9 Ağustos 2010 Pazartesi

SÜMELÂ VE AYASOFYA HÜZNÜ

Araştırmacı Yazar MUSTAFA YAZICI Diyor ki: "Sorunlar tükendi de sıra tek sorun; ayin mi kaldı? Bu uygulamanın sonu fanatik Pontusçuların Karadeniz’deki dümen suyunda gark olmaya gider. Kültür ve Turizme değil… Ayin siyasîdir. Çünkü: olay turistlerin değil, Pontus’çuların internet sitelerine taşındı. SÜMELÂ’DA AYİN İZNİ: TURİZME DEĞİL, PONTUSÇULUĞA DAVETİYE ÇIKARTMAKTIR."

Araştırmacı Yazar Mustafa YAZICI
SÜMELÂ VE AYASOFYA HÜZNÜ

Hiç kimseyi suçlamıyorum, ama üniversite imtihanlarında yapılan elli yanlışlı uygulama misâli; şehit ve gazilerimizi bile rahatsız eden resmî bir tarihî yanlışa dikkat çekmek istiyorum.

Trabzon tarihinde şimdiye kadar böyle bir yanlış hiç olmadı. Ne milâttan önce ve ne de sonrasında… “Yanlış değildir” diyen varsa gelecekte ilmen yine görüşeceğiz… Bu hiç unutulmasın. Çünkü: bu yanlışlar olmaz ise tarih tekerrür etmez. İlim olan yerde yanlış olur mu?

Bu şekilde zaten sorunlar içinde olan Kastamonu’dan Batum’a kadar ki, eski Trabzon’un bütün halkı ve İl Kültür ve Turizm çevreleri de rahatsız edilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın veya O’na bunu yaptıran çevrelerin başka işi yok mu?

İş, aş, sanayi, ilim, teknik, kalkınma ve mutluluk nerede? Sorunlar tükendi de sıra tek sorun; ayin mi kaldı? Bu uygulamanın sonu fanatik pontusçuların Karadeniz’deki dümen suyunda gark olmaya gider. Kültür ve Turizme değil…
SÜMELÂ’DA AYİN İZNİ TURİZME DEĞİL, PONTUSÇULUĞA DAVETİYE ÇIKARTMAKTIR.

MADEM BÖYLE DEĞİLDİR, BİR DE AYASOFYA KULE MİNARESİNİN VAKTİYLE YERİNDEN ALINARAK, SEHVEN BAŞKA BİR CAMİYE TAKILAN HİLÂLİNİ YERİNE TAKMA İZNİ ÇIKSIN DA GÖRELİM… FATİH ve ATATÜRK TÜRKİYE’SİNDE KÜLTÜR VE TURİZMİ DE BUNU GEREKTİRİYOR…

Turizmciler işin rezervasyon ve para tarafına seviniyor, ama hani keşke öyle olsa… Tarihî gerçeklere göre; bu izin mabed olmayan bir manastırda(Papaz kurs ve lojmanlarının olduğu dinî mekânda) turistlere değil, AB’nin baskısıyla –din kisvesine bürünmüş-Pontus’çulara verilmiştir. Demokrasi ve barışla da hiç alâkası yoktur.

Biz yurt dışındaki tarihî mabetlerimizde dini ibadet yapabiliyor muyuz?İbadet başka, ayin başka… Ayin siyasîdir. Çünkü: olay turistlerin değil, Pontus’çuların internet sitelerine taşındı. Hem de Yunanistan’da. Herkes İnternette görebiliyor. Trabzon basını da yazdı. E-Pontus ne demek? Yorumunu siz yapınız…

Art niyet, şimdiden bellidir.Güney Doğu Anadolu’daki Pkk sorunu ne ise, Doğu Karadeniz’de hortlatılmak istenen Pontus’çuluk da odur. İleride herkes görecek ki, pkk zihniyetine T.B.M.M. de siyaset izni verip parti kurdurtmak uygulamasının sonu nasıl terör kudurtması olduysa; Sümelâ’da ayin izninin sonu da o olacaktır.

Tespit edilen tarihlerden belli değil mi? Biri 15 Ağustos tarihi ki; Trabzon Valiliğinin 22 Ciltlik Osmanlıca Sâlnâmesinde (Trabzon’un fethini anlatan bölümlerde ), Trabzon’un Fetih tarihi: 15 Ağustos’tur. Böylece onlara bu izni verenleri oyuna getirtip, fethi reddetmiş oluyorlar.

İkincisi 15 Eylül ki; geçmişte bölgemizi Pontusçulardan temizleyen Atatürk’ün Trabzon’a ilk geliş tarihidir. Atatürk’ün Samsun’a çıkışını bütün dünyada- Ermeni Soykırımı Yalanı gibi- kara gün ilân eden bu art niyetlilere devlet yetkilileri niye kanıyorlar? Bu yetkililer, Fatih’ten veya Atatürk’ten daha mı akıllılar?

Sayın Kültür Bakanı asıl Ortahisar’daki Fâtih Devrindeki Osmanlı’ya ait tarihi eserleri korusun. Ortahisar’daki Fatih Büyük camiinin dış duvarlarındaki tarihî kitabelerin onarımlar sırasında kaldırılan koruyucu örtülerini (şapkalarını) yerine taktırsın… Zira yazıları rüzgâr, yağmur, don nedeniyle eriyip gidiyor.

Fatih Büyük Camii’nin karşısındaki(Tarihi ıhlamurun yanındaki) tarihi Ortahisar Mescidine ve arkasındaki Saraçzade Medresesine (eski Müftülük binası) girişi sağlayan tarihi kapının üzerindeki tarihî levhanın ve iç giriş avlusu doğu duvarındaki tarihi kitabenin, çağ atladığı iddia edilen 21. Asır Trabzon’undaki harabe haline bir baksın… Üstelik burası Dernek eliyle çay ocağı olarak kullandırılıyor. Bu konularda geçmişte bir Sayın Valimizi, Belediye Başkanlarımızı ve hatta bir resmî ziyarette Kültür Bakanımız ve yanındaki bir Sayın Bakanımızı bile oraya götürüp durumu gösterdim. Ancak ne hikmetse durum hâlâ düzeltilmedi.

Dahası var: Ayasofya Camiinin(Müzesinin) Kule Minaresinin tepesindeki ay yıldızlı âlem yerinden kaldırılmıştı. Bu durum Milletin vicdanını rahatsız edip duruyor. Talepler hep âlemin yerine takılması çok masraflı denilip geçiliyordu. Şimdi ise kule onarımda… Hazır iskele de kurulmuş, kule restore edilirken, ilgili ve yetkililer; izinsiz olarak yerinden sökülen ay yıldızlı âlemi kuledeki yerine taktırsınlar.

Zira vaktiyle(1963-66 yılları arasında) mütevellinin Hilâle(Âleme) para vermemek için orijinal Ayasofya Kulesi Hilâl’ini oradan aldırıp Yeni Fâtih Camiinin minaresine taktırmışlar.
Ayasofya(Fatih) Mahallesinde yaşayan emekli Postacı Sıtkı ÖZTÜRK’ten Yeni Fatih Cami Derneği Mütevelli Heyetine varıncaya kadar herkes bu olayı biliyor. Minareyi yapıp Hilâli oraya takan Cemaatten Osman Bektaş usta, Rahmet-i Rahmana kavuştu, ama onlar yaşıyorlar… Hilâl de Minarenin âleminde…

Gidip yerinde inceledim. Fotoğrafını çektim. Diğer basın mensuplarımız ve yetkililer de gidip yerinde görebilirler. Ayasofyalılar Derneğine de sorabilirler? Trabzon Valiliğinin, Trabzon Belediyesinin ve K.T.Ü’ nün ve de en hazini Kültür Bakanlığının uzmanları nerede? Bu gidişle Ayasofya için de ayin izni çıkarsa şaşırmamak gerekir.

Hâlbuki Trabzon Valiliğinin Osmanlıca kayıtlarındaki fotoğrafların altındaki adıyla “Ayasofya Camii Şerifi” Trabzon’un fethinden 1916’daki Rus işgaline kadar camii idi. İmam ve Müezzinler Listesi ve Kadrosu hâlâ Trabzon İl Müftülüğünde mevcuttur.

Ayasofya Camii; Trabzon’un Ruslar tarafından işgali sırasında tavla hane olarak ve Cumhuriyet Döneminde ise Türklerce 1944-49 yılları arasında ise benzinlik ve silâh deposu olarak kullanılmıştır. Ancak 1949 yılında Askeriyemizin Ayasofya Camii ve avlusunu boşaltması üzerine Dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in ve zamanın Trabzon Valisi tarafından yeniden ibadete açılmıştır.

Ayasofya camiinde nice hafızlar yetişmiş, nice vakit ve cuma namazları kılınmış, Kur’an-ı Kerimler, Ezanlar okunmuş ve Ramazan-ı Şerifler eda edilmiştir. Ayasofya Camii 1959-63 yılları arasında restorasyon tuzağı ile ibadetten alıkonulmuştur. Ve gayri yasal olarak işgal edilerek, 1964 yılından beri müze olarak kullanılmaya başlamıştır.

Ayasofya Camii ve Alanı Kültür Bakanlığının değil, vakfiye ile tapu ile Trabzon’u fetheden Fâtih’in Vakfıdır. Trabzon Fatihi Fâtih Sultan Mehmed Han, sadece Trabzon’un değil, Roma İmparatorluğunun bile tarihî ve mülkî varisidir. Ayasofya Camii sadece Trabzon’a değil, İstanbul Ayasofya Camii Şerifi misâli Türkiye halkına armağan olan bir vakfıdır.

İstanbul’da Topkapı Sarayı Başkanı olan Prof. Dr. İlber ORTAYLI Hocanın tarihî müdafasından ve Tarihin Arka Odası’ndaki açıklamalarından da habersiziz. Bu yanlış uygulamalar Fâtih’in ruhunu şad etmek yerine kemiklerini bile sızlatmıyor mu? Bizlere miras bıraktığı emanetin bu hazin halinin vebali kimlere aittir?

Ne yazık ki, sinsi İngiliz politikasıyla mihrap ve minberi 1964 yılında yıkılarak, Ayasofya camilikten, hatta 2000’li yıllarda Fâtih’in Vakfı olmaktan çıkartılarak, müze yapılmıştır. Peki, madem müze yapıldı, neden mihrap ve minberi orada tarihî müze içinde turistler için saklanmadı?

Ancak her nasılsa, Ayasofya Caminin kubbesi üzerinde hilâli aynen bırakılmış. Kulesinin Hilâli ise, ona yakın olan Yeni Fatih Camiinin minaresindedir. Zira fetihten beri hiç durmadan ezanlar(elektrikli ve hoparlörlü devir gelene kadar) Ayasofya kule minareye içinden çıkılan döner merdivenle, kulede okunmuştur. Minare Kulesinin hilâlli âlemine, Trabzon’a gelen seyyahlar bile eserlerinde yer vermişlerdir.

Şimdi Çevre düzenlemesi yapılan Ayasofya’nın kubbesindeki Hilâli oradan almaya kimsenin gücü yetmez. Fakat mütevellice -tarih bilmedikleri için- alınan Kule Hilâlinin yerine şimdi (onarım sonunda) ne takılacağı meçhuldür. Vaktiyle -eski onarımda -Belediye Başkanı Orhan Karakullukçu beyin bu Hilâli kaldırttı zannedilerek günâhı alınmıştı… Şimdi gerçek ortaya çıktı. Asla rücu’ edilsin…

Biz diyoruz ki: Trabzon’da asırlarca görev yapan on sekiz yabancı konsolosluğun zamanındaki gibi yine eski Hilâli alınıp kuleye takılsın ve Fâtih’in hatırasına sadık kalınsın. Tarihler saptırılmasın ve de pontosçulara kurban edilmesin.26 Ekim tarihi bile sonradan Trabzon’a Trabzon Belediyesince ve İstanbul Üniversitesince yamatma bir tarihtir. Bunun belgeleri de Trabzon Belediyesiyle Trabzon Valiliğindedir. Neden bu konularda halkı aydınlatmıyorlar? Beceremeyen varsa görevini bu işten anlayanlara bıraksın.

Burası uyduruk Pontus hayalcilerinin gel- geç hanı mıdır? Geçmişte bölgemizdeki Pontusçuların işlediği cinayetler(Atatürk’ün Samsun’a çıkmasından birkaç gün evvel Pontusçuların Sümelâ’yı silâh deposu haline getirerek, bu durumu önlemeye çalışan beş yüz askerimizi yukarıdan aşağı atarak, vadide şehit etme cinayetleri) ve Atatürk Samsun’a çıkınca bu sebeple kaçıp gitmeleri; sonra mübadele olması ne çabuk unutuldu?

Nedense eskiden ateşli Pontus’çuluk yazıları yazan bazı kimseler bu tehlikeleri iyi bildikleri için bu aralar, yani ayin izni çıktıktan sonra kuzu postuna bürünerek –taktik icabı-pontusçuları bile kötüleyen yazılar yazmaya başladılar… Olur ki-hâşâ- bir tatsızlık olursa “biz yazmıştık” demeye getirecekler ve kendilerini aklamaya çalışacaklar… Peki, Nasreddin Hoca fıkrası misâli, adama sormazlar mı ki, “Anıran eşeğimizi bile almak isteyenlerden yana mısınız? Yoksa eşeğini bile vermek istemeyen rahmetli Nasreddin Hocadan yana mı? Ve yahut da anıran eşekten yana mı ?” Sonra bu inat yüzünden doğacak olayların sorumluluğu kime ait olacaktır?

Pontosçuluk milâttan önceki bir olaydır ve İranlılara aittir. Yunanlılara ve başkalarına ne? Bugünkü Pontos’çular din kisvesinde Kommen’lerin avukatı mıdır? Yoksa taşeronu mu? Bu kraldan çok kralcılık niye? Kommenler Trabzonda-Lâtinlerden kaçarken geçici olarak- 257 senecik kaldılar. Bizim fetihten beri geçen yaklaşık 55O senelik Müslüman Türk tarihi ne oluyor? Ya beş bin senelik Trabzon Tarihindeki Türkler ne oluyor? Trabzon; tarihte neden ikinci İstanbul’dur? Ayrıntılara girmiyoruz.. Durum, tarihimize göre vahimdir.

Fakat beni aşan bu kritik konuyu tarihe havale ederek, bu vebale ortak olmuyorum. Kalemimle dahi reddediyorum. Bütün Trabzonluların, Karadenizlilerin, Türkiye’nin ve yetkililerin dikkatlerine sunulur.

Kim darılırsa darılsın.. Asıl davacı tarih ve vatandır. Vatanımıza terör cephesi açma ve açtırma cüretinde bulunması muhtemel art niyetlilere en küçük kültür-turizm tavizi bile verilmemelidir. Hâlâ gerçekleri ve dünyanın halini göremeyenler mi var? Yani, bu 15 Ağustos ayinciliği Kültür ve Turizme de bir fayda sağlamayacaktır. Babamın Ayasofya camiinin imamı olması nedeniyle yıllarca Ayasofya Camiinde kaldım. O tarihlerde Trabzon’a gemilerle, araba ve uçaklarla gelen turistler mutlaka Trabzon Ayasofya’ya uğruyordu. Yani Ayasofya cami iken oraya daha çok turist geliyordu. Babamın Ayasofya’nın son imamı olması nedeniyle kaldığımız son on sene içinde, Ayasofya Camii’nin anahtarları en çok bende dururdu. Genelde gelen turistlere Ayasofya’yı ben gezdirirdim. Ayasofya ile ilgili nice hatıralarımız var.

Ayasofya’ya da Sümela’ya da Müslümanlık ve Türklük otoritesinden ve korumasından çıkartılmak istendikçe daha az turist geliyor. İnanmayanlar 1953-63 yılları arasındaki Trabzon nüfusuyla, imkânlarıyla gelen turist sayısıyla günümüz gelişmişliğine göre gelen turist sayısının listelerini yayınlasınlar da görelim… Turizme ve kültüre katkı yalanı da belgesel olarak ortaya çıkacaktır, görüşündeyiz.


“HOŞSADA”

Araştırmacı Yazar

MUSTAFA YAZICI

mustafayazici49@hotmail.com

7 Ağustos 2010 Cumartesi

EMO Trabzon Şube Başkanı KARAL: “Terör Kimi Besliyor?”

TMMOB E.M.O. Trabzon Şube Başkanı Yrd. Doç. Dr. Hasan KARAL: “Son zamanlarda ülkemizi derinden üzen terör olaylarının biran önce sonlandırılması ve daha fazla can kaybının engellenmesi için gerekli önlemlerin acilen alınmasını istiyoruz” dedi.



TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu Adına Şube Başkanı Yrd. Doç. Hasan KARAL’ın 6 Ağusutos 2010 Tarihli, BASIN ve KAMUOYUNA: “İNSANLARIMIZI AĞLATAN TERÖR KİMİ BESLİYOR?” adlı bildiri yayınladı. Bildiri aynen şöyle:

“İNSANLARIMIZI AĞLATAN TERÖR KİMİ BESLİYOR”

“Yaklaşık 30 seneyi aşkın bir süredir ülkemiz, üzerinde emperyalist emeller taşıyan dış odaklar ve bunların yerli uzantıları tarafından bir türlü bitmek bilmeyen, bitirilmek istenmeyen kanlı ve kirli bir mücadele ile iç içe yaşatılmaktadır. Daha önce onlarcasını yaşamış olan ülkemizde bir kez daha uluslar arası arenada köşeye sıkıştırılmaya çalışıldığı kritik bir süreçte, karanlık odaklar tarafından hazırlanan kanlı planların uygulamaya konulması ile yaşanan kanlı oyunlar sahneye sürülmektedir.

Kanlı terör örgütünün haince saldırıları sonucu binlerce insanımız şehit olmakta ve bayrağa sarılı şehitler gözyaşları içerisinde toprağa verilmektedir. Hayatının baharında birincil ve en temel hakkı olan “yaşama hakkı” elinden alınan kirli, kanlı ve haince bir saldırılar karşısında kahpece kurulmuş pusularda veya bu saldırılar karşısında kahramanca bir mücadele neticesinde gözünü hayata kapayan şehit sayısının gün geçtikçe artması, bu saldırıları önleyici çalışmaları aktif şekilde hayata geçirilmemesi kamuoyu vicdanını derinden yaralamaktadır.

Her şehit cenazesi, ardında gözü yaşlı ve kederli anne ve babaları, hayatının diğer yanını kaybetmiş eşleri, henüz hayatın farkında olmadan en büyük acılardan biri ile tanışan, kendisine en muhtaç olduğu dönemde anne-babasını yitiren çocukları beraberinde getirmektedir.

Yaşanan acılar artık dayanılmaz seviyeye gelmiştir. Kirli odaklardan beslenen bölücü terörle mücadele sonucu şehit olup son yolculuğuna uğurlanan Türk Milletinin geride bıraktığı canlar ve kamuoyu, teskin edici teselli ifadeleri ile artık yetinmemektedir ve bu şekilde gelişen olaylar neticesinde can kayıplarının yaşandığı konusunda yetkililerden doğru ve anlaşılabilir açıklamalar beklenmektedir. Referanduma evet-hayır kaygısı ile şehir şehir dolaşan siyasi mekanizma ile iç ve dış güvenlikten sorumlu yürütmenin, ülkemizin en önemli sorunu olarak yıllarca masada duran terör konusunun çözümü için ortak akıl geliştirememesinin ve terör belası karşısında uzlaşı ile tek vücut olarak, kararlılıkla dik bir duruş sergileyememesinin nedenleri kamuoyu tarafından merak edilmektedir.

İhtiraslar uğruna gerçekleşen çatışmalar, erkler arasında yaşanan eşgüdümsüzlük ve basit siyasi çekişmeler sonucu terörle mücadelede bir türlü başarıyı yakalayamayan yetkililer bir an önce, halen daha onlarca insanımızın yaşamını yitirmesinin nedenlerini söylemelidir. Yaşanan can kayıpları, kan donduran iddialar ve ihmaller konusunda hukuk mekanizması harekete geçmeli, varsa ihmale sebebiyet verenler adalet önünde hesap vermeli ve her türlü hukuk dışı yapılanmaların önüne geçilmelidir.

Siyasi iktidar ve terörle mücadeleden sorumlu kurumlar mevcut yapılarını acilen gözden geçirmeli ve ilgili kurumların yasaların kendisine yüklediği görev ve sorumlulukları en iyi şekilde yerine getirmeleri sağlanmalıdır. Gittikçe artan siyasi ve toplumsal gerilim, yüz yıllar boyunca bir arada yaşayan insanlarımızın kardeşliğinin zedelenmesine ve tehlikeli kutuplaşmanın oluşmasına fırsat verilmeden, bir an önce düşürülmelidir.

Yaşanan terör olaylarını planlayan, bu faaliyetlerle ülkemiz üzerindeki çirkin emellerini hayata geçirmek için kullanmaya çalışan iç ve dış odakların amacına ulaşmasına engel olunmalıdır. Bölücü terör kökünden tamamıyla yok edilmeli, terörü besleyen kaynaklar bir daha diriltilmemek üzere kurutulmalı ve acıların yaşanmasına son verilmelidir.

Terörün temizlenmesinin akabinde memleketimizin her noktasında huzur, sevgi, barış ve kardeşlik ortamı eskiden olduğu gibi yeniden tesis edilmeli ve bu vatanda yaşayan tüm yürekler sevinçte, kederde, zorluklarda aynı değerler için birlikte atmalıdır.

Vatan için can veren şehitlerimizi rahmet, minnet ve saygıyla anmak, toplum olarak onların emanetlerine sahip çıkmak, bir daha bu acıların yaşanmamasını için azami şekilde gayret göstermek bu topraklarda yaşayan her bireyin görevi olmalıdır.

Çok küçük yaşlarda babalarını kaybeden ve beraberinde babasız bir gelecek kendisine hediye edilen çocukların, bin bir emekle yetiştirdikleri evlatlarını yitiren acılı anne ve babaların, yüreği yanan ve sevdiğini kaybetmenin sancısını en derinden yaşayan eşlerin gözyaşları kutsaldır ve her türlü konunun üstünde tutulmalıdır. “

Yrd. Doç. Hasan KARAL

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası
Trabzon Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı

HABER: Muhammet YAVRUOĞLU

KARİKATÜRİST HARUN YAVRUOĞLU'NUN DAYISI: ALİ YAZICI VEFAT ETTİ

Trabzon Akçaabat’a bağlı Doğanköy Beldesi Muhtarı Bitti YAZICI’nın babası ve Yazarımız Karikatürist Harun YAVRUOĞLU’nun dayısı Ali YAZICI(Kasap Ali), bugün Hakk’ın Rahmetine Kavuştu.


Akçaabat Doğanköy Beldesi Muhtarı Bitti YAZICI’nın babası ve Yazarımız Karikatürist Harun YAVRUOĞLU’nun dayısı Ali YAZICI(Kasap Ali) bugün(08 Ağustos 2010 Cumartesi Günü) Saat 14.30’da evinde Hakk’ın Rahmetine Kavuştu.

Merhum Ali YAZICI(Kasap Ali)’nın cenazesi yarın(09 Ağustos 2010 Pazar Günü Mollaosmanoğlu Mahallesindeki hanesinden alınarak, öğle namazını müteakip Doğanköy Beldesi Devlet Karayolunda Cenaze Taşı Mevkiinde; kılınacak cenaze namazından sonra aynı yerdeki kabristanlıkta toprağa verilecektir.

Merhum Ali YAZICI(Kasap Ali) rahatsızlığı nedeniyle uzun süreden beri tedavi görmekteydi. Ali YAZICI, sözünü ve gözünü budaktan esirgemeyen, yeri geldiğinde fedakârlıktan kaçınmayan, inat ama kararlı, insanların arkasından konuşmayan, söyleyeceklerini muhatabının yüzüne karşı söyleyebilen, peşin sözlü bir insandı.

Merhum Ali YAZICI büyüğümüze Allah'tan Rahmet, Ailesine, Eş, Dost, Akraba, komşu ve Sevenlerine Sabırlar Dileriz.


HABER : Mustafa TÜRKYILMAZ

ESKİ ‘SABAH GAZETESİ TESİSLERİ’Nİ TEK ART HOLDİNG SATIN ALDI

www.karadenizgazete.com.tr - 05 Ağustos 2010 -Perşembe

Trabzon Arsin OSB’deki Sabah Gazetesinin eski tesisleri açık arttırma usulü ile yapılan ihalede “KARADENİZ GAZETESİ, ZİGANA TV ve RADYO”nun oldu.

Tek Art holding TMSF’nin elinde bulunan Dinç Bilgin döneminden kalma olan Sabah Gazetesi’nin Arsin Organize Sanayi Bölgesi’ndeki eski baskı tesisleri, bina ve arazisini açık artırma ihale usulü ile satın aldı.

6 BİN 115 METRE KARE

Dinç Bilgin in sahibi dönemde TMSF tarafından el koyulan Arsin Organize Sanayi Sitesindeki 6 bin 115 metre karelik alanda bulunan Sabah Gazetesi baskı tesisi, idari binası arazisi ile birlikte Yönetim Kurulu Başkanlığını Trabzonspor Onursal Başkanı ve Eski Devlet Bakanı Mehmet Ali YILMAZ’ın yaptığı TEK ART HOLDİNG bünyesindeki Medya grubunun KARADENİZ GAZETESİ, ZİGANA TV ve RADYO’nun oldu.

2 MİLYON 110 BİN TL

Dün TMSF de yapılan ihaleye Sabah Gazetesi’nin bugünkü yönetimi de girdi. TMSF’ deki açık arttırmalı ihale 1 milyon 300 bin muhammen bedelle başladı. Tek Art- holding yetkilileri açık artırmaya belli rakamlarla yüklendi. Son yükselme rakamında Tek Art Holding 2 milyon 110 bin liraya kadar çıktı. Sabah Gazetesi yetkilileri açık arttırmadan çekilince Asrin Organze Sanayi Bölgesindeki Tesisler Tek Art holding’in oldu.

TEKNOLOJİK KİRLİLİĞE KARŞI HUZURLU BİR KÖY: ŞENYUVA

www.karadenizgazete.com.tr - 05 Ağustos 2010 Perşembe
Köylüler, daha önce de kablolarının yaylada doğal güzelliği etkileyeceği gerekçesiyle imza toplamış, ancak elektrik hatlarının yeraltına alınmasıyla ikna olmuştu.

Hava ve gürültü kirliliğine neden olacağına inandıkları araçların girişini önlemek için yol yapımını yaylaya 500 metre mesafede durduran köylüler, evlerine de ancak patikadan ulaşabiliyor. Şenyuva köylüleri, yılın 8 ayı kullandıkları 2000 rakımlı Sal Yaylasına elektrik bağlanmasıyla gelecek olan televizyon ve diğer elektronik aletlerin komşuluk ilişkilerini bozacağı, elektrik kablolarının yaylanın doğal güzelliğini etkileyeceği gerekçesiyle imza toplayıp köye elektrik bağlanmaması için Çoruh Elektrik’e başvurmuştu. Gaz lambası ve lüks lambalarıyla sürdürdükleri yaşama bu şekilde devam etmek istediklerini belirten köylüler, hatlarının yeraltına alınması şartıyla elektrik getirilmesine ikna olmuştu.

Elektrik kullanmaya başlayan köylüler, şimdi de komşuluk ilişkilerinin bozulacağı gerekçesiyle yaylaya televizyon sokmama kararı aldı. 150 haneli yaylaya bu yaz çıkan yaklaşık 500 kişi, aldıkları karar gereği yaylalarındaki evlerine televizyon sokmadı.
Radyo yayınlarından günlük haberleri takip eden köylüler, akşamları yayla meydanında oturup sohbet ediyor, atma türkü söyleyip tulum eşliğinde horon tepiyor.

Yaylada tamamı tek katlı ve ahşap evleri bulunan köylüler, beton yapı ve çift katlı yapılara da izin vermiyor. Doğal güzelliğin bozulmaması için aydınlatma direklerinin konulmasına izin vermeyen köylüler, girecek araçların hava ve gürültü kirliliği oluşturmasını önlemek için de yaylaya gelen yolu 500 metre mesafede durdurdu.

Patikadan geçerek ulaşılabilen yayladaki kütüphanede çocuklar boş zamanlarında kitap okuyor. Yaylada televizyon sadece bir pansiyonda yer alıyor.

HERKES MUTLU

Şenyuva Köyü Muhtarı Atilla Güneri, yaylaya hiçbir yasaklama ve zorlama olmadan insanların kendi isteği ile televizyon sokmadığını belirterek, “Köylülerimiz önce elektriğe karşı çıktı, imza topladı. Biz de destek verdik. Ama sonra elektrik hatlarının yeraltına alınacağını söyleyip ikna ettik.

Şimdi eski köy yaşantısını sürdürmek amacıyla yaylaya televizyon sokmadık. Yaylada herkes çok mutlu… Şehirde olduğu gibi insanlarımız televizyon başında vakit geçirmiyor. Eski yaşantıyı sürdürebiliyorlar. Bunu yasaklama ile yapmadık. Herkes gönüllü oldu. Olması gereken de buydu. İnsanlarımız bir araya geliyor, maziyi anıyor, bilgi birikimi olanlar bunu birbirleriyle paylaşıyor”
dedi.

Gelen insanların yaylada elektrik yokmuş gibi bir hava sezinlediğini ifade eden Güneri, “Yaylamızı çok iyi koruyoruz. Görüntü kirliliği olmasın diye aydınlatma lambası bile koymadık.

Örnek bir yaşantı sürüyoruz. Hava açıksa yaylada ortak alana çıkılıp horon oynanıyor, sohbet ediliyor, gün batımı izleniyor. Hava kapalıysa, bir gün birinin diğer gün bir başka kişinin evinde toplanılıyor. Bu şekilde yaşamımızı sürdürüyoruz”
diye konuştu.

Yayla sakinlerinden 71 yaşındaki Süleyman Ataman, “Yaylada televizyonumuz yok, kullanmıyoruz. Bir araya gelip sohbet etmek ve evlere kapanmamak amacıyla televizyonu yaylaya sokmadık. Elektriğimizi yer altına aldık, araç yolu yapmadık. Yaylamızda hem doğal güzelliği hem de komşuluk ilişkilerini koruyoruz” dedi.

Ümmügül Atamer ise, “Çok rahat bir yaşantımız var. Çıkıp doğayı seyrediyoruz, gezip dolaşıyoruz. Şehirde televizyonların içinden geldik, burada ne yapacağız ki televizyonu” diye konuştu.

Diğer yayla sakinleri de, televizyonun olduğu yerde insanların eve kapandığını, gezip dolaşmadığını ve birbirleriyle konuşmadığını belirterek, alınan kararın yerinde olduğunu söylediler.

6 Ağustos 2010 Cuma

Trabzon Ayasofya: Yetkililerden Vefa Bekliyor

1958-62 onarımı sırasında yerinden alınan Ayasofya Kule Minaresinin âleminin yerine takılması için yetkililerden vefa bekleniyor: Ayasofya Kule Minare’sinin Âlemi mutlaka yerine takılmalı…



Mülkiyeti Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’na ait olan Ayasofya Müzesinin(Camiinin) 1958-1962 yılları arasındaki onarımı sırasında yerinden alınan Ayasofya Kule Minaresinin âleminin yerine takılması için yetkililerden vefa bekleniyor: Ayasofya Kule Minare’sinin Âlemi yerine mutlaka takılmalı.



Günümüzde müze olarak kullanılmakta olan Trabzon Ayasofya Müzesi, Trabzon Kommenos Krallarından 1.Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) yılları arasında inşa edilmiştir. 1427 yılında ise Ayasofya’nın batı tarafına çan kulesi yapılmıştır.

Trabzon’un 1461 yılında fethinden sonra Osmanlı Türk İmparatorluğu Döneminde Ayasofya Kilisesi, Camiye dönüştürülmüş ve Ayasofya Çan Kulesine bir bölüm daha eklenerek, Can Kulesi, Ayasofya Camiinin Minaresi olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kulenin üzerine bir bölüm daha eklenince kule minarenin tepesine ay yıldızlı âlem(hilal) takılmıştır.

Ayasofya Camii; I. ve II. Dünya Savaşı yıllarında bir süre olağanüstü hal nedeniyle hastane, depo ve benzinlik olarak kullanılmıştır. Olağanüstü durum geçince yeniden cami olarak kullanılmak üzere İslami cemaate teslim edilmiştir.

Ancak, 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İngiltere Edinburg Üniversitesi’nin işbirliği ile restore edilen Ayasofya Camii; Müze ve Eski Eserler Genel Müdürlüğünce işgal edilerek, 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır. Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı’na ait olan Ayasofya Camii, her nedense siyasi ve idari müdahaleler sonucu Vakıflar Genel Müdürlüğünce işgali engelleme girişimleri yetersiz kalmıştır.

Ayasofya Camiine müdahaleden sonra camideki bütün İslami unsurlar kaldırılmış ve sadece ve sadece bir ayet pano bırakılmış ve İslami özellikler taşıyan Selçuklu Dönemine ait anıtsal unsurlara dokunulmamış, geri kalan tüm camii özellikleri yok edilmiştir.

Aynı şekilde önce eski Çan Kulesi, fetihten sonra Kule Minare olarak kullanılan kulenin tepesindeki ay-yıldızlı tarihi âlem de onarım sırasında kaldırılmıştır. Bu tarihi âlemin yeni yapılan Yeni Fatih Camiinin minaresinin âlemi olarak kullanıldığı bazı kişilerce ifade edilmektedir.

Ancak, bu kule minarenin âleminin yerinden kaldırılması sürekli Trabzonluları rahatsız etmiş ve bir gün mutlaka yerine takılacağı gün ı beklenmiştir.

Şimdi Kültür Bakanlığınca Kule Minare (Ayasofya Camiinin minaresi) olarak kullanılan kule onarıma alınmıştır. Trabzon halkı, devlet yetkililerinin yabancı Hıristiyanlara gösterdikleri hoşgörüyü acaba yerli Müslümanlara gösterebilecek ve alemi yerine takabilecekler mi diye merak ediyor ve alemin yerine bir an önce takılarak, yıllar önce yapılan hatanın telafisi için gereğinin yapılmasını bekliyor.

Sayın Belediye Başkanımızın, Sayın Valimizin, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Sayın Yetkililerinin, Sayın Vekillerimizin, Sayın Kültür Bakanımızın, Devlet Bakanımız Sayın Faruk Nafiz Özak’ın, Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanımızın vefa duygusu ile konuya duyarlık göstereceklerine inanıyoruz/inanmak istiyoruz.

AYASOFYA İLE İLGİLİ BAZI RESİMLER:









HABER ve FOTOĞRAFLAR: Muhammet YAVRUOĞLU

ESKİ FOTOĞRAFLAR: Arşivlerden alınmıştır.

Vali Kızılcık ve Başkan Gümrükçüoğlu, Galyan Vadisinde İncelemelerde Bulundu

Trabzon Valisi Dr. Recep Kızılcık, beraberinde Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ve İl Özel İdaresi Genel Sekreteri İbrahim Kul ile birlikte Atasu (Galyan) Grup Yolu’nda incelemelerde bulundu.


Vali Kızılcık’ı beldeye gidişinde Esiroğlu Belediye Başkanı Kenan Yusufoğlu, Atasu Belediye Başkanı Mustafa Köse, Galyan Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Alaaddin Öztürk, Galyan Muhtarlar Derneği Başkanı İsmail Yılmaz, muhtarlar ve çok sayıda vatandaş karşıladı.

İlk olarak Atasu Belediyesi’ni ziyaret eden Vali Kızılcık, Belediye Başkanı Mustafa Köse’den beldenin sorunları hakkında bilgi aldı. Başkan Köse, tek isteklerinin yol olduğunu söyleyince Vali Kızılcık, KÖYDES kapsamında grup yollarına ağırlık verdiklerini, susuz ve yolsuz köy kalmayana kadar çalışmalara devam edeceklerini söyledi.

Vatandaşların, Çakırgöl yolunun beldelerinden geçmesini istediklerini fakat ciddiye alınmadıkları sözleri üzerine Vali Kızılcık, her şeyin proje dâhilinde gerçekleştiğini ve vatandaşların sabır göstermesi gerektiğini söyledi. Vali Kızılcık,
“Ciddiye alınmıyoruz diye bir şey yok. Devlet olarak bakın biz buradayız, sorunlarınızı dinlemek için geldik. Devlet her vatandaşını ciddiye alır. Fakat öncelikli olarak en etkin, en hızlı projeler hayata geçirilir. Biraz sabırlı olun, bunlar zamanla olacak şeyler. İleride bu isteğiniz olmayacak diye bir şey yok. Oda zamanı gelince olacaktır” dedi.

Vatandaşların Kuştul ve Vazelon Manastırı’na giden yolun yapılması ve manastırların turizme kazandırılması isteklerine ise Vali Kızılcık,
“Öncelikli hedefimiz turizmdir. Cumartesi günü Rize’de Doğu Karadeniz Master Planı’nı görüşeceğiz.

Bizim temel hedefimiz yaylalarımıza en kolay ulaşımı sağlamaktır. Bölgemize gelen turistin buradaki bütün güzellikleri görüp, yöremizde daha çok kalabilmelerini istiyoruz. Bunun içinde önemli projeleri hayata geçirmek için çalışıyoruz.

Kuştul ve Vazelon Manastırları’nda restorasyon çalışmaları devam ediyor. Buraları da turizme kazandıracağız. Bizim için önemli olan yöremize gelen turistlere misafirperverliğimizi, konukseverliğimizi göstermektir”
şeklinde konuştu.

Daha sonra bir vatandaşın organik tarım yapmak için organik gübre konusunda destek istemesi üzerine Vali Kızılcık,
“Bizim ilk önceliğimiz turizmse, ikinci önceliğimiz organik tarımdır. Zaten amacımız bölgemize gelen turistin bu doğa cennetinde; doğal, organik besinlerle beslenebilmesidir. Bunun gelişmesine katkı sağlamayı bizde istiyoruz. Fakat bunlar proje dahilinde olur.

Projenizi yapın, gelin. Ben, size hem Özel İdare kaynaklarından hem de kalkınma ajansımız var, oralardan destek vereceğim. Fakat proje şart”
ifadelerini kullandı.

Vatandaşların Özel İdare çalışmalarında verimsizlik olduğu iddiası üzerine Vali Kızılcık,
Bu şikâyetlerinizi biliyoruz. Bizde onun için bir proje hazırlıyoruz. Bunu da ilk defa burada açıklıyorum.

Tüm iş makinelerinin sabah 8’den akşam 5’e kadar en az 8 saat tam çalışmaları için proje hazırlıyoruz. Bu proje bitince herkes rahat edecek”
şeklinde konuştu.

Trabzon Belediye Başkanı Orhan Fevzi Gümrükçüoğlu ise, Türkiye’deki 81 il içerisinde KÖYDES’ten en çok ödeneği Trabzon’un aldığını belirterek, bütün yolları iyileştirmek için çalıştıklarını söyledi.

Daha sonra Çayırlar Köyü’ne giden ve vatandaşlarla öğle yemeği yiyen Vali Kızılcık, vatandaşların sıkıntılarını dinledi. Son olarak Ergin Köyü’ne geçen Vali Kızılcık, köy yollarını inceledi ve vatandaşlarla çay içti. Vali Kızılcık’ın köylerine gelmesinden dolayı son derce mutlu olan vatandaşlar, Vali Kızılcık ile bol bol sohbet ettiler. Vali Kızılcık, incelemelerin ardından köyden ayrıldı.

Sadece yolun yapılmasıyla işlerin bitmediğini de hatırlatan Vali Kızılcık, yapılan yolları bir sonraki sezona taşıyabilmek için yol bakımlarının iyi yapılması gerektiğini ve bu yönde belediyelere ve İl Özel İdarelere büyük sorumluluk düştüğünü kaydetti. (V.B.)

GALYAN VADİSİNDEKİ İNCELEMELERDEN GÖRÜNTÜLER: