfarı Şerif

100 Salevâtı şerife okunup, duâ yapılır.

Bu namazda İhlâslar 100 defa okunursa veya bu namaz 100 rekât olarak kılınırsa; bunu yerine getiren mü’min huzuru ilâhiye namaz borçlusu olarak çıkmaz.

Miraç gecesinden sonraki gün, oruç tutulup öğle ile ikindi arasında 4 rekât namaz kılınabilir. Her rekâtta Fatiha’dan sonra 5 Âyetül kürsi, 5 Kâfirun, 5 İhlâs-ı Şerif, 5 Felak, 5 Nas sûreleri okunur.

Miraç kandilinizi en samimi duygularla tebrik eder, sağlık ve mutluluk dolu günler geçirmenizi yüce Mevlâ’mızdan niyaz ederim.

Allah’a emanet olun.

Fikret UÇAR
fikrethoca61@hotmail.com

MÜFTÜ VEYSEL ÇAKI’DAN “MİRAÇ KANDİLİ MESAJI”

Trabzon İl Müftüsü Veysel ÇAKI: “Miraç Kandili vesilesiyle sadece çevremizdeki insanlara değil, bütün kâinata sevgi, dostluk, hikmet ve rahmet penceresinden bakmaya başlayabilirsek, bize sunulan bu altın fırsatı iyi değerlendirmiş, birey ve toplum olarak Miracı gerçekten idrak etmiş oluruz” dedi.


Bugün 8 Temmuz 2010 (26 Recep 1431) Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan bu gece Mübarek MİRAÇ KANDİLİ’dir.
Miraç Kandili nedeniyle Trabzon İl Müftüsü Veysel ÇAKI, bir Mesaj yayınladı.

MÜFTÜ Veysel ÇAKI’NIN MİRAÇ KANDİLİ MESAJI:

“08.07.2010 Perşembe gününü Cuma gününe bağlayan gece, nice ilahi hikmet, sır ve bereketi içinde barındıran Miraç Kandilidir. Böylesi ilahi hikmet ve manalarla dolu geceyi idrak etmenin mutluluğunu hep birlikte yaşamaktayız.

Kelime anlamıyla “gece yolculuğu” manasına gelen İsra ve “yükselmek, yükseğe çıkmak, yükselmeyi sağlayan vasıta” anlamına gelen Miraç; âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimize, Mekke döneminde bir gece, Yüce Yaratan’ın sonsuz kudretinin eserlerini temaşa etmesi için önce Mescid-i Aksa’ya, oradan da semaya yaptırılan hikmet yüklü yolculuğu ifade eder.

Miraç hadisesi, ilahi kudret ve lütfün bir tezahürü olması yönüyle müminler için madde ve ötesini birlikte düşünme ve algılama imkanı; Allah’a olan iman ve Hz. Peygamber’e bağlılıklarını pekiştiren bir sınav, Peygamber Efendimiz için de Yüce Mevla’nın yardım ve desteğine mazhar olarak risalet görevinde moral kazanma vesilesi olmuştur. Yaratılanların en şereflisi olan Hz. Peygamber’in Rabbinin huzuruna kabul edilişini temsil eden İsra ve Miraç mucizesi bizlere insanın, ilahi rızaya ve desteğe ulaştığında akıl ve idraki zorlayacak derecede nice üst makamları ulaşabildiğini gösterdiği gibi mana âleminde yükselip ilahi rahmet ve huzura erişmenin, öncelikle gönül ve ruh temizliğinden, ahlaki erdemlere yükselişten, her şeyin sahibi olan Yüce Allah’a bağlılık ve boyun eğmeden geçtiğini de hatırlatmaktadır.

Miraç gecesi farz kılınan beş vakit namazın “ Mü’minlerin Miracı” olarak nitelendirilmesi de, namazın böyle bir yükselişte ne derece etkin ve önemli bir ibadet olduğunu gösterir. Gerçekten sadece bedeni ile değil özüyle, gönlüyle, duygu ve düşüncesiyle Allah’a yönelen ve namazda Rabbi ile baş başa kalmanın mutluluğunu yakalayan bir mü’min, daima O’nun gözetimi ve desteği altında olduğunu hatırdan hiç çıkarmayarak, bu bilinçle hayatının bütününe farklı bir anlam yükleyecektir.

Bu gece idrak ettiğimiz Miraç Kandili vesilesiyle geçmişimizin muhasebesini yaparak, geleceğimizi daha aydınlık kılabilirsek, sadece çevremizdeki insanlara değil, bütün kâinata sevgi, dostluk, hikmet ve rahmet penceresinden bakmaya başlayabilirsek, bize sunulan bu altın fırsatı iyi değerlendirmiş, birey ve toplum olarak Miracı gerçekten idrak etmiş oluruz.
Bundan ruhlara, manevi hayatın ihmaliyle daralan kalplere bu gecenin huzur getirmesi dileğiyle, bütün vatandaşlarımızın, özellikle Trabzon halkımızın Miraç Kandilini tebrik ediyor, bu gecenin insanlığın barış, huzur ve mutluluğuna, bütün Müminlerin de arınmasına ve affına vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum”
dedi.

MİRAÇ KANDİLİ vesilesiyle, Müftülükçe bu akşam Trabzon Merkez ÇARŞI CAMİİNDE, Miraç Özel Kutlama Programı icra edilecektir.


HABER ve FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU