“Sormak gerekir; bu vatan kimin? Bu vatanda kanunların ve mevzuatın uygulanmasına kim karar verir? Başkaları deyip, isteyip de biz yapacaksak hâkimiyet bunun neresinde?”
“Para gelecek diye, turist gelecek diye değerler ayaklar altına alınırsa, yiğit duramayıp paraya boyun bükülürse o toplum mahvolmuş demektir.”
**
Karadeniz ve Trabzon'nun Şirin İlçesi Maçka'dan Bir Görünüm. FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU
Yetkililerin aldığı ve Türkiye Kamuoyunun vicdanını çok rahatsız eden yanlış kararlar nedeniyle tepkisini ve görüşlerin dile getiren Araştırmacı Yazar Hüseyin ALBAYRAK’ın “15 AĞUSTOS VE MERYEMANA” adlı makalesini siz saygıdeğer izleyicilerimizin dikkatlerine sunuyoruz.
Karadeniz ve Trabzon'un Şirin İlçesi Maçka, Çoşandere Köyü, MERYEMANA KAYA MÜZESİ'nden
Bir Görünüş. FOTO: Muhammet YAVRUOĞLU
**
**
15 AĞUSTOS VE MERYEMANA
Araştırmacı Yazar Hüseyin ALBAYRAK; Foto: Muhammet YAVRUOĞLU
Din ve vicdan hürriyeti Türk’ün ve Müslüman’ın en büyük hasletidir. Tarihe baktığımız zaman dünden bugüne bunun en bariz örneklerini görürüz. Şu anda İstanbul’da ve Ülkemizin diğer şehirlerinde faal halde olan farklı inanışlara ait ibadethaneler de gözler önündedir. Bu gerçeğin dışında bir başka görüşün sahibi olmak ise kasıtlı bir düşüncedir.
Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde de Müslümanlara ait pek çok cami vardır. Buralarda yaşamakta olan ve buraları ikamet ve çalışma yeri olarak seçmiş vatandaşlar kendi imkânları ile camiler açmışlar, inşa etmişler, hatta satılığa çıkarılan kiliseleri de satın alıp camiye dönüştürmüşlerdir.
Avrupa’nın muhtelif şehirlerinde de Müslümanlara ait pek çok cami vardır. Buralarda yaşamakta olan ve buraları ikamet ve çalışma yeri olarak seçmiş vatandaşlar kendi imkânları ile camiler açmışlar, inşa etmişler, hatta satılığa çıkarılan kiliseleri de satın alıp camiye dönüştürmüşlerdir.
Bu durumu 15 Ağustos’ta Trabzon Maçka ilçesinde yapılacak ayine emsal göstermek ise asla mümkün değildir. Bir yerde var olan insanlar ibaretleri için ihtiyaç duydukları mekânları açmışlar, diğer tarafta gel geç bir kalabalık güruhu gövde gösterisi için eylemde bulunacak. Eğer bu gelenler o kadar çok ibaret etmek istiyorlarsa şehir merkezinde faal kilise var ve orada bu ihtiyaçlarını gidersinler.
Yarın-öbür gün Ayasofya Müzesinde, Ortahisar, Yenicuma Camilerinde de ayin yapmak isterlerse, bu Meryemana tavizi bir emsal kabul edilip isteklerine boyun eğecek miyiz? Ortada para ve turist olduktan sonra izin veren zihniyet, bu zillete de rahatlıkla katlanır diye düşünmekten kendimi alamıyorum.Bu arada Yunanistan’da, Avrupa’nın bazı yerlerinde aynı anlayışın gösterilmediğini ve çoğu caminin türlü bahanelerle yıktırıldığını veya gayesinden uzak maksatlarda kullanılmakta olduğunu da biliyoruz. Bu gerçek de acaba biliniyor mu?
Trabzon’un Maçka İlçesi’nde bulunan Meryemana Manastırı(Müzesi) ise sanırım bu değerlendirmenin dışında düşünülmelidir. Zira burası bir kilise değil, bir eğitim yeri idi ve asırlarca burası bir eğitim yeri olarak din adamı yetiştiren bir mekân olmuştur. İçindeki kaya kilisesi ise dışa açık olmayıp, sadece orada eğitilmekte olan kişiler içindi. Ve burası bu haliyle bir ören yeri olarak da tescili yapılmıştır. Yasalarımıza göre ören yerlerinin ibadete açılması ise mümkün olmaması gerekir.
Cumhuriyetimizin kanunları böyle demesine rağmen, bu kanunu hiçe sayanlar bir yıl öncesinden atak yaptılar, ondan sonra da bastırıp istediklerini kopardılar ve 15 Ağustos’ta Meryemana Müzesinde(Manastırı’nda) ayin yapma, daha doğrusu gövde gösterisi yapma eylemleri hakkını kanunları çiğneyerek kopardılar.Trabzon için 15 Ağustos tarihi çok önemlidir.
Çoğu kaynaklarda Trabzon’un Kommen Rum Devleti’nden fethinin gerçekleştirildiği ve Trabzon’un tekrar Türk kimliğine kavuşturulduğu bir tarihtir. Ayinin bu tarihe denk getirilmesi altında yatan gizli maksadı anlamamak için insanın biraz saf ve de aptal olması gerekir. Surda bir gedik açıldı ve bunun tamiri de çok zor…
Birkaç sene önce gemi ile gelen papaz güruhu, Trabzonluların tepkisi ile karaya çıkarılmadılar, geçen sene bunun rövanşı alınarak Meryemana’da ayin yapılmak istenildi ve bu sene de hedeflerine ulaştılar. Aşama aşama ve istediklerini de bağırta bağırda almasını bildiler.
Sormak gerekir; bu vatan kimin? Bu vatanda kanunların ve mevzuatın uygulanmasına kim karar verir? Başkaları deyip, isteyip de biz yapacaksak hâkimiyet bunun neresinde?
İsrail Devleti, gafil Araplara dolarları-altınları bastırılarak, toprakları ellerinden alınmak suretiyle devlet kurdu ve şimdi de başlarına belâ oldu. Demek ki para için, paranın gelmesi için yapılacak iş vardır, yapılmayacak iş vardır. Para gelecek diye, turist gelecek diye değerler ayaklar altına alınırsa, yiğit duramayıp paraya boyun bükülürse o toplum mahvolmuş demektir.
Cenap Şahabettin’in bir sözü vardır ve burada yeri geldiği için belirtmem gerekir: “Menfaat, bir sandalyeye benzer, ayaklarının altına alırsan seni yükseltir, başına alırsan seni alçaltır” Biz şu anda bu durumdayız…
Para gelecek, turist gelecek hayali ile haçı boynumuza taktık ve bir istavroz getirmemiz kaldı. Bu hal devam ederse sanırım oda olur.
Yazımı Milli Şairimiz Mehmet Âkif’in dizeleri ile bitireyim:
“ Sükûn belirdi ki bir milletin hayatında
Kalır senin gibi zillet esaret altında
Nedir bu meskenetin bir kımıldasana
Niçin kımıldamıyorsun, niçin, ne oldu sana?”
HAFTANIN İÇİNDEN
Hüseyin ALBAYRAK
albayrakhuseyin61@yahoo.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder