TRABZON – TMMOB İnşaat
Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu, Trabzon İli Araklı İlçesi'nde
18 Haziran 2019 günü meydana gelen ve toplam 10 kişinin ölümüne ve önemli
ölçüde maddi hasara yol açan taşkın ve heyelan afetine ilişkin "Taşkın ve
Heyelan ile İlgili Teknik İnceleme Raporu" yayınladı.
İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu adına yapılan basın açıklaması:
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI TRABZON ŞUBESİ VE KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERİSTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 18 HAZİRAN 2019 TARİHİNDE ARAKLI’DA MEYDANA GELEN TAŞKIN VE HEYELAN İLE İLGİLİ TEKNİK İNCELEME RAPORU
Yüzeysel erozyonu ve bunun sonucunda oluşan sediment taşınımını önlemek, en azından azaltmak için çeşitli yapısal önlemler alınabilir. Bu kapsamda alınabilecek ilk ve en önemli önlem; tarım, mera ve orman alanlarında tabiatta bozulmuş dengenin yeniden oluşturularak yüzey akışlarının önlenmesi ve toprağın korunması gayesiyle, teraslama ve ağaçlandırma gibi arazi ıslahı önlemlerinin uygulanmasıdır. Yan dere mecralarındaki oyulmalar; yamaç göçmeleri, heyelanlar, kayalık alanlardaki fiziki ayrışmadan kaynaklardan erozyon ve rüsubatı önlemek ve/veya kontrol etmek amacıyla yapısal önlemler alınmalıdır. Oyuntu ve mecralarda erozyon ve rüsubat hareketinin önlenmesi, suyun aşındırma gücü ile dere yatağı direnci arasında denge kurmayı gerektirir ki bu sonucu elde etmenin yolu dere yatağı eğimini, böylece suyun hızı ve aşındırma gücünü azaltmaktır. Bu maksatla yan dere mecralarında çeşitli eşikler, ıslah sekileri, tersip bentleri, taban kuşakları ve britler inşa edilebilir; boyuna yapılar inşa ederek dere yatağı direnci artırılabilir. Eğer havzadan kaynaklanan rüsubat kontrol edilemiyorsa depolanması maksadıyla tersip bentleri inşa edilebilir. Ancak tersip bentlerinin memba tarafları kısa sürede dolmakta olup biriken malzemenin buradan uzaklaştırılması gerekir. Alternatif bir çözüm olarak, ince malzemenin mansaba aktarılıp iri malzemenin tutulduğu geçirimli tersip bentlerinin yapımı da bir yarar sağlayabilmektedir. Akarsu yatakları belli aralıklarla kontrol edilerek gerekiyorsa önlemler alınmalıdır.
İnşaat Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu adına yapılan basın açıklaması:
"Basınımızın
Değerli Temsilcileri;
Trabzon
İli Araklı İlçesi'nde 18 Haziran 2019 günü meydana gelen ve toplam 10 kişinin
ölümüne ve önemli ölçüde maddi hasara yol açan taşkın ve heyelan afetiyle
ilgili olarak Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü (KTÜ MF İMB) Öğretim Elemanları Prof. Dr. Ömer YÜKSEK, Doç.
Dr. Erol ŞADOĞLU ve Dr. Öğr. Üyesi Osman ÜÇÜNCÜ ve TMMOB İnşaat Mühendisleri
Odası (İMO) Trabzon Şubesi Başkanı İnş. Müh. Muzaffer AYDIN, bir arazi
çalışması gerçekleştirmiştir.
Bu
raporda, bu arazi çalışması sırasında yapılan gözlem ve tespitler sunulmuş,
bölgedeki taşkın ve heyelan durumu irdelenmiş, afetin ve hasarların sebepleri
araştırılmış ve benzer afetlerin olmaması, olması durumunda oluşacak can ve mal
kayıplarının en aza indirilmesi için atılması gereken adımlar ve alınması
gereken önlemler
değerlendirilmiştir.
İlgili
raporun detayı haberin devamındadır...
Saygılarımızla…"
17.07.2019
TMMOB İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI TRABZON ŞUBESİ VE KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERİSTESİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ 18 HAZİRAN 2019 TARİHİNDE ARAKLI’DA MEYDANA GELEN TAŞKIN VE HEYELAN İLE İLGİLİ TEKNİK İNCELEME RAPORU
Hazırlayanlar:
Prof.
Dr. Ömer YÜKSEK Doç. Dr. Erol ŞADOĞLU
Dr.
Öğr. Üyesi Osman ÜÇÜNCÜ İnş. Müh. Muzaffer AYDIN
ÖZET
Trabzon
İli Araklı İlçesi’nde 18 Haziran 2019 günü meydana gelen ve toplam 10 kişinin
ölümüne ve önemli ölçüde maddi hasara yol açan taşkın ve heyelan afetiyle
ilgili olarak Karadeniz Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat
Mühendisliği Bölümü (KTÜ MF İMB) Öğretim Elemanları Prof. Dr. Ömer YÜKSEK, Doç.
Dr. Erol ŞADOĞLU ve Dr. Öğr. Üyesi Osman ÜÇÜNCÜ ve TMMOB İnşaat Mühendisleri
Odası (İMO) Trabzon Şubesi Başkanı İnş. Müh. Muzaffer AYDIN, bir arazi
çalışması gerçekleştirmiştir. Bu raporda, bu arazi çalışması sırasında yapılan
gözlem ve tespitler sunulmuş, bölgedeki taşkın ve heyelan durumu irdelenmiş,
afetin ve hasarların sebepleri araştırılmış ve benzer afetlerin olmaması,
olması durumunda oluşacak can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için atılması
gereken adımlar ve alınması gereken önlemler değerlendirilmiştir.
1. GİRİŞ
Trabzon
İli Araklı İlçesinde 18 Haziran 2019 Salı günü meydana gelen taşkın ve heyelan
(bu iki olay bundan sonra kısaca afet olarak ifade edilecektir) sonucunda 10
kişi ölmüştür. Afet sonucunda meydana gelen maddi zarar henüz kesin olarak
belirlenmemiş olmakla birlikte, onlarca milyon TL'lik bir hasarın meydana
geldiği ifade edilmektedir.
Adı
geçen afetle ilgili olarak çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlarca çok sayıda
açıklama yapılmış olup; bu raporda olayın İnşaat Mühendisliği açısından bir
değerlendirilmesi yapılmıştır. Bu kapsamda, KTÜ MF İMB'den toplam 3 Öğretim
Üyesi, İMO Trabzon Şubesi'nden ise 1 İnşaat Mühendisi olmak üzere toplam 4
kişilik bir teknik ekip, afetin olduğu Trabzon İli Araklı İlçesi Çamlıktepe
Mahallesi’nde bir arazi çalışması gerçekleştirmiştir. Bu kapsamda, önemli
ölçüde can ve mal kayıplarının olduğu yerlerde arazi incelemeleri yapılmış,
afete maruz kalan vatandaşlarla görüşülmüş, oluşan hasarlarla ilgili olarak
yazılı ve görsel bilgiler derlenmiştir. Elde edilen arazi bilgilerinin ve
çeşitli kaynaklardan elde edilen diğer bilgilerin değerlendirilmesi sonucunda
aşağıdaki rapor hazırlanmıştır.
Hazırlanan
bu raporun asıl gayesi, meydana gelen afetin teknik bir analizini yaparak,
benzer afetlerden korunma ve en az zararla kurtulabilmek için
yapılabileceklerin ortaya konmasıdır. Bu bağlamda, taşkın ve heyelanlar
hakkında kısa bir bilgi sunulmuş, bölgenin coğrafi yapısı ve bitki örtüsü
hakkında kısa bilgi verilmiş ve oluşan afetin kısa bir hidrolojik analizi
yapılmıştır. Daha sonra, gerçekleştirilen arazi çalışması sırasında yapılan
gözlemler ve elde edilen bilgiler değerlendirilmiştir. Afette meydana gelen can
ve mal kayıplarının sebepleri ve benzer afetlerin meydana gelmemesi ve meydana
gelirse de oluşacak can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için atılması
gereken adımlar ve alınması gereken önlemler ile ilgili çözüm önerileri ayrı
bir başlık altında irdelenmiştir. Raporun son bölümünde ise, tüm çalışmalardan
elde edilen sonuçlar sunularak genel bir değerlendirme yapılmıştır. Raporun,
önemli ölçüde taşkın ve heyelan riski taşıyan Ülkemiz ve Bölgemiz için faydalı
sonuçlara sebep olması en büyük dileğimizdir.
2. TAŞKIN VE
HEYELANLAR HAKKINDA GENEL BİLGİ
Tabii
bir afet olarak taşkın, bir akarsuyun çeşitli sebeplerle yatağından taşarak,
çevresindeki arazilere, yerleşim yerlerine, altyapı tesislerine ve canlılara
zarar vermek suretiyle, etki bölgesinde normal sosyo - ekonomik faaliyeti
kesintiye uğratacak ölçüde bir akış büyüklüğü oluşturması olayı şeklinde ifade
edilmektedir. Dünyanın birçok bölgesinde aşırı yöresel yağışlardan veya toplu
kar erimelerinden sonra yaşanan akarsu taşkınları oldukça yaygındır. Taşkın,
yaşandığı bölgenin iklim şartlarına, bitki örtüsüne ve arazi kullanımına ve
geoteknik ve topografik niteliklerine bağlı olarak gelişen bir doğal oluşumdur.
Ancak taşkın zararları, büyük ölçüde insan faaliyetlerinin bir sonucu olarak
meydana gelmektedir. Genel anlamda toprak kayması olarak adlandırılabilecek
olan heyelanların çeşitli sebepleri olmakla birlikte, Doğu Karadeniz Bölgesi
gibi dik eğimli yamaçların etkin olduğu arazilerde şiddetli yağışların
etkisiyle zeminin kayma direncinin azalması sonucunda büyük heyelanlar meydana
gelmekte ve çoğu defa taşkınlarla heyelanlar birlikte meydana gelmektedir.
Doğu
Karadeniz Bölgesi'nde taşkın ve heyelan olaylarının sık bir şekilde
yaşanmasında; bölgenin sahip olduğu iklim, toprak, bitki örtüsü ve jeolojik ve
jeomorfolojik özellikleri önemli etkiye sahiptir. Taşkın ve heyelanların
sebepleri; doğal ve yapay (insan yapısı) sebepler şeklinde iki ana gruba
ayrılabilir. Doğal sebeplerin en önemlisi, şiddetli yağmurlardır. Genellikle
kısa süreli (1-6 saat) olan yağmurların şiddetleri çok fazla (10-30 mm/saat)
olduğundan, hem yağmur sularının zemine sızmaları için gerekli vakit az
olduğundan yağan yağmurun önemli bir kısmı akışa geçmekte ve taşkınların
debileri artmaktadır; hem de taşkınlara karşı önlem almak için gerekli zaman
azalmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalar, yağış şiddetlerinde önemli bir
artış eğilimi gözlenmediği halde taşkınlar sonucu meydana gelen can ve mal
kayıplarında önemli ölçüde artışlar olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durumda,
taşkın zararlarının artmasında asıl etmenin daha şiddetli yağışların yağması
olmadığı açıkça anlaşılmakta ve bu durumun ana sebeplerinin başka faktörlere
bağlı olduğu açıkça görülmektedir. Bu kapsamda, taşkın zararlarının en önemli
sebebi olarak "insan müdahalesi", başka bir sebeple beşeri faktörler
ortaya çıkmaktadır.
Doğu
Karadeniz Bölgesi’nde, denizden itibaren dağların hemen yükselmesi, Bölgenin
dik yamaçlara sahip bir morfolojisinin oluşmasına sebep olmuştur. Heyelan ya da
toprak kayması birbiriyle ilişkili kavramlar olmakla birlikte, toprak kayması
yalnız zemin kitlesinin yerçekimi, eğim, su ve benzeri diğer kuvvetlerin
etkisiyle aşağı ve dışa doğru hareketini tanımlarken; heyelan kavramı
kayalardan, döküntü örtüsünden veya zeminden oluşan kütlelerin bahsedilen
kuvvetler altında yer değiştirmesini tanımlamaktadır.
3. BÖLGENİN COĞRAFİ
YAPISI VE BİTKİ ÖRTÜSÜ
Trabzon’a
bağlı Araklı İlçesi'nin arazi yapısı, Doğu Karadeniz Bölgesi’nin genelinde
olduğu gibi engebeli ve dağlıktır. Taşkının meydana geldiği Çamlıktepe
Mahallesi ve civarının GOOGLE EARTH haritası Şekil 1’de sunulmuştur. Taşkın
bölgesinde az miktarda tarımsal faaliyetler mevcut olup, yüksek kesimlerde
kısmen ormanlık arazi mevcuttur. Taşkın ve heyelanın etkin olduğu ve can ve mal
kayıplarının büyük kısmının meydana geldiği alanın önemli bir kısmı Çamlıktepe Mahallesi
sınırları içinde kalmakta olup, özellikle heyelanın meydana geldiği alan
Yüceyurt Mahallesi sınırları içinde yer almaktadır. Afetin meydana geldiği
bölgede genellikle dik eğimli bir arazi mevcut olup, özellikle heyelanın
oluştuğu yukarı kısımlardaki yamaçların eğimleri oldukça büyüktür.
(Şekil 1. Taşkın
Alanı Haritası)
4. AFETİN KISA
HİDROLOJİK ANALİZİ
Yörede
18 Haziran tarihinde meydana gelen taşkınla ilgili geniş bir hidro-meteorolojik
analiz yapmak için gerekli veriler (yağış şiddetleri, akarsu debileri vb)
mevcut olmamakla birlikte, ilgili ve yetkili kurum ve kuruluşlardan alınan ve
resmi olmayan bilgilere göre, Araklı’da 24 saatlik sürede yaklaşık 14 mm
yüksekliğinde yağış yağmıştır. Bu kadar küçük şiddetteki ve miktardaki bir
yağışın bu denli büyük bir afete sebep olması mümkün değildir. Benzer şekilde,
afetin olduğu akarsu kesitindeki debi değeri de, Karadere Akım Gözlem İstasyonu
(AGİ) ölçümleri yardımıyla yaklaşık olarak 4.0-5.0 m3/s olarak tahmin
edilmiştir. Bu kesitte 500 yıl tekerrürlü taşkın debisi 28 m3/s olarak tahmin
edilmiş olup, tahmin edilen debinin bu kadar büyük bir hasara sebep olması
mümkün değildir. Bu durumda, meydana gelen afeti doğuran başka bir faktörün
olduğu açıktır ki, aşağıda da açıklanacağı üzere bu faktör, Yüceyurt Mahallesi’nde
meydana gelen heyelan sonucu Çamlıktepe Deresi’nin tıkanması ve oluşan gölün
aniden boşalarak çok büyük bir debi ve hızla akarak büyük bir afete yol
açmasıdır.
5. ARAZİ ÇALIŞMASI
Gerçekleştirilen
arazi çalışmasında yapılan gözlemler ve bunlarla ilgili değerlendirmeler
sonucunda hasarların sebepleri ve alınabilecek önlemler aşağıda özetlenmiştir:
5.1. Heyelan
Analizi:
Şev
ya da yamaç olarak tanımlanan eğimli arazilerdeki zemin-kaya kütlelerinin;
yerçekimi, su ve benzeri kuvvetlerin etkisi altında eğim yönünde hareketi
“toprak kayması” veya “heyelan” olarak isimlendirilir. Yüksek eğim, şiddetli ve
uzun süreli yağışlar ve heyelana müsait zemin yapısının bulunduğu yerlerde
heyelan olayı kaçınılmaz bir olgudur. Doğu Karadeniz Bölgesi; topoğrafik,
jeolojik ve meteorolojik veriler açısından değerlendirildiğinde, heyelan riski
yüksek arazilerin sıklığı kolaylıkla tespit edilebilir. Bu bağlamda, bölgede
heyelanlar aslında sıradan bir doğa olayı iken, yapılan yanlış uygulamalar
heyelanları afete dönüştürmektedir.
Trabzon
İli, Araklı İlçesinde Çamlıktepe ve Yeşilyurt mahalleleri, 18 Haziran
tarihindeki etkili sağanak sonucunda oluşan taşkın ve heyelanlar sonucunda
önemli maddi zarar oluşmuş ve çok sayıda vatandaşımız hayatını kaybetmiştir.
Heyelan sonucu, vadi tabanında oluşan birikinti Çamlıktepe Deresi’nin yatağında
göllenmeye sebep olmuş ve bu göllenen su adeta bir barajın patlamasına benzer
şekilde boşalarak dere yatağına yakın altyapı tesislerine ve evlere zarar
vererek can ve mal kaybına yol açmıştır.
5.2. Taşkın
Analizi:
Yukarıda
da ifade edildiği gibi, afetin asıl sebebi Çamlıktepe Deresi’nin heyelanla akan
malzeme ile dolması ve oluşan gölün ani olarak boşalmasıdır. Yöre sakinlerinden
elde edilen bilgiler değerlendirilerek, olayın oluşum seyri aşağıda
özetlenmiştir:
Afet
bölgesinde, 13 Haziran Perşembe günü orta şiddette birkaç saat süren bir yağış
yağmış, bu yağış sonucunda Yüceyurt Mahallesi’nde heyelan meydana gelerek akan
malzemenin bir kısmı Çamlıktepe Deresi’ne ulaşıp akarsu kesitinde birikmiştir.
13-18 Haziran tarihleri arasında belli aralıklarla yağmur yağarak zemini kısmen
suya doygun hale getirmiş ve heyelan oluşumuna yardımcı olmuştur. Son olarak,
18 Haziran Salı günü saat 14 sıralarında başlayan çok şiddetli yağmur
sonucunda, oluşan göl aniden yıkılarak çok büyük bir debide ve çok yüksek hızla
akarak Çamlıktepe Mahallesi’nde binaların yıkılmasına ve arazi araçlarında
çalışan kişilerin zarar görmesine sebep olmuştur (Şekil 2). Ayrıca, Çamlıktepe
Deresi üzerinde yol geçişleri maksadıyla dere yatağına yapılan yapıların (büz,
menfez vb), taşkın sularının taşıdığı teressübat, dal ve ağaç parçaları ile
tıkanması da su seviyesinin yükselmesine ve hasarın büyümesine sebep olmuştur.
Ayrıca,
Çamlıktepe Deresi’nin Karadere ile birleştiği yerde, önemli ölçüde sediment
birikmesi sonucu akarsu kesitinin daraldığı, akarsu kesitinde taşkın olması
sonucu yolun trafiğe kapandığı ve bazı binaların bodrum katlarına su bastığı
gözlenmiştir.
(Şekil 2. Gölün
Patlaması Sonrasında Meydana Gelen Taşkın (Kaynak:
https://www.61saat.com/bolgesel/trabzon-da-sel-felaketi-7-olu-ve-3-kayip-var-h653562.html))
(Şekil 3. Afet
Sonrası Oluşan Hasarlar)
Taşkın
sonrasında, iki akarsu kolunun (Gülyekli ve Çamlıktepe Dereleri) birleştiği
yerde mevcut binaların büyük bir kısmı yıkılmış, kalanlarda da önemli hasarlar
meydana gelmiştir (Şekil 3).
Arazi
çalışması sırasında heyelan ve su göllenmesinin oluştuğu Çamlıktepe Deresi’nde
yapılan gözlemlerden, ağaçlar üzerindeki tahribat ve çamurlu su izlerinden,
suyun yer yer 15 m kadar yükselmiş olduğu tahmin edilmiştir. Benzer şekilde,
taşkın sonrası akarsu yatağında 5-10 ton ağırlığında büyük taş blokları
gözlenmiş olup, bu taşların sürüklenmesine yol açan su kütlesinin debi ve
hızının çok yüksek olduğu tahmin edilmiştir (Şekil 4).
Şekil 4. Afet
Sonrasında Çamlıktepe Deresi Yatağı Görüntüleri
6. ZARARLARIN
SEBEPLERİ VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Yukarıda
özetlenen değerlendirmeler ışığında meydana gelen taşkın ve heyelanların
sebepleri ve bunlara karşı geliştirilebilecek çözüm önerileri aşağıda
özetlenmiştir:
6.1. Sediment
Taşınımı:
Büyük
eğimli yamaç ve akarsulardan oluşan bölgede, özellikle yan derelerden ve küçük
akarsu havzalarından önemli ölçüde sediment (rüsubat) taşınımı olmaktadır.
Bölgedeki erozyon dik eğimli arazilerde yağmur ve eriyen kar sularının,
toprakların sızma kapasitesinin aşılması neticesinde yüzey akışına geçerek
toprağı aşındırıp taşıması şeklinde olmaktadır. Erozyonun şiddeti; toprağa
düşen suyun miktar ve şiddeti, akış hızı, arazinin eğimi, toprağın yapısı ve
sızma kapasitesi, bitki örtüsü ve arazi kullanım şekli gibi faktörlere
bağlıdır. Bölgenin iklim ve arazi özellikleri, büyük ölçüde erozyonun şiddetini
artıracak bir karaktere sahip olduğundan, şiddetli yağışlar hem akarsu taban ve
şevlerinde ve hem de arazide çok büyük miktarda ve oldukça iri boyuttaki (iri
çakıl, taş ve kaya) katı maddelerin yerinden sökülüp akım hızının az olduğu
akarsu kesitlerinde birikmesine yol açmaktadır. Sedimentin yanı sıra, ağaç
blokları ve köklerinin de önemli bir sorun teşkil ettiği gözlenmiştir. Akarsu
kesitlerinin daralması ve bazen tamamen bloke edilmesi sonucunda taşkın suları
kesitten taşmakta, bu aşamada sedimenti de taşırarak civar alanlarda katı madde
birikmesine sebep olmaktadır.
Yüzeysel erozyonu ve bunun sonucunda oluşan sediment taşınımını önlemek, en azından azaltmak için çeşitli yapısal önlemler alınabilir. Bu kapsamda alınabilecek ilk ve en önemli önlem; tarım, mera ve orman alanlarında tabiatta bozulmuş dengenin yeniden oluşturularak yüzey akışlarının önlenmesi ve toprağın korunması gayesiyle, teraslama ve ağaçlandırma gibi arazi ıslahı önlemlerinin uygulanmasıdır. Yan dere mecralarındaki oyulmalar; yamaç göçmeleri, heyelanlar, kayalık alanlardaki fiziki ayrışmadan kaynaklardan erozyon ve rüsubatı önlemek ve/veya kontrol etmek amacıyla yapısal önlemler alınmalıdır. Oyuntu ve mecralarda erozyon ve rüsubat hareketinin önlenmesi, suyun aşındırma gücü ile dere yatağı direnci arasında denge kurmayı gerektirir ki bu sonucu elde etmenin yolu dere yatağı eğimini, böylece suyun hızı ve aşındırma gücünü azaltmaktır. Bu maksatla yan dere mecralarında çeşitli eşikler, ıslah sekileri, tersip bentleri, taban kuşakları ve britler inşa edilebilir; boyuna yapılar inşa ederek dere yatağı direnci artırılabilir. Eğer havzadan kaynaklanan rüsubat kontrol edilemiyorsa depolanması maksadıyla tersip bentleri inşa edilebilir. Ancak tersip bentlerinin memba tarafları kısa sürede dolmakta olup biriken malzemenin buradan uzaklaştırılması gerekir. Alternatif bir çözüm olarak, ince malzemenin mansaba aktarılıp iri malzemenin tutulduğu geçirimli tersip bentlerinin yapımı da bir yarar sağlayabilmektedir. Akarsu yatakları belli aralıklarla kontrol edilerek gerekiyorsa önlemler alınmalıdır.
6.2. Heyelan:
Doğu
Karadeniz Bölgesi’nde görülen heyelanların temel sebebi yüksek eğimlere sahip
yamaçların bulunması olmakla birlikte, bu heyelanları tek sebebe bağlamak doğru
bir yaklaşım değildir. Bölgede oluşan heyelanlar; zemin özellikleri, iklim
özellikleri, bitki örtüsü özellikleri ve insanlarla doğrudan ilişkilidir.
Bölgenin kuzey yamaçlarında görülen yüksek yağış değerleri ve yağış tipleri
güçlü akışların oluşmasına, dolayısıyla vadilerin derinleşmesine ve yamaçların
dikleşmesine yol açmıştır. Zemin tabakaları, genellikle geçirimsiz masif kaya
kütlesi ile sınırlanmış olduğundan zemin tabakaları içine sızan yağmur suyu
tabaka sınırlarında öncelikli olarak doygunluğa ulaşılmasına sebep olmaktadır.
Doygunluğa ulaşan ince daneli zeminlerin mukavemetinde ciddi seviyelerde
azalmalar olmaktadır. Bununla birlikte, zemin tabakalarının ağırlaşması,
zeminin eğim doğrultusunda kolay hareket etmesini sağlamaktadır. Şiddetli
yağışlar aynı zamanda yüzeysel erozyona da sebep olmaktadır. Zemin kütlesinin
ağırlığı, bitki örtüsü ve yanlış yapılaşma ve arazi kullanımı sebebiyle de artmaktadır.
Bu faktörlerin hepsinin Doğu Karadeniz Bölgesi’nde etkili olması Bölgeyi yüksek
derecede heyelan tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır.
Yapılan bu
incelemelerde, heyelanlı sahaların ortak özellikleri şöyle özetlenebilir:
-
Yüksek eğime sahip olması,
-
Yüzeysel drenaj kanallarının yetersiz olması,
-
Sızıntı sularının zemin yapısını bozması.
Heyelana
karşı alınabilecek önlemler; yamaçları güvenli hale getirmek için dış destek
sağlanması (dayanma duvarı, kazıklı iksa, vs), yüzeysel drenaj ve iç drenaj
yapılması, şevin ağırlığının azaltılması (kademelendirme, eğim düşürme, vs.)
vb. şeklinde sıralanabilir.
Heyelanlara
karşı çeşitli mühendislik yapıları ile önlemler almak mümkün olmakla birlikte,
Doğu Karadeniz Bölgesinde, özel önem arz eden araziler dışında bu tür
önlemlerin uygulanması ekonomik olmayabilmektedir. İnsanoğlunu doğaya karşı
verdiği mücadelede başarılı kılan akıllı bir varlık olmasıdır. Doğu
Karadeniz’de bu niteliği ön plana çıkaracak şekilde vatandaşların heyelan
konusunda bilinçlendirilmesi, bu afete karşı alınacak en önemli önlemdir.
Vatandaşta, heyelan konusunda farkındalık oluşturulmalı ve heyelanlı sahalarda
can ve mal kaybını en aza indirecek beşeri faaliyetler teşvik edilmelidir.
Afet
bölgelerinde yapılacak ilk iş mevcut durumun teknik imkânlarla tespiti ve
geleceğe yönelik planlama ve avan projelerin hazırlanmasıdır. Yani teknik
ekipler, afet alanında gerekli ölçümleri yapmaları afet bölgesinin geleceğine
yönelik gerekli tesisler tasarlanmalıdır. Bu çalışmalar yapıldıktan sonra o
planlamaya uyumlu altyapı çalışmaları yürütülmelidir. Aksi durumda, kaynak
israflarının önüne geçmemiz mümkün olmayacaktır.
6.3. Akarsu
Yataklarına Yapılan Müdahaleler:
Afet
sonrasında yıkılmış olan binaların akarsu yatağının talveg kotunda ve taşkına
karşı hiçbir önlem alınmadan inşa edildikleri gözlenmiştir. Ayrıca, akarsu
yataklarına kontrolsüz bir şekilde hafriyatın dökülmesi de önemli bir sorun
olmaktadır.
7. SONUÇ VE GENEL
DEĞERLENDİRME
Yukarıda
açıklanan tespit, değerlendirme ve analizler sonucunda, Araklı özelinden
hareketle genel olarak Ülkemizde, özel olarak da Doğu Karadeniz'de oluşan
taşkın ve heyelan afetlerine karşı yapılması gerekenler aşağıda ana başlıklar
halinde sunulmuştur:
-
Taşkın ve heyelan problemlerinin çözümünde sadece afetin meydana geldiği mansap
kesitleri değil; tam tersine, problemin kaynağını meydana getiren memba
kesimleri de dikkatle incelenmeli ve yukarı havza önlemleri ivedilikle
uygulanmalıdır.
-
Taşkın ve heyelan risk haritaları ayrıntılı ve hassas çalışmalar sonucunda
hazırlanmalı ve riskin büyük olduğu yerlerde ilgili önlemler acil olarak
alınmalıdır.
-
Akarsu kesitlerine ve yakınlarına yapılan müdahaleler önlenmeli, en azından
kontrol altına alınmalıdır. Bu konuyla ilgili olarak 09.09.2006 tarihli
"Dere Yatakları ve Taşkınlar" ve 20.02.2010 tarihli "Akarsu ve
Dere Yataklarının Islahı" konulu Başbakanlık Genelgelerinde doğru
tespitler yapılmış ve doğru çözüm önerileri getirilmiştir. Bu genelgelerde
ifade edilen hususlara titizlikle uyulmalı, alınan önlemler belirli zaman
aralıklarında kontrol edilerek gerekirse revize edilmelidir. Yapılan gözlem ve
tespitler sonucunda; yol inşasından çıkarılan kazı malzemesinin akarsu yatağına
kontrolsüz bir şekilde bırakıldığı ve akarsu yataklarının daraltıldığı veayrıca
ıslah çalışmalarında betonarmeden yapılarak akım hızının ve dolayısıyla tahrip
gücünün artırıldığı belirlenmiştir. Bu konularda daha bilimsel yaklaşım
gösterilmesi gerekir.
-
Genelde "Afet Yönetimi" ve özelde "Taşkın ve Heyelan
Yönetimi" kavramları, bir afet öncesinde, sırasında ve sonrasında
yapılabilecek çalışmaların tamamı manasına gelmektedir. Yönetim çalışmaları
kapsamında, herhangi bir afetin meydana gelmesinden önce yapılabilecek her
türlü çalışmanın planlanması, afet sırasında yapılabileceklerin belirlenmesi ve
afet sonrasında alınabilecek tedbirlerin tasarlanması gibi çok önemli
çalışmalar gerçekleştirilmelidir. Bu kapsamda, ilgili kurum ve kuruluşlar
arasında tam bir koordinasyon sağlanmalıdır.
-
Taşkın ve heyelan gibi afetlerin oluşmasını takip eden kısa sürelerde (birkaç
günden 1-2 haftaya kadar) çeşitli kişi, kurum ve kuruluşlarca konunun üzerinde
hassasiyetle durulmakta; daha sonra ise konu unutulmaktadır. Oysa, bu ve
benzeri afetlerle her an karşılaşılabileceği gerçeği asla göz ardı edilmemeli,
afetleri kontrol etmek ve zararlarını en aza indirmek için yapılması gereken
çalışmalar sürekli olarak gündemde tutulmalı, izlenmeli ve uygulanmalıdır.
Taşkınlar
ve heyelanlar, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da insanlığın, özelde
Bölgemizin en önemli meselelerinden biri olacak gibi görünmektedir. Bu tür
afetlerin oluşmasını tamamen önlemek imkânsız olmakla birlikte, zararlarını
azaltmak mümkündür. Sorumluluğu başkalarına yıkarak olayı bertaraf etmek, ya da
"ne yapalım doğal afettir, elimizden bir şey gelmez, ancak yaraları
sarmakla uğraşabiliriz" şeklindeki yaklaşımlar sergilemek belki günü
kurtarabilir, ancak yaranın giderek daha da kanamasına yol açacaktır.
Taşkının
oluşması; havanın soğuması, yağışın meydana gelmesi, suyun yüzeysel akışa geçmesi
gibi saatler ve bazen günler süren bir süreçten sonra meydana geldiği ve
insanoğlu depremde olduğu gibi hazırlıksız yakalanmadığı, afetten korunmak için
yeterli zamana sahip olduğu halde; günümüzde canlarımızı taşkın ve heyelanlara
karşı koruyamamak, hepimizin en büyük ayıbıdır. Oysa ki, çare son derece kolay
ve ucuzdur. Yeter ki herkes üzerine düşen sorumluluğu yerine getirsin ve en
önemlisi, çözüm önerileri getirilirken konuyu bilenlerin ve söz söyleme bilgi
ve yetkisine sahip olanların söylediklerine itibar edilsin. Böyle davranılması
durumunda daha mutlu günlere ve da ha yaşanabilir bir çevreye kavuşmamız çok
daha kolay olacaktır.