9 Ağustos 2010 Pazartesi

SÜMELÂ VE AYASOFYA HÜZNÜ

Araştırmacı Yazar MUSTAFA YAZICI Diyor ki: "Sorunlar tükendi de sıra tek sorun; ayin mi kaldı? Bu uygulamanın sonu fanatik Pontusçuların Karadeniz’deki dümen suyunda gark olmaya gider. Kültür ve Turizme değil… Ayin siyasîdir. Çünkü: olay turistlerin değil, Pontus’çuların internet sitelerine taşındı. SÜMELÂ’DA AYİN İZNİ: TURİZME DEĞİL, PONTUSÇULUĞA DAVETİYE ÇIKARTMAKTIR."

Araştırmacı Yazar Mustafa YAZICI
SÜMELÂ VE AYASOFYA HÜZNÜ

Hiç kimseyi suçlamıyorum, ama üniversite imtihanlarında yapılan elli yanlışlı uygulama misâli; şehit ve gazilerimizi bile rahatsız eden resmî bir tarihî yanlışa dikkat çekmek istiyorum.

Trabzon tarihinde şimdiye kadar böyle bir yanlış hiç olmadı. Ne milâttan önce ve ne de sonrasında… “Yanlış değildir” diyen varsa gelecekte ilmen yine görüşeceğiz… Bu hiç unutulmasın. Çünkü: bu yanlışlar olmaz ise tarih tekerrür etmez. İlim olan yerde yanlış olur mu?

Bu şekilde zaten sorunlar içinde olan Kastamonu’dan Batum’a kadar ki, eski Trabzon’un bütün halkı ve İl Kültür ve Turizm çevreleri de rahatsız edilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın veya O’na bunu yaptıran çevrelerin başka işi yok mu?

İş, aş, sanayi, ilim, teknik, kalkınma ve mutluluk nerede? Sorunlar tükendi de sıra tek sorun; ayin mi kaldı? Bu uygulamanın sonu fanatik pontusçuların Karadeniz’deki dümen suyunda gark olmaya gider. Kültür ve Turizme değil…
SÜMELÂ’DA AYİN İZNİ TURİZME DEĞİL, PONTUSÇULUĞA DAVETİYE ÇIKARTMAKTIR.

MADEM BÖYLE DEĞİLDİR, BİR DE AYASOFYA KULE MİNARESİNİN VAKTİYLE YERİNDEN ALINARAK, SEHVEN BAŞKA BİR CAMİYE TAKILAN HİLÂLİNİ YERİNE TAKMA İZNİ ÇIKSIN DA GÖRELİM… FATİH ve ATATÜRK TÜRKİYE’SİNDE KÜLTÜR VE TURİZMİ DE BUNU GEREKTİRİYOR…

Turizmciler işin rezervasyon ve para tarafına seviniyor, ama hani keşke öyle olsa… Tarihî gerçeklere göre; bu izin mabed olmayan bir manastırda(Papaz kurs ve lojmanlarının olduğu dinî mekânda) turistlere değil, AB’nin baskısıyla –din kisvesine bürünmüş-Pontus’çulara verilmiştir. Demokrasi ve barışla da hiç alâkası yoktur.

Biz yurt dışındaki tarihî mabetlerimizde dini ibadet yapabiliyor muyuz?İbadet başka, ayin başka… Ayin siyasîdir. Çünkü: olay turistlerin değil, Pontus’çuların internet sitelerine taşındı. Hem de Yunanistan’da. Herkes İnternette görebiliyor. Trabzon basını da yazdı. E-Pontus ne demek? Yorumunu siz yapınız…

Art niyet, şimdiden bellidir.Güney Doğu Anadolu’daki Pkk sorunu ne ise, Doğu Karadeniz’de hortlatılmak istenen Pontus’çuluk da odur. İleride herkes görecek ki, pkk zihniyetine T.B.M.M. de siyaset izni verip parti kurdurtmak uygulamasının sonu nasıl terör kudurtması olduysa; Sümelâ’da ayin izninin sonu da o olacaktır.

Tespit edilen tarihlerden belli değil mi? Biri 15 Ağustos tarihi ki; Trabzon Valiliğinin 22 Ciltlik Osmanlıca Sâlnâmesinde (Trabzon’un fethini anlatan bölümlerde ), Trabzon’un Fetih tarihi: 15 Ağustos’tur. Böylece onlara bu izni verenleri oyuna getirtip, fethi reddetmiş oluyorlar.

İkincisi 15 Eylül ki; geçmişte bölgemizi Pontusçulardan temizleyen Atatürk’ün Trabzon’a ilk geliş tarihidir. Atatürk’ün Samsun’a çıkışını bütün dünyada- Ermeni Soykırımı Yalanı gibi- kara gün ilân eden bu art niyetlilere devlet yetkilileri niye kanıyorlar? Bu yetkililer, Fatih’ten veya Atatürk’ten daha mı akıllılar?

Sayın Kültür Bakanı asıl Ortahisar’daki Fâtih Devrindeki Osmanlı’ya ait tarihi eserleri korusun. Ortahisar’daki Fatih Büyük camiinin dış duvarlarındaki tarihî kitabelerin onarımlar sırasında kaldırılan koruyucu örtülerini (şapkalarını) yerine taktırsın… Zira yazıları rüzgâr, yağmur, don nedeniyle eriyip gidiyor.

Fatih Büyük Camii’nin karşısındaki(Tarihi ıhlamurun yanındaki) tarihi Ortahisar Mescidine ve arkasındaki Saraçzade Medresesine (eski Müftülük binası) girişi sağlayan tarihi kapının üzerindeki tarihî levhanın ve iç giriş avlusu doğu duvarındaki tarihi kitabenin, çağ atladığı iddia edilen 21. Asır Trabzon’undaki harabe haline bir baksın… Üstelik burası Dernek eliyle çay ocağı olarak kullandırılıyor. Bu konularda geçmişte bir Sayın Valimizi, Belediye Başkanlarımızı ve hatta bir resmî ziyarette Kültür Bakanımız ve yanındaki bir Sayın Bakanımızı bile oraya götürüp durumu gösterdim. Ancak ne hikmetse durum hâlâ düzeltilmedi.

Dahası var: Ayasofya Camiinin(Müzesinin) Kule Minaresinin tepesindeki ay yıldızlı âlem yerinden kaldırılmıştı. Bu durum Milletin vicdanını rahatsız edip duruyor. Talepler hep âlemin yerine takılması çok masraflı denilip geçiliyordu. Şimdi ise kule onarımda… Hazır iskele de kurulmuş, kule restore edilirken, ilgili ve yetkililer; izinsiz olarak yerinden sökülen ay yıldızlı âlemi kuledeki yerine taktırsınlar.

Zira vaktiyle(1963-66 yılları arasında) mütevellinin Hilâle(Âleme) para vermemek için orijinal Ayasofya Kulesi Hilâl’ini oradan aldırıp Yeni Fâtih Camiinin minaresine taktırmışlar.
Ayasofya(Fatih) Mahallesinde yaşayan emekli Postacı Sıtkı ÖZTÜRK’ten Yeni Fatih Cami Derneği Mütevelli Heyetine varıncaya kadar herkes bu olayı biliyor. Minareyi yapıp Hilâli oraya takan Cemaatten Osman Bektaş usta, Rahmet-i Rahmana kavuştu, ama onlar yaşıyorlar… Hilâl de Minarenin âleminde…

Gidip yerinde inceledim. Fotoğrafını çektim. Diğer basın mensuplarımız ve yetkililer de gidip yerinde görebilirler. Ayasofyalılar Derneğine de sorabilirler? Trabzon Valiliğinin, Trabzon Belediyesinin ve K.T.Ü’ nün ve de en hazini Kültür Bakanlığının uzmanları nerede? Bu gidişle Ayasofya için de ayin izni çıkarsa şaşırmamak gerekir.

Hâlbuki Trabzon Valiliğinin Osmanlıca kayıtlarındaki fotoğrafların altındaki adıyla “Ayasofya Camii Şerifi” Trabzon’un fethinden 1916’daki Rus işgaline kadar camii idi. İmam ve Müezzinler Listesi ve Kadrosu hâlâ Trabzon İl Müftülüğünde mevcuttur.

Ayasofya Camii; Trabzon’un Ruslar tarafından işgali sırasında tavla hane olarak ve Cumhuriyet Döneminde ise Türklerce 1944-49 yılları arasında ise benzinlik ve silâh deposu olarak kullanılmıştır. Ancak 1949 yılında Askeriyemizin Ayasofya Camii ve avlusunu boşaltması üzerine Dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in ve zamanın Trabzon Valisi tarafından yeniden ibadete açılmıştır.

Ayasofya camiinde nice hafızlar yetişmiş, nice vakit ve cuma namazları kılınmış, Kur’an-ı Kerimler, Ezanlar okunmuş ve Ramazan-ı Şerifler eda edilmiştir. Ayasofya Camii 1959-63 yılları arasında restorasyon tuzağı ile ibadetten alıkonulmuştur. Ve gayri yasal olarak işgal edilerek, 1964 yılından beri müze olarak kullanılmaya başlamıştır.

Ayasofya Camii ve Alanı Kültür Bakanlığının değil, vakfiye ile tapu ile Trabzon’u fetheden Fâtih’in Vakfıdır. Trabzon Fatihi Fâtih Sultan Mehmed Han, sadece Trabzon’un değil, Roma İmparatorluğunun bile tarihî ve mülkî varisidir. Ayasofya Camii sadece Trabzon’a değil, İstanbul Ayasofya Camii Şerifi misâli Türkiye halkına armağan olan bir vakfıdır.

İstanbul’da Topkapı Sarayı Başkanı olan Prof. Dr. İlber ORTAYLI Hocanın tarihî müdafasından ve Tarihin Arka Odası’ndaki açıklamalarından da habersiziz. Bu yanlış uygulamalar Fâtih’in ruhunu şad etmek yerine kemiklerini bile sızlatmıyor mu? Bizlere miras bıraktığı emanetin bu hazin halinin vebali kimlere aittir?

Ne yazık ki, sinsi İngiliz politikasıyla mihrap ve minberi 1964 yılında yıkılarak, Ayasofya camilikten, hatta 2000’li yıllarda Fâtih’in Vakfı olmaktan çıkartılarak, müze yapılmıştır. Peki, madem müze yapıldı, neden mihrap ve minberi orada tarihî müze içinde turistler için saklanmadı?

Ancak her nasılsa, Ayasofya Caminin kubbesi üzerinde hilâli aynen bırakılmış. Kulesinin Hilâli ise, ona yakın olan Yeni Fatih Camiinin minaresindedir. Zira fetihten beri hiç durmadan ezanlar(elektrikli ve hoparlörlü devir gelene kadar) Ayasofya kule minareye içinden çıkılan döner merdivenle, kulede okunmuştur. Minare Kulesinin hilâlli âlemine, Trabzon’a gelen seyyahlar bile eserlerinde yer vermişlerdir.

Şimdi Çevre düzenlemesi yapılan Ayasofya’nın kubbesindeki Hilâli oradan almaya kimsenin gücü yetmez. Fakat mütevellice -tarih bilmedikleri için- alınan Kule Hilâlinin yerine şimdi (onarım sonunda) ne takılacağı meçhuldür. Vaktiyle -eski onarımda -Belediye Başkanı Orhan Karakullukçu beyin bu Hilâli kaldırttı zannedilerek günâhı alınmıştı… Şimdi gerçek ortaya çıktı. Asla rücu’ edilsin…

Biz diyoruz ki: Trabzon’da asırlarca görev yapan on sekiz yabancı konsolosluğun zamanındaki gibi yine eski Hilâli alınıp kuleye takılsın ve Fâtih’in hatırasına sadık kalınsın. Tarihler saptırılmasın ve de pontosçulara kurban edilmesin.26 Ekim tarihi bile sonradan Trabzon’a Trabzon Belediyesince ve İstanbul Üniversitesince yamatma bir tarihtir. Bunun belgeleri de Trabzon Belediyesiyle Trabzon Valiliğindedir. Neden bu konularda halkı aydınlatmıyorlar? Beceremeyen varsa görevini bu işten anlayanlara bıraksın.

Burası uyduruk Pontus hayalcilerinin gel- geç hanı mıdır? Geçmişte bölgemizdeki Pontusçuların işlediği cinayetler(Atatürk’ün Samsun’a çıkmasından birkaç gün evvel Pontusçuların Sümelâ’yı silâh deposu haline getirerek, bu durumu önlemeye çalışan beş yüz askerimizi yukarıdan aşağı atarak, vadide şehit etme cinayetleri) ve Atatürk Samsun’a çıkınca bu sebeple kaçıp gitmeleri; sonra mübadele olması ne çabuk unutuldu?

Nedense eskiden ateşli Pontus’çuluk yazıları yazan bazı kimseler bu tehlikeleri iyi bildikleri için bu aralar, yani ayin izni çıktıktan sonra kuzu postuna bürünerek –taktik icabı-pontusçuları bile kötüleyen yazılar yazmaya başladılar… Olur ki-hâşâ- bir tatsızlık olursa “biz yazmıştık” demeye getirecekler ve kendilerini aklamaya çalışacaklar… Peki, Nasreddin Hoca fıkrası misâli, adama sormazlar mı ki, “Anıran eşeğimizi bile almak isteyenlerden yana mısınız? Yoksa eşeğini bile vermek istemeyen rahmetli Nasreddin Hocadan yana mı? Ve yahut da anıran eşekten yana mı ?” Sonra bu inat yüzünden doğacak olayların sorumluluğu kime ait olacaktır?

Pontosçuluk milâttan önceki bir olaydır ve İranlılara aittir. Yunanlılara ve başkalarına ne? Bugünkü Pontos’çular din kisvesinde Kommen’lerin avukatı mıdır? Yoksa taşeronu mu? Bu kraldan çok kralcılık niye? Kommenler Trabzonda-Lâtinlerden kaçarken geçici olarak- 257 senecik kaldılar. Bizim fetihten beri geçen yaklaşık 55O senelik Müslüman Türk tarihi ne oluyor? Ya beş bin senelik Trabzon Tarihindeki Türkler ne oluyor? Trabzon; tarihte neden ikinci İstanbul’dur? Ayrıntılara girmiyoruz.. Durum, tarihimize göre vahimdir.

Fakat beni aşan bu kritik konuyu tarihe havale ederek, bu vebale ortak olmuyorum. Kalemimle dahi reddediyorum. Bütün Trabzonluların, Karadenizlilerin, Türkiye’nin ve yetkililerin dikkatlerine sunulur.

Kim darılırsa darılsın.. Asıl davacı tarih ve vatandır. Vatanımıza terör cephesi açma ve açtırma cüretinde bulunması muhtemel art niyetlilere en küçük kültür-turizm tavizi bile verilmemelidir. Hâlâ gerçekleri ve dünyanın halini göremeyenler mi var? Yani, bu 15 Ağustos ayinciliği Kültür ve Turizme de bir fayda sağlamayacaktır. Babamın Ayasofya camiinin imamı olması nedeniyle yıllarca Ayasofya Camiinde kaldım. O tarihlerde Trabzon’a gemilerle, araba ve uçaklarla gelen turistler mutlaka Trabzon Ayasofya’ya uğruyordu. Yani Ayasofya cami iken oraya daha çok turist geliyordu. Babamın Ayasofya’nın son imamı olması nedeniyle kaldığımız son on sene içinde, Ayasofya Camii’nin anahtarları en çok bende dururdu. Genelde gelen turistlere Ayasofya’yı ben gezdirirdim. Ayasofya ile ilgili nice hatıralarımız var.

Ayasofya’ya da Sümela’ya da Müslümanlık ve Türklük otoritesinden ve korumasından çıkartılmak istendikçe daha az turist geliyor. İnanmayanlar 1953-63 yılları arasındaki Trabzon nüfusuyla, imkânlarıyla gelen turist sayısıyla günümüz gelişmişliğine göre gelen turist sayısının listelerini yayınlasınlar da görelim… Turizme ve kültüre katkı yalanı da belgesel olarak ortaya çıkacaktır, görüşündeyiz.


“HOŞSADA”

Araştırmacı Yazar

MUSTAFA YAZICI

mustafayazici49@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder