Başbakan Erdoğan, idamlarının yıl dönümü dolayısıyla Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın kabirlerini ziyaret etti.
Törene Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes, Devlet Bakanı ve Hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, Adalet Bakanı Sadullah Ergin ve kalabalık bir heyet katıldı.
Başbakan Erdoğan, Menderes ve arkadaşlarının ölüm yıldönümü töreninde konuşuyor. Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
* Merhum Menderes çok partili siyasi hayatımızın sembol ismidir.
* Hayatı kadar ölümü de tarihe yazılmıştır. Demokrat Parti ile birlikte, küçümsenen, horlanan kalabalıkları iktidara taşımıştır. Küçük kalabalıklar Menderes hareketi ile kilitlenmiş, iktidara taşınarak söz sahibi olmuştur.
* Menderese doğru bir ifade ile 'Demokrasi Şehidi'dir.
* Menderes ve arkadaşları bu ülkeye, bu millete yaptıkları hizmetin bedeli olarak son nefeslerini vermişlerdir. Bizler Allah için canını verenler şehit olarak kabul edilmiştir.
* Sayın Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan aileri için bir utanç değil gurur kaynağıdır.
* Onları idama gönderenler Türk milleti gözünde bu utançtan kurtulamamıştır. Türk Milleti onları lanetle anmıştır.
* Merhum Menderes'in idamından önce verdiği mesaj bu bakımdan çok manidardır. Diyor ki;
"Dirimden korkmayacaktınız ama şimdi milletle el ele vererek, Adnan Menderes'in ölümü sizi ebediyete kadar takib edecek ve bir gün sizi silip süpürecektir. Ama buna rağmen merhametim sizlerle beraberdir."
* "Bizi buraya getiren irade böyle kararlar aldırttı" diyecek kadar aciz olduklarını gösterdiler.
* Bugün buradayız. Bütün milletimizle birlikte şehitlerimize Fatihalar okuyoruz. Menderes'in temellerini attığı Türkiye demokrasisi atlattığı badirelere rağmen dimdik ayaktadır.
*Menderes'in 'Yeter söz milletin' şiarını sürdürüyoruz.
Başbakan Erdoğan yaptığı konuşmada, Necip Fazıl Kısakürek'in Adnan Menderes için yazdığı şiirden birkaç bölüm okudu. İşte o şiirin tamamı:
O ZEYBEK...
Zeybeğimi, birkaç kızan, vurdular;
Çukurda üstüne taş doldurdular.
Bir de, ya kalkarsa diye kurdular...
Zeybeğim, zeybeğim, ne oldu sana?
Allah deyip, şöyle bir doğrulsana!
Zeybeğim, kalkamaz, dirilemez mi?
Odası mühürlü, girilemez mi?
Şu ters akan sular çevrilemez mi?
Ne güne dek böyle gider bu devran?
Zeybeğim, bir sel ol, bir çığ ol, davran!
Kır at zincirlenmiş, ufuk sahipsiz...
Han kayıp, hancı yok, konuk sahipsiz...
Başköşede sırma koltuk sahipsiz...
Kızanlar, dört yandan, hep abandınız!
Zeybeğin kanına ekmek bandınız!
Bilemem, susarak ölmek mi hüner?
Lisan çıldırıyor, dil nasıl döner?
Ondan son iz, uzak, uzak bir fener...
Öldü mü? Çatlarım yine inanmam!
Gizliye yanarım, ölüye yanmam!
Zeybek kaybolduysa bunca kayıp ne?
Tesbihi dökülmüş, aranır nine;
Balonu yok, ağlar çocuk haline...
Zeybeğim, dünyayı aldın götürdün!
Bir öldün de, beni binbir öldürdün!
Beyni tırmık tırmık, pençelere sor!
Mevsim niçin ölgün, bahçelere sor!
Sor; çukuru nerde, serçelere sor!
Ağla, bir dinmeyen hasretle ağla;
Zeybeksiz yolları gözetle, ağla!
1964
(Kaynak: www.haber61.net - 17 Eylül 2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder